A
Admin
Yönetici
Yönetici
Unutamadığım filmler ve sahneler vardır. Cengiz Aytmatov'un ölümsüz eseri Selvi Boylum Al Yazmalım... En çok etkilendiğim repliği: "Sevgi neydi?" Sevgi; iyilikti, merhametti, dostluktu... Ve evet: "Sevgi emekti." Bu kadar sade, bu kadar derin anlatılabilir miydi? Kelimeler değil, hayata nasıl yansıdığıdır asıl olan. Dudaktan dökülen boş sözler değil; Sevdiğin kişiye verdiğin emek, Ona aktardığın enerji, Onun varlığına gösterdiğin inceliktir sevgi. Ruh ve yüreğe dokunmaktır, Bahar güneşi gibi ılık ılık ısıtmaktır. Derya deniz sevgide, vurgun yemeden diplere dalmaktır. Notaların ses vermeden yürekte çaldığı melodidir sevgi. Beklentisiz, hesapsız, kitapsız... Sessizce sarılıştır. Bir tebessüm, bir bakışla bile varlığını hissettirmektir. Evrenin gücü kollardadır, Gözlerin gökyüzü, Duygularımızın cennetidir sevgi. Uçsuz bucaksız merada yeşeren yoncadır, Şansa davet, bir armağandır. Bir değerdir. Peki, kaçımız bu değerin farkındayız? Hadi bir düşünün... İçinizdeki kişiye itiraf edin: Kaçınız gerçekten seviyor? Ve ne kadar seviliyorsunuz? Sevgi örgüsünün en zayıf halkasındayız artık. Karşılıksız kalan sevgilerin, gösterilmeyen duyguların dönemindeyiz. “Seni çok seviyorum” – “Beni sev!” Yok böyle bir anlaşma! Sevgi, duyguların suyu, güneşi, toprağıdır. İlgi ve emek olmazsa olmazıdır... Halil Cibran’ın deyimiyle: “Sevgi, tamamlanmaktan başka bir şey istemez.” Yüzyıllarca yazılsa da, Ne zamanı yeter sevginin, Ne kalemi! O halde Şems-i Tebrizi'nin o güzel sözüyle güne başlayalım: "Sevmeyene karınca yük; sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan, aşık olunca… inanınca." İyi yolculuklar! Yolu sevdaya giden bir cam kenarı verin bana... Bitmeyen sevgi enerjimle, Hepinizin yolu açık, Yolu sevgi olsun.