Kıbrıs Türk Toplumunda Dejenerasyon Piramidi

A

Admin

Yönetici
Yönetici
İnsanın ve insanlar arası ilişkilerin olduğu her yerde, toplumsal ilişkilerde, değerlerde ve normlarda bozulmalar veya yozlaşmalar ortaya çıkabilir. Toplumsal dejenerasyon, genellikle toplumların gerileme veya çöküş dönemlerinde yaşanmaktadır. Kıbrıs Türk toplumunda dejenerasyon ise özellikle 1974 sonrası dönemi karakterize eden bir özellik haline gelmiş ve günümüzde şiddetli bir hal almıştır. Toplumlardaki yozlaşmanın altında; ekonomik krizler, gelir adaletsizliği, siyasal istikrarsızlık, geleneksel değerlerin kaybı, teknolojinin yarattığı toplumsal yabancılaşma, göçlerin yol açtığı demografik yapının değişimi, aile kurumunun zayıflaması ve kamu kurumlarına güvenin azalması gibi birçok neden yatmaktadır. Kıbrıs Türk toplumunun dejenerasyonunda da bütün bu faktörler etkili olmakla birlikte, siyasal kayırmacılık, rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik ve siyaset kurumuna güvenin azalması gibi siyasal istikrarsızlık faktörü başat rol oynamaktadır. Siyaset maharetiyle, makro ölçekten en mikro düzeye kadar Kıbrıs Türk toplumunda ortaya çıkan yozlaşmayı bir piramit metaforu üzerinden daha iyi anlayabiliriz. Kıbrıs Türk toplumu bağlamında kullandığım ‘yozlaşma’ terimini, özellikle üretim emeğinden bağımsız olarak, kayırmacılıkla, usulsüzce veya haksızca elde edilen her türlü malı veya statüyü kastediyorum. Piramidin temelinde en makro düzeyde KKTC’nin belirsiz siyasal statüsü yer almaktadır. Devletin statüsünün belirsiz olması demek, iki arada bir derede olma hali demek..Kuralsızlık demek.. Siyasi yetkililerin giderek artan kural tanımazlığı ve hukuk ihlalleriyle dolu sicilleri, bu belirsizlik ortamında uygun zemin bulmaktadır. KKTC’nin ilanı bile, uluslararası toplum tarafından hukuk dışı ve geçersiz bir entite olarak damgalanmıştır. Türkiye dışında, hiçbir ülke tarafından tanınmayan ve hiçbir ülkeyle ilişki kuramayan bir toplumun entropi yaşaması ve dejenere olması işten bile değildir. Keza 1974 sonrasında kuzeydeki Rumlara ait taşınmaz malların, uluslararası hukukun göz ardı edilerek, ganimet kültürüne göre dağıtılması, toplumda adaletsizliklere ve dejenerasyona yol açmıştır. Oysa 1907 Lahey Sözleşmesi veya 1949 Cenevre Sözleşmeleri gibi uluslararası anlaşmalara göre, bir araziyi asgeri açıdan ele geçirseniz dahi, özel mülkiyet haklarını ihlal edemezsiniz. Uluslararası toplumun kabul ettiği bu prensibi göz ardı ederek, Rum mallarını kendimize göre Kıbrıs sorununun çözümünün bir parçası olarak toplu takas ve tazminat seçenekleriyle halledebileceğimizi zannettik. Üstelik Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye tarafından 1954 yılında, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından da 1962 yılında onaylanmıştı. Ayrıca Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne(AİHM) bireysel başvuru hakkını da 1987 yılında kabul etmişti. O bakımdan mülkiyet hakkını korunması gerek Kıbrıs Cumhuriyeti gerekse Türkiye Cumhuriyeti tarafından taahhüt edilmişti. Bu konuda bizi uluslararası hukuka yaklaştıran en önemli faktör, Rumların mülkiyet haklarıyla ilgili Türkiye aleyhine AİHM’de açtıkları davalar karşısında, iç hukukun tüketilmesi bakımından bir çare olarak 2005 yılında Taşınmaz Mal Komisyonunu (TMK) kurmamız olmuştur. Bugüne kadar binlerce başvuru olmuş ancak bir kısmı sonuçlandırılmıştır. Üstelik sonuçlanan davaların tazminat ödemelerinde, bir süreden beri mali sıkıntı yaşanıldığı yönünde haberler de vardır. TMK’nin sonuçlanan davalara yönelik tazminatları ödememeye devam etmesi halinde, AİHM tarafından artık bir iç yolu olarak kabul edilmeme riski bulunmaktadır. Son dönemde ise kuzeydeki eski Rum taşınmaz mallarıyla ilgili, suiistimal gerekçesiyle İsrailli, Alman, Ukraynalı iş insanı ve emlakçıya, Türk müteahhitlere ve bazı KKTC vatandaşlarına, Rum mahkemelerinde davalar açılmaktadır. Bu konuda mağdur pozisyonuna düşmek yerine, pro aktif bir politika izleyemez miyiz? Örneğin dava konusu olan Rumlar’a ait taşınmaz mallar, daha önce Jasmine Court Hotel gibi örneklerde olduğu gibi, TMK aracılığıyla sahiplerinden veya mirasçılarından satın alınamaz mı veya bu yönde bir teklif götürülemez mi? Dejenerasyon piramidinin bir üzerinde ise devlet istihdamlarında liyakatten uzak, kayırmacılığa dayalı yapılan atamalar gelmektedir. Üst kademe yöneticilerin atanmasından tutun da memur ve işçi alımına kadar devlete yapılan istihdamlarda -istisnalar olmakla birlikte- aynı zihniyet kalıbı karşımıza çıkmaktadır. Dejenerasyon piramidinin en tepesine ise patlak veren diploma skandalını koyabiliriz. KKTC’deki bir üniversitenin, derslere ve sınavlara girmeden, dolayısıyla hiçbir emek sarfetmeden, usulsüz ve haksız bir biçimde ‘sahte’ diploma sattığı ve bazı bürokratların, kamu görevlilerinin, polisin, askerin ve milletvekillerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 600 kişiden fazla insanın sahte diploma temin ettiği haberi, Kıbrıs Türk toplumunun değerler sistemini tersyüz etmiştir. Bu kapsamda yüzlerce kişi hakkındaki soruşturmaların devam ettiği söyleniyor; ancak geçen yıldan bu yana Ağır Ceza Mahkemesi’nde sadece birkaç kişi yargılanmaktadır. Öte yandan Başsavcılık tarafından sahte diploma iddiasıyla hakkında suçlamada bulunulan bir UBP Milletvekili için KKTC Meclisi’nde özel bir komite kurularak, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin bir rapor hazırlanmıştır. Ne var ki geçen hafta sözkonusu milletvekilinin dokunulmazlık konusu, Meclis Genel Kurulu’na gelmeden, UBP grup toplantısında oylanarak reddedilmiş ve dokunulmazlığının kaldırılmasının yolu engellenmiştir. Bu hangi saiklerle yapılırsa yapılsın, sonuçta adli bir konu siyasallaştırılarak, yozlaşmadan yana bir pozisyon alınmıştır. Tüm bu tutum ve davranışlar, dejenerasyonun devlet kurumları ve yetkilileri başta olmak üzere, Kıbrıs Türk toplumunun kılcal damarlarına kadar sirayet ettiğini, gözler önüne sermektedir. Bu, Kıbrıslı Türklerin elbette kaderi olamaz! Öz eleştirimizi yapıp, suçu sürekli başkalarına atmak yerine, kendimizle hesaplaşmak zorundayız. Adil ve insanca bir gelecek istiyorsak, şeffaf, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlarımızı kurmakla işe başlayabiliriz. Aksi takdirde, Kıbrıs Türkler yozlaşmayla birlikte toplum olma vasfını da yitirecekler!
 
Geri
Üst