A
Admin
Yönetici
Yönetici
Geçen gün Ekşi Sözlük’te “Linus Torvalds’in Google Mühendisine Verdiği Ayar” başlıklı bir konu gördüm ve yazılanları merakla okudum. Konu, Linus Torvalds’ın uzun bir e-posta yazarak Palmer Dabbelt isimli bir Google mühendisinin kendisine gönderdiği kodu “kalitesiz” olduğu için “çöp” olarak nitelendirip reddetmesi üzerine açılmış. Bu başlık altında yazılan eğlenceli ve ufuk açıcı yorumları okumak nedense bana çok iyi geldi. (Ekonomi’de Şeref Oğuz ve Milliyet’te Patrick Özdemiroğlu’nun yazılarını da aynı nedenlerle takip ediyorum.) Sadece kod yazanları ilgilendiren ileri düzey teknik bir konu gibi görünse de bütün olarak bakıldığında öyle değil çünkü temelde tartışılan konu Torvalds’ın karşısında kim olursa olsun değerlerinden kesinlikle taviz vermeyen sert üslubu.
Google ile Linux arasında simbiyotik bir ilişkinin olduğu biliniyor. Google’ın en önemli ürünleri olan Android ve Chrome OS işletim sistemleri Linux çekirdeği üzerine kurulu, ayrıca şirketin devasa sunucu altyapısı da büyük ölçüde Linux kullanıyor. Bu yoğun kullanıma karşılık Google mühendisleri de Linux çekirdeğine katkıda bulunarak özellikle Android ve Chrome OS için gerekli özellikleri geliştiriyorlar.
GÜÇLÜ BİR İŞLETİM SİSTEMİNE ÜCRETSİZ ERİŞİM İMKANI
Linus Torvalds sıradan biri değil bir efsane. 1991’de üniversite öğrencisiyken MS-DOS’a alternatif bir işletim sistemi geliştirdi. UNIX felsefesinden ilham alan Torvalds, Linux adını verdiği bu açık kaynak kodlu işletim sistemini herkesin erişebileceği ve özgürce geliştirilebileceği bir platforma dönüştürdü. Bu açıdan bakıldığında tıpkı Prometheus’un insanlığa ateşi hediye etmesi gibi, Linus Torvalds da güçlü bir işletim sistemi teknolojisini herkesin ücretsiz erişimine sunuyordu. Torvalds halen Linux çekirdeğinin baş geliştiricisi olarak çalışıyor.
Ekşi Sözlük’teki tartışmanın kodların kalitesine yönelik teknik ayrıntıları başka bir konu ve ilgi alanıma girmiyor. Ancak son 25 yıldır proje ekiplerinde yer aldığım çeşitli arşiv programları nedeniyle birçok yazılım mühendisiyle birlikte çalıştığım için kod yazmakla ilgilenmediğim halde bu konunun bende açtığı pencerelerden biri yazılımcıların, yöneticiler ve teknik ekibin zaman içinde arşivcilere ve arşive karşı değişen üslupları oldu.
Üslup, Kubbealtı Lugatı’na göre “oluş, yapış veya yapılış biçimi, tutulan yol, tarz, usûl” anlamına geliyor. İş hayatım(ız) üzerinde egemen olan yazılımlar/yazılımcılar, geleneksel ve dijital arşivlerin (ayrıca arşivcilerin) geleceği üzerinde de belirleyici. Bundan yaklaşık 30 yıl önce Milliyet gazetesinin arşivinde DOKMER isimli bir MS-DOS programı vardı. Tüplü ekranı olan Windows 3.1 kurulu bilgisayarlar, optik diskler ve disketler bir kenarda duruyordu. (Bugün bilgisayarlarımızda cd okuyucu bile yok, oysa bir zamanlar elimiz ayağımız gibiydi.)
ÜSLUP DEĞİŞİMLERİ
Bazı detayları unutmuşum, arşivde çalışmaya 1990’da başlayan ustam saydığım Ayşe Hanım’a programın detaylarını sordum. DOKMER programı açıldığında karşımıza DOD (görsel arşiv), DOK (bilgi arşivi) ve DOKMILK (kütüphane) isimli alanlar çıkıyordu. Birkaç yıl bu programı kullandık. Çirkindi ama ihtiyaçlarımızı karşılıyordu, üstelik çok hızlı ve basitti. 2000 yılında yönetim yeni arşiv programına onay verdi. Arşiv çalışanları bir araya gelip günler süren toplantılardan sonra nasıl bir program istediğimizi belirledik. DC3 programı geldi. DC (Digital Collection) firmasından Kenan Bey isimli bir yazılımcı ile birlikte çalıştık. Her zaman takım elbise giyen biriydi. 2004’te DC4 programına geçtik. Önceki programdan dersler almıştık ve birçok yenilik talep ettik, yine aynı üslupla hoş karşılandık ve taleplerimiz yerine getirildi. Teknik serviste Oracle uzmanı olan Hayri Gürbüz vardı. Programın bakım anlaşması sona erdikten yıllar sonra bile Hayri Bey uzun süre kodlara müdahale ederek programı 2017’ye kadar yaşattı. O gidince, hazine değerindeki program sanki bu duruma üzülmüş gibi bir süre sonra çalışmayı durdurdu.
Bu zamana kadar ben ve arkadaşlarım zorunlu olarak birçok arşiv programı üzerinde çalışma yaptık. Kurumsal veya özel arşivlerde çalışan arkadaşlarım da üslup değişimleriyle karşılaştığını söylüyor. Öyle ki artık arşivcilere nasıl bir program istedikleri bile sorulmuyor, kendileri bir program yapıyor ve “hataları bize bildirin” diyorlar. Haliyle programların ömrü de kısaldı.
Google ile Linux arasında simbiyotik bir ilişkinin olduğu biliniyor. Google’ın en önemli ürünleri olan Android ve Chrome OS işletim sistemleri Linux çekirdeği üzerine kurulu, ayrıca şirketin devasa sunucu altyapısı da büyük ölçüde Linux kullanıyor. Bu yoğun kullanıma karşılık Google mühendisleri de Linux çekirdeğine katkıda bulunarak özellikle Android ve Chrome OS için gerekli özellikleri geliştiriyorlar.
GÜÇLÜ BİR İŞLETİM SİSTEMİNE ÜCRETSİZ ERİŞİM İMKANI
Linus Torvalds sıradan biri değil bir efsane. 1991’de üniversite öğrencisiyken MS-DOS’a alternatif bir işletim sistemi geliştirdi. UNIX felsefesinden ilham alan Torvalds, Linux adını verdiği bu açık kaynak kodlu işletim sistemini herkesin erişebileceği ve özgürce geliştirilebileceği bir platforma dönüştürdü. Bu açıdan bakıldığında tıpkı Prometheus’un insanlığa ateşi hediye etmesi gibi, Linus Torvalds da güçlü bir işletim sistemi teknolojisini herkesin ücretsiz erişimine sunuyordu. Torvalds halen Linux çekirdeğinin baş geliştiricisi olarak çalışıyor.
Ekşi Sözlük’teki tartışmanın kodların kalitesine yönelik teknik ayrıntıları başka bir konu ve ilgi alanıma girmiyor. Ancak son 25 yıldır proje ekiplerinde yer aldığım çeşitli arşiv programları nedeniyle birçok yazılım mühendisiyle birlikte çalıştığım için kod yazmakla ilgilenmediğim halde bu konunun bende açtığı pencerelerden biri yazılımcıların, yöneticiler ve teknik ekibin zaman içinde arşivcilere ve arşive karşı değişen üslupları oldu.
Üslup, Kubbealtı Lugatı’na göre “oluş, yapış veya yapılış biçimi, tutulan yol, tarz, usûl” anlamına geliyor. İş hayatım(ız) üzerinde egemen olan yazılımlar/yazılımcılar, geleneksel ve dijital arşivlerin (ayrıca arşivcilerin) geleceği üzerinde de belirleyici. Bundan yaklaşık 30 yıl önce Milliyet gazetesinin arşivinde DOKMER isimli bir MS-DOS programı vardı. Tüplü ekranı olan Windows 3.1 kurulu bilgisayarlar, optik diskler ve disketler bir kenarda duruyordu. (Bugün bilgisayarlarımızda cd okuyucu bile yok, oysa bir zamanlar elimiz ayağımız gibiydi.)
ÜSLUP DEĞİŞİMLERİ
Bazı detayları unutmuşum, arşivde çalışmaya 1990’da başlayan ustam saydığım Ayşe Hanım’a programın detaylarını sordum. DOKMER programı açıldığında karşımıza DOD (görsel arşiv), DOK (bilgi arşivi) ve DOKMILK (kütüphane) isimli alanlar çıkıyordu. Birkaç yıl bu programı kullandık. Çirkindi ama ihtiyaçlarımızı karşılıyordu, üstelik çok hızlı ve basitti. 2000 yılında yönetim yeni arşiv programına onay verdi. Arşiv çalışanları bir araya gelip günler süren toplantılardan sonra nasıl bir program istediğimizi belirledik. DC3 programı geldi. DC (Digital Collection) firmasından Kenan Bey isimli bir yazılımcı ile birlikte çalıştık. Her zaman takım elbise giyen biriydi. 2004’te DC4 programına geçtik. Önceki programdan dersler almıştık ve birçok yenilik talep ettik, yine aynı üslupla hoş karşılandık ve taleplerimiz yerine getirildi. Teknik serviste Oracle uzmanı olan Hayri Gürbüz vardı. Programın bakım anlaşması sona erdikten yıllar sonra bile Hayri Bey uzun süre kodlara müdahale ederek programı 2017’ye kadar yaşattı. O gidince, hazine değerindeki program sanki bu duruma üzülmüş gibi bir süre sonra çalışmayı durdurdu.
Bu zamana kadar ben ve arkadaşlarım zorunlu olarak birçok arşiv programı üzerinde çalışma yaptık. Kurumsal veya özel arşivlerde çalışan arkadaşlarım da üslup değişimleriyle karşılaştığını söylüyor. Öyle ki artık arşivcilere nasıl bir program istedikleri bile sorulmuyor, kendileri bir program yapıyor ve “hataları bize bildirin” diyorlar. Haliyle programların ömrü de kısaldı.