A
Admin
Yönetici
Yönetici
Güneş tepede, çay taze, gevrek çıtır... Daha ne olsun? Bazı sabahlar diğerlerinden daha kıymetlidir. Hani öyle “bugün pazarmış, yat biraz daha” dediğimiz sabahlardan bahsetmiyorum. Yazın pazar sabahı dediğin... O bambaşka bir şey. Alarm çalmadan uyanmışsın, gözlerini açmadan önce bir meltem girmiş pencerenin arasından yüzünü tatlı tatlı yalıyor. Henüz kedi bile esniyor, sokaklar sessiz ama umut dolu. Kuşlar “günaydın” diyormuş gibi cıvıldıyor ama seni aceleye çağırmıyorlar. Bak dinle, “Yavaş yavaş kalk, çay suyu koy” der gibi ötüyorlar. Yazın pazar sabahı uyanmak için acele edilmez. Çünkü bilirsin, hiçbir yere geç kalmazsın. Ne trafik var ne koşuşturma... Mahallede tek hareket eden şey, fırının önünde sabah ekmeğini bekleyen birkaç kişinin yavaş adımları. Komşunla bir örnek giydiğiniz pijamalarla gözler hafif buğulu selamlaşmalar… Çünkü yazın pazar sabahı, sadece kahvaltı değil, muhabbet de edilir canım! Eğer o sabah şanslıysan — ki yazın pazar sabahı evdeysen muhtemelen şanslısındır — balkon gölgede kalmıştır. Üzerine ince bir t-shirt, eline taze demlenmiş bir çay, ayağına da o yıllardır sana hizmet eden ama artık yıpranmış terliklerden geçirirsin. Masaya bir tabak peynir, domates, zeytin koyarsın. Üzerine mis gibi zeytinyağı ve kekik. Mis gibi yaz domatıyla yapılmış menemen; tavaya iki biber atıp yumurtayı da şöyle bir karıştırdık mı of of of… Yanına karpuz bile olur bazen, ne var yani? Yaz bu! Karpuz sabah da yenir, öğlen de ve tabii akşam da. Hele yanında beyaz peynir varsa, günün en iyi kararını vermişsin demektir. ZAMAN YAVAŞLAR Yazın pazar kahvaltısı sadece doymak için değildir. O masa uzadıkça sohbet uzar, sohbet uzadıkça zaman yavaşlar. Bir yandan “havalar da çok sıcak değil mi?” diye şikayet edilir, bir yandan “ama oh iyi geldi sabah serinliği” denir. Masada illaki biri fazla demli çay içer, biri domatesi kabuğuyla mı soyulsun mu tartışmasına girer, biri de "ben diyetteyim" der ama ekmeğin ucunu sucuğa banmadan duramaz. Yani o masada gerçeklik vardır. Süslenmemiş, filtresiz bir huzur. Yazın pazar sabahında sadece insanlar değil, kediler de başka olur. Onlar bile fazla hareket etmez. Gölgeye kıvrılırlar, bazen ön bacaklarını uzatır, bazen sadece kuyruklarını kıpırdatırlar. “Sen de otur, hiçbir yere gitme” der gibi... Sanki bu sabah, herkesin hakkıymış gibi. Kavun dolapta serinler, yoğurt kaşıklık olur. Hatta “dondurma sabah da yenir” diyenler çok ciddiyim ki haklı çıkar. Çünkü yaz, kuralları bozar. Pazar sabahları ise yazın özgürlüğünü ilan ettiği gündür. Özetle sevgili okur, yaz sabahı diye bir şey var. Hele ki pazarsa... O sabahın kokusu bile başka. Sanki deniz biraz daha yakın, rüzgar biraz daha nazik, sen biraz daha kendine yakınsın. O sabah ne giyeceğini düşünmüyorsun ne söyleyeceğini tartmıyorsun. Çünkü kimse senden bir şey beklemiyor. Tek görev: keyif yapmak.