A
Admin
Yönetici
Yönetici
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı açıklamalarla yeni bir süreci ilan etti: “AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu birlikte yürüyeceğiz.” Bu sözler, Erdoğan’ın beklentisini açıkça dile getirmesi anlamına geliyor. İktidar, dışarıda Trump’a, içeride ise muhalefetin parçalanmasına yaslanarak mevcut rejimi tahkim etme arayışında. Süleymaniye’deki tören: Bir dönemin kapanışı mı? PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından, beklenen silah bırakma töreni Süleymaniye’de gerçekleştirildi. “İyi niyet göstergesi” olarak tanımlanan ve temsili bir biçimde düzenlenen tören, AKP ve MHP tarafından olumlu karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, yeni bir dönemin kapısını araladıklarını vurguladı. Elbette 50 yıla yaklaşan ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği bir savaşta silahların susması, halklar açısından olumlu bir gelişmedir. Ancak mesele, barışın hangi zemin ve niyetle inşa edildiğiyle ilgilidir. Demokrasi, özgürlük ve kalıcı barış bu süreçle mümkün olacak mı? Bu sorular, yalnızca günü değil, geleceği de ilgilendiriyor. “İç Cephe”den “Yeni osmanlıcılığa”: Sürecin arka planı Hatırlanacağı üzere bu süreç, geçen yıl AKP-MHP kanadından ve Saray danışmanı Mehmet Uçum’dan gelen “iç cephe” vurgusuyla başlamıştı. Trump’ın yeniden başa gelme ihtimali, İsrail’in Gazze ablukası, Suriye’de Esad yönetimine karşı baskılar ve Lübnan’daki gelişmeler; hem Kürt hareketini hem Saray rejimini bölgede Türk-Kürt eksenli yeni pozisyonlara yöneltti. MHP Lideri Bahçeli’nin 1 Ekim Meclis açılışında DEM Parti grubunun elini sıkması ve ardından Öcalan’a “Meclis’te konuş, PKK’yi feshet” çağrısı yapması sürecin ilk adımı oldu. DEM heyetinin İmralı ziyaretleriyle olgunlaşan süreçte, PKK silah bırakma kararı aldığını duyurdu. Süleymaniye’deki 30 kişilik temsili tören ise bu kararın görsel ifadesi oldu. Erdoğan’dan açık mesaj: “AKP, MHP ve DEM bu yolu yürüyecek” Törenin hemen ardından Erdoğan, “Bugün yeni bir sayfa açılmıştır” diyerek Meclis’te komisyon kurulacağını, sürecin yasal zemine taşınacağını duyurdu. “Bugün Malazgirt ruhu, Kudüs ittifakı, İstiklal Savaşı yeniden şekilleniyor” diyerek, süreci yalnızca iç barış değil, bölgesel bir yeni Osmanlıcılık projesi olarak çerçeveledi. Erdoğan ve Bahçeli’nin Türk, Kürt, Arap ve İslam sentezine dayalı bu “ittifakı” Öcalan’ın desteğiyle şekillendirmesi, iç politika kadar dış politikaya da yönelik bir hamle. Bu yolla hem ABD destekli yeni Ortadoğu dizaynına adapte olunmak isteniyor hem de içeride tükenmiş rejime yeni bir meşruiyet zemini yaratılmaya çalışılıyor. Seçimlerden sonra dağılamayan muhalefeti çözümle bölme girişimi AKP, 31 Mart yerel seçimlerinde birinci parti olma konumunu kaybetti. Erdoğan ise, toplumsal desteğini konsolide edecek yeni bir argüman bulmakta zorlandı. Anketler, Erdoğan’ın olası rakipleri karşısında zemin kaybettiğini ortaya koyarken, 2017 referandumuyla oluşan Erdoğan karşıtı blok dağılmadı. Bu nedenle iktidar, “çözüm süreci” başlığı altında yeni bir “iç cephe” hamlesiyle muhalefeti bölmeyi amaçlıyor. Amaç sadece Kürt hareketini yanına çekmek değil; aynı zamanda toplumun diğer muhalif kesimlerini yalnızlaştırmak. Bir elde sopa, diğerinde havuç Süreç konuşulurken muhalefete yönelik baskılar da arttı. 19 Mart operasyonlarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu cezaevine atıldı, CHP’li belediyelere kayyum atandı. CHP Lideri Özgür Özel dahil 61 milletvekili hakkında fezleke hazırlandı. İktidar bir elinde sopa, diğerinde ise anayasa ve çözüm tartışmalarıyla havuç taşıyor. Toplumsal muhalefeti bastırırken, aynı zamanda süreç üzerinden rıza üretmeye çalışıyor. Yüzde 30-40’lık bir seçmen desteğiyle ve Trump’a dayanarak Türkiye’yi otoriter bir Ortadoğu modeline sokmaya hazırlanıyor. Toplumun gerçek gündemi: Yoksulluk, özgürlük, gelecek Ancak yoksulluk, hukuksuzluk ve baskılar karşısında birleşen gençlerden kadınlara, emeklilerden asgari ücretle yaşayan milyonlara dek halkın gündemi başka. Son bir yıl, rejime yaklaşan her gücün eridiğini, mesafe koyanların ise güç kazandığını gösterdi. Bugün toplumsal muhalefet değişimden yana ve rejimle yürütülecek hiçbir anayasa masası bu halkların yararına sonuç vermeyecek. Barrack ve Osmanlı modeli ABD Büyükelçisi’nin, Trump’ın yakın dostu Tom Barrack’ın “Osmanlı millet sistemi Türkiye için en uygun modeldir” açıklamasını yeniden gündeme getirmesi dikkat çekti. Erdoğan’ın Arap ve Kürt halklarına ortak geçmiş ve gelecek çağrısıyla birleşen bu yaklaşım, bölge için de tartışmalı bir “ittifak mimarisi” öneriyor. Erdoğan’ın “Birlikteysek varız, ayrışırsak yok oluruz” söylemi bu bakışın ideolojik temelini oluşturuyor. DEM Parti: “Bu bir süreç ittifakıdır” DEM Parti Milletvekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, Erdoğan’ın “AK Parti, MHP ve DEM bu yolu birlikte yürüyecek” açıklamasına yanıt verdi: “Bu bir süreç ittifakıdır, yanlış yorumlanmasın. Herkesin çizgisi ve rotası bellidir.” Mardin Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk ise, DEM’li belediyelere kayyumların kaldırılmasının CHP’li belediyelere yapılan baskılarla eşzamanlı olmaması gerektiğini vurgulayarak, “Olacaksa tüm kayyumlar kalkmalı” dedi.