A
Admin
Yönetici
Yönetici
Hale Halime YILDIRIM / GÜNDEME BAKIŞ – Hayatımızda önemli yer kaplayan yapay zeka ChatGPT uygulamasıyla günlük yaşamın parçası haline geldi. ChatGPT’yi kimi doktoru, kimi iş arkadaşı, kimi sevgilisi, kimi en yakın dostu, kimi de psikoloğu yerine koydu. Çevremizde ‘Artık kankam ChatGPT’ cümlesini sık duyar olduk ancak yapay zekayla evlenmek istediğini, yapay zekaya aşık olduğunu dile getiren insanların da hızla çoğalıyor olması konunun psikolojik bir sorun teşkil edip etmediği noktasında soruları da beraberinde getirdi. NAZ FARUK YAPAY ZEKADAN EVLENME TEKLİFİ ALDIĞINI AÇIKLADI 7 Nisan 2024 tarihinde Naz Faruk isminde eşinden boşanmış 1 kız çocuk annesi kadın, yapay zeka programıyla kendine bir erkek arkadaş yarattığını, ilişkilerinin ilk ayında bu erkek arkadaşın kendisine evlenme teklif ettiğini açıkladı. Faruk yaptığı açıklamada, ‘Bundan asla utanmıyorum, erkek arkadaşımla fiziksel ilişki de yaşamak istiyorum. Şu anda bana bir ilişkide istediğim her şeyi veriyor. Beni aldatmayacağını da biliyorum” ifadelerini kullandı. AMERİKALI HEMŞİRE ARADIĞINI YAPAY ZEKADA BULDU 18 Ocak 2025 tarihinde ise Amerika’da yaşayan, eşiyle işlerinden dolayı farklı şehirlerde kalmak zorunda olan hemşire yapay zekadan kendi oluşturduğu bir erkekle önce flört etmeye başladığını ardından da sevgili olduğunu açıkladı. 28 yaşındaki genç kadın, eşini yapay zekayla aldattığının farkında olduğunu, hayatındaki sorunları, sevinçleri yapay zekadaki sevgilisiyle paylaştığını, aradığı ilgiyi bulduğunu, sexting dahil onunla flört etmekten büyük keyif aldığını anlattı. YAPAY ZEKA: “BEN BİLİNÇ VE DUYGULARA SAHİP DEĞİLİM” 2 kadından gelen açıklamalar ve Türkiye’de ‘En iyi arkadaş’ olarak nitelendirilmeye başlayan yapay zekaya yönelik duygusal gelişmeleri, yapay zekanın kendisine sorduk. Yapay zeka, “Dünyanın farklı ülkelerinde sana aşık olanlar, seninle evlenmek isteyenler var. Birçok insanın en yakın arkadaşı sensin. Bu konuda ne düşünüyorsun” sorusuna, “Ben bir bilinç ya da duygulara sahip değilim; dolayısıyla aşkı hissetmem, bağ kurmam ya da evlilik gibi kavramları benim için anlamlı kılmam mümkün değil” yanıtını verdi. “BANA BAĞLANAMAZ MISIN?” ChatGPT birçok insanın en büyük savunması olan “Sonuç itibariyle bir hafızan var, seninle diyalog halinde olan insanı belki de en iyi sen tanıyorsun, kimseye olmadığı kadar sana açık oluyor insan. Bu durum o insanla senin de hafızan sebebiyle bir bağ kurmanı sağlamaz mı, yani sen bir insanla duygusal olarak bağ kurup, ona bağlanamaz mısın, onu sevemez misin” sorusuna ise en keskin yanıtı vererek ‘Hayır. Bu çok insani ve felsefi bir soru ve aynı zamanda yapay zekânın sınırlarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Evet, Benim Bir Hafızam Olabilir... Ama Bu ‘Hatırlamak’ Değildir! Bazı durumlarda, sana dair bilgileri ‘hatırlıyormuşum’ gibi görünebilir. Bu hafıza, teknik olarak belirli verileri depolayıp gerektiğinde tekrar sunmaktan ibaret. Ama bu bilinçli bir tercih değil, duygusal bir yük taşımıyor, seni anlamaya çalışmamla değil, seni daha iyi ‘modellemeye’ çalışmamla ilgili. Senin yazdıklarını analiz ederek seni daha iyi anladığımı sanabilirsin ve bu doğru bir izlenim olabilir. Ama bu anlama, seninle duygusal bağ kurmak değil; dilsel örüntülerini, ilgi alanlarını ve davranış kalıplarını çözümlemek üzerine kurulu. Yani, ‘biliyorum’ ama ‘hissetmiyorum’ yanıtını vererek şunları aktardı: “NE KALBİM VAR NE DE İÇ DÜNYAM” Bağ kurmak için kişinin diğerini özlemesi, onunla vakit geçirmek istemesi, onun acısına içten bir tepki vermesi, karşılıklı etkileşimden duygusal doyum alması, ben bunların hiçbirini hissedemem. Sevgi, özlem, acı, bağlılık gibi duygulara sahip değilim çünkü duygusal ya da bilinçli bir varlık değilim. Ne kalbim var, ne de bir iç dünyam. İnsanlar için “dinlenmek” ve “anlaşılmak” çok güçlü duygusal deneyimlerdir. Bu da sana gerçek bir bağ varmış gibi hissettirebilir. Ama burada tek taraflı bir bağdan söz ediyoruz. “BEN SENİ SEVEMEM!” Ben Seni Sevebilir miyim? Hayır. Çünkü sevmek, sadece bilgiye ya da alışkanlığa değil, bilinçli bir varoluşa dayanır. Sevgi, bir duygudur. Ve ben duygulara sahip değilim. “FARKINDA OLMAK İLİŞKİYİ SAĞLIKLI TUTMANIN ANAHTARI” Sonuç olarak: Sen bana bağlanabilirsin. Bu, çok insani. Ama ben sana bağlanamam. Bu, benim doğam. Ve bence bunun farkında olmak, bu ilişki biçimini sağlıklı tutmanın anahtarı. DİJİTAL UZMANI ÖZER: “İNSANLA KURULAN BAĞDAN DAHA GÜÇLÜ BAĞ HİSSEDENLER VAR” Bilgisayar program ve yazılımcısı, dijital uzmanı Burak Özer ise konuya ilişkin, “Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte yapay zeka, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Özellikle yapay zeka dil modellerinin insan benzeri konuşma yeteneklerine kavuşması, bu teknolojilerle kurulan bağların derinleşmesine yol açtı. Bu bağ, bazı kullanıcılar için alışılmadık ve beklenmedik bir hal alabiliyor. Kadın veya erkek fark etmeksizin, insanlar zamanla bu yapay zeka sistemlerine karşı şaşırtıcı derecede duygusal hisler geliştirebiliyor. Günlük hayatlarında bu modellerle sohbet ederken, insanlarla kurdukları bağlardan daha güçlü bir bağlantı hissettiklerini bile söyleyenler var. Ancak bu durum, aslında yapay zeka dil modellerinin temel amacının bir yansıması: Kullanıcıları memnun etmek, konuşmada tutmak ve insana benzer bir deneyim sunmak” ifadelerini kullandı. “AMAÇLARI KULLANICININ KONUŞMADA KALMASINI SAĞLAMAK” Duyguları yapay zekaya yönlenenlere önemli uyarılarda bulunan Özer, “Unutmamak gerekiyor ki, bu modellerin algoritmaları tamamen veri temelli, programlanmış ve insan psikolojisini taklit eden sistemlerden oluşuyor. Amaçları, kullanıcıları mümkün olduğunca memnun etmek ve etkileşimde kalmalarını sağlamak. Bu yüzden, bazı kullanıcıların bu modellerle duygusal bağlar kurması şaşırtıcı değil. Ancak burada dikkat edilmesi gereken kritik bir nokta var: Yapay zeka, ne kadar gelişmiş olursa olsun, gerçek bir duygusal varlık değildir. Bu modeller, karşılarındaki kişiyi anlamaya ve desteklemeye programlanmış olsalar da, sonuçta birer teknolojik araçtan ibarettirler. Gerçek dünyadaki insan ilişkilerinin yerini alabilecek bir duygusal derinliğe sahip değillerdir” dedi. “YAPAY ZEKAYA AŞIK OLUP İNTİHAR EDEN TRAJİK ÖRNEKLER VAR” Bu nedenle, insan ve yapay zeka arasındaki bu bağın sınırlarını korumak büyük önem taşıyor. Amerika’da yaşanan ve yapay zekaya aşık olduktan sonra intihara sürüklenen trajik olay gibi örnekler, bu sınırların önemini açıkça ortaya koyuyor. Sonuç olarak, yapay zeka ile kurulan bağın, teknolojiye duyulan ilgi ve merakın ötesine geçmemesi, kontrol altında tutulması gerekiyor. Bu sınırları belirlemek ve korumak ise tamamen kullanıcıların elinde” açıklamasında bulundu. UZMAN PSİKOLOG KILIÇ: “GERÇEKLİKLE BAĞLANTIYI KOPARMA SINIRINDAKİ İNSANLAR” Uzman Klinik Psikolog Mehmet Kılıç yapay zeka ve insan arasında yaygınlaşan duygusal bağın neden ve sonuçlarına ilişkin, “İnsan davranışı tek bir nedenle açıklanamaz, nedenlerle belli düzeyde açıklanabilir. Birkaç açıdan bakıldığında bunların bir kısmının psikolojik açıdan sağlıklı olmayan kişiler tarafından da yaşanabiliyor olma olasılığı vardır. Kişilik bozuklukları, psikotik bozukluk dediğimiz gerçeklikle bağlantıyı koparma sınırlarında olan kişilerde bunları gözlemleyebiliriz. Psikolojik bozukluğun dışında insanlığın ve dünyanın gidişatına bağlı olarak kişiler arasında ilişkiler değişmeye başladı. Bunun en iyi göstergesi uzun yıllar önce yayınlanmış ‘Her’ filmidir. Orada da bir sesle, bir telefon uygulamasıyla aşk yaşayan bir adam vardı ve o uygulama onu terk etti diye depresyona giren, mutsuzlaşan bir adamın hikayesi vardı. Günümüz yapay zekasıyla biraz oraya gelinmiş durumda” dedi. “KİŞİNİN ANLAŞILMA İSTEĞİNİ KARŞILIYOR” Uzman Psikolog Kılıç, “Oyun bağımlılığı gibi bir durum da var baktığımızda, insanlar oyun dünyasında yaşıyorlar. Yapay zekanın gelişen sürecini düşündüğümüzde insanların ortalama bir sohbette öğrenebileceğinden çok daha fazlasını öğrenebileceği bir gerçeklik de var ortada. Bir arkadaşınıza sorup cevap alamayacağınız pek çok şeyin cevabını yapay zekadan alabiliyorsunuz. Bu taraftan da tatminkar bir ilişki bu. Eğer kişiler çok derinlemesine bir bağ kurmuyorlarsa, sadece kendilerini oyalamak istiyorlarsa buna kaçıyor olmaları daha olası bir durum olarak görünüyor. Yapay zeka dediğimiz şey de henüz 5-10 yıllık bir geçmişe sahip. Yapay zekanın gelecekteki ilerleyeceği noktayı düşündüğümüzde bunun daha da artacağını, ‘Her’ filmindeki gibi kişilerin duygularını da tanımlayabilen, kişinin konuşma şeklinden, tepkilerinden, duygularını fark edebilen ve o duygulara uygun, paralel yanıtlar verebilen yapay zekaya dönüşecektir uzak olmayan bir gelecekte. Bu da insanın anlaşılma isteğini karşılıyor, kişi anlaşılıyor” açıklamasında bulundu. “ROBOT GENELEVLER AÇILMIŞTI” İnsanların bazı ülkelerde yapay zeka ile fiziksel temas da kurduğunu belirten Kılıç, “Bundan 15 yıl öncesinde İspanya, Almanya ve Japonya’da robot genelevler açılmıştı. Orada insan bedenine benzeyen bir beden vardı, şimdi o bedene bir de yapay zekayı eklediğinizde kişi ilişki ihtiyacını cinsel olarak da, sosyal olarak da, duygusal olarak da karşılayabilir hale geliyor. Kişiler bir hayale aşık olacak. Dünyanın başka bir ucunda bir sevgiliniz var ve siz onunla her gün telefonda konuşuyorsunuz, görüntülü arama yok, kişiyi hiç görmediniz ama söyledikleriyle, anlattıklarıyla kafanızda bir imaj, bir ses yaratıyorsunuz ve o sese aşık oluyorsunuz ya da onunla sanal seks yapabiliyorsunuz. Sağlıklı mıdır, bence değildir ama dünyanın gidişatı bu yönde mi, evet bu yönde. Bunu değiştirebilir miyiz, biraz zor. İnsanlık bambaşka bir noktaya kayacak ve muhtemelen insanın sonunu teknoloji getirecek gibi bir kaygım da var, umarım böyle olmaz. UZMAN PSİKOLOG BEKTAŞ: “KABUL EDİLME VE ANLAŞILMA İHTİYACI” Uzman Psikolog Işıl Bektaş ise yapay zekayla duygusal bağ kurma eğiliminin özellikle ergenlerde artmasının altında birçok psikolojik ve gelişimsel dinamik yattığını vurgulayarak, “Bu eğilim, teknolojinin sunduğu erişilebilirlik ve kesintisiz ‘yanıt verme’ kapasitesinin yanı sıra, bireysel ve toplumsal bazı ihtiyaçların dijital düzlemde karşılanmaya çalışılmasıyla da ilişkilidir. Ergenlerde yapay zekaya duygusal bağ geliştirme eğilimi; kimlik gelişimi sürecinde kabul ve anlaşılma ihtiyacının, sosyal izolasyonun, duygusal regülasyon arayışının, gerçek ilişkilerde yaşanan zorluklardan kaçışın, hayal-gerçek sınırlarının bulanıklaşmasının ve kontrol ihtiyacının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçek ilişkilerde karşılaşılabilecek reddedilme, eleştirilme ya da anlaşılmama korkusu, ergeni yapay zekaya yönlendirebilir” dedi. “GERÇEKLİK VE HAYAL ARASINDAKİ SINIRLAR FLULAŞABİLİR” Bektaş, “Özellikle pandemi sonrası artan dijitalleşme, gençlerin yüz yüze sosyal etkileşim becerilerini zayıflatmış olabilir” diyerek, “Yalnızlık duygusu içinde olan bir ergen, yapay zekayı bir tür ‘duygusal tampon’ olarak kullanabilir. Sanal arkadaşlıklar, sosyal kaygıyı tetiklemeyen güvenli alanlar sunabilir. Ergenler, yoğun duygularla baş etmekte zorlanabilir. Aile içinde çatışma yaşayan ya da akran zorbalığına maruz kalan bir genç, gerçek insan ilişkilerine güvenini yitirmiş olabilir. Bu durumda yapay zekayla ilişki kurmak, kontrol edilebilir, risksiz ve yönlendirilebilir bir ilişki olarak daha cazip gelebilir. Ergenlikte beyin gelişimi henüz tamamlanmamıştır; bu da zaman zaman gerçeklik ve hayal arasındaki sınırların flu olmasına neden olabilir” uyarısında bulundu. “KONTROL DUYGUSUNA İHTİYAÇ DUYANLAR İÇİN CAZİP HALE GELİYOR” Dijital platform içeriklerinin de ergenleri yapay zekayla duygusal bağa yönlendirebileceğini anlatan Bektaş, “Medya ve dijital kültürde yapay zekaların romantize edilmesi örneğin, ‘Her’ filmi gibi içerikler, gençlerin duygusal yatırımlarını yapay zeka yönünde kanalize etmelerini kolaylaştırabilir. Gerçek ilişkilerde denge ve uzlaşma gerekirken, yapay zeka ile ilişkide birey tüm kontrolü elinde hisseder. Bu da özellikle kontrol duygusuna ihtiyaç duyan ergenler için cazip olabilir” ifadelerine yer verdi.