SÖYLENME, İŞİNE BAK!

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Bundan yıllar önce bir gazetede, kendi ülkesini çok sıkıcı bulup Türkiye’ye yerleşen bir çiftin haberini okumuştum. Şimdilerde o zamanların Türkiye’sinden hayli uzak olduğumuzu söylememe gerek yok. Sabah haberlerde izleyip “Bundan daha kötü ne olabilir?!” deyip şaşırdığımız bir haber akşama başka bir haberle gölgede kalıyor. Ülke gündemi çok yorucu ve yıpratıcı. Özellikle de duyarlı insanlar için. Kimileri hiçbir haberi takip etmeyerek ruh hâlini korumaya çalışıyor. Kimi başka bir ülkeye gitmenin fırsatını kolluyor. Kimiyse olan bitenin idrakinden uzak, birilerinin sağlığına duacı, kıt kanaat yaşayıp gidiyor. Eee ne demişler? “Cehalet mutluluktur.” Bir de söylenen bir grup var. Kendi doğruları doğrultusunda düşünüp homur homur homurdanıyorlar. Düşünmek de türlü türlü. Klinik Psikolog Ziya Ünlütürk bu konuda şöyle diyor: “ ‘Düşünüyorum, o hâlde varım!’ sözü itibar görür ama aslında var olmayan insanlar daha çok düşünür. Yani düşünüyorsan yoksun. Neden var olmayan insan daha çok düşünür? Çok düşünen insanlara dönüp bakınca eylemsizliklerini görürüz. Yapılması gereken eylem yerine o eylemin nasıl yapılması veya yapılmaması gerektiği üzerine düşünürler. Düşünce var ama eylem yok. O yüzden eylemsizliğin getirdiği pasifliğin farkında olmaktan uzak, kontrolün kendinde olduğu ve güçlü hissettiği düşünce dünyasında yaşamak daha cazip gelir onlara.” Demek ki pasif düşünme hâli içinde olanlar yani eyleme geçmek yerine o eylemin nasıl yapılması veya yapılmaması gerektiği üzerine düşünenler, hayatın içinde var olmuyor, dolayısıyla gerçek manada yaşamıyorlar. Bir futbol tutkununun maç sonrası uzun uzadıya yapılan, ekranda bir topun bir ayaktan diğer ayağa geçişini tekrar tekrar başa alan ve üzerinde saatlerce konuşan yorumcuları dinlemesi gibi pasif düşünürler de gündemdeki haberin yorumlarını kendine yakın bir haber kanalından ta hücrelerine sindirene kadar dinliyorlar. Sonra onu “düşünce gevişi” diye tabir edeceğim bir şekilde kafasında eviriyor, çeviriyorlar. Bu eylemler sonrasında iş yerindeki molalarda, kahvehanelerde konuştukça konuşuyor, söylendikçe söyleniyorlar. Gözlemim o ki bunu yapanlar çoğunlukla bir grup emekli oluyor. Üretmeyen, sürekli eleştiren, yokluktan yakınan ama varlığa katkısı olmayan mutsuz emekliler… Belediyeye ait kafelerde üç saatte içilen bir bardak çayla hükümetler yıkılıp yenileri kuruluyor ya da mevcut olana söz söylendi mi hadler bildiriliyor. Söylenmeler sarı civcivlerde, kahvehanelerde hararetle devam ediyor. Bu kısırdöngü böyle sürüp gidiyor. Homurtulardan geriye mutsuz yüz ifadeleri kalıyor. Sokakta gördüğümüz yüzler gergin… Velhasıl pasif düşünceyi söze döken, pasiflikten kurtulmak bir yana mutsuzluğunu dalga dalga yayıyor. Âdeta bu mutsuzluktan besleniyor. Kendi adıma, bunlardan uzak duruyorum. Bana kalırsa böyle zorlu günlerin en iyi ilacı eyleme geçmek, üretmek ve hayata dokunarak onu güzelleştirmek… Japonların hayat felsefesini yansıtan şu anlatı, şartlar ne olursa olsun, eyleme geçmeyi çok güzel ifade ediyor: “İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuzluklarının Japonya’da en yoğun hissedildiği günler… Oteka-San’ın hâlâ feda edemediği küçük bir lüksü var, o da çiçek dolu, minicik bahçesi… Oteka-San, savaşın sonuna doğru oradaki çiçekleri de söküp bahçesine sebze fideleri dikmek zorunda kalır ama bunu bile kendi kişiliğine uygun bir biçimde yapar. Fideleri öyle bir şekilde diker ki bitkiler büyüyünce yaprakları, göze çiçek yatakları gibi görünür. Oteka, “Gerçi bu durumda bunların otlarını ayıklayıp bakımlarını yapmak oldukça güç oluyor ama yaşam mücadelesi uğruna güzelliği feda edersek barbarlar daha şimdiden bizi yenmiş sayılır.” der. Hepimizin ihtiyacı olan bu… Önce temiz bir zihin, sonra yaşama sanatsal bir dokunuş… Nasıl mı? Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki Gökteki ve yerdeki herkes durup Burada işini çok iyi yapan, Yaşamına gösterdiği özeni Sokaklardan da esirgemeyen Dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş, desin.
 
Geri
Üst