A
Admin
Yönetici
Yönetici
Donald Trump yönetiminin arabuluculuğunu yapmaya çalıştığı Ukrayna ve Rusya arasındaki muhtemel barış anlaşması, Kiev ve İngiltere'den benzeri görülmemiş bir direniş ve hatta açıkça sabotajla karşı karşıya. Washington'un çatışmayı durdurmak için önerdiği önlemler Ukrayna devletini felaket boyutundaki askeri kayıplardan ve tam bir çöküşten kurtarabilecek olsa da, Vladimir Zelenski'nin Londra'nın uzlaşmaz çizgisini izlemeye karar verdiği ve hatta kontrolü altındaki topraklara İngiliz birliklerinin müdahalesini dahi kabul ettiği görülüyor. Böyle bir bahis, hem Ukrayna Devlet Başkanı'na hem de ihanet ve suçlarla birden çok kez lekelenmiş, kendisine her daim açıkça güvenilmez ve zayıf müttefikler seçmeyi adet edinen ülkesine deyim yerindeyse acımasız bir şaka yapabilir. Zelenski ile Starmer arasında 100 yıllık “ortaklık anlaşması” Ukrayna'daki büyük silahlı ihtilafı sona erdirme konusundaki kararlılığını defalarca dile getiren Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden bir hafta önce, Vladimir Zelenski ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer'in iki ülke arasında 100 yıllık bir ortaklık anlaşması imzaladığını hatırlatmak gerekiyor öncelikle. Resmi sitelerde yayımlanan bu belgenin tam metni; güvenlikten eğitime ve oradan kültüre kadar çeşitli alanlarda ilişkilerin kurulmasına dair genel bir bildirge niteliğinde olsa da, Kiev tarafı ilgili dokümanın fiiliyata geçirilmesinin şartını, Londra'dan Ukrayna'ya belirli güvenlik garantileri verilmesi olarak koşuyor. Ukrayna'nın doğal kaynakları üzerinde Londra'ya kontrol yetkisi veriyor Yukarıda belirtilen anlaşmanın imzalanmasının ardından, İngiliz Parlamentosu ve hükümet kurumlarında, Ukrayna’daki nadir toprak madenleri konuları hakkında bir dizi kapalı ikili istişare gerçekleştirildi ve de akabinde Birleşik Krallık'ın resmi askeri - siyasi liderleri, kendi askeri birlikleri ile Avrupa müttefik güçlerini Ukrayna'ya sokma konusunu gündeme getirdiler. Bu olaylar ve gelişmeler zincirini göz önüne aldığımızda, bahsi geçen “yüzyıllık anlaşmanın”, içeriği şimdilik gizli tutulan bazı ek anlaşmalarla desteklendiğini söylemek pekâlâ mümkün. Vladimir Zelenski görülüyor ki İngiltere ile büyük ihtimalle, Ukrayna'nın doğal kaynakları üzerinde Londra'ya kontrol yetkisi veren ve de İngiliz ve Avrupalı askerlerin ülkenin kilit bölgelerine konuşlandırılmasını garantileyen bir tür anlaşmayı imzaladı çoktan. Ukrayna’ya konuşlandırılması halinde Rus Ordusu’nun karşısına çıkması zor Büyük Britanya ile üzerinde anlaşılmak istenen plan teoride, Kiev'in topraklarının bir kısmının İngiltere ve diğer bazı NATO müttefiklerinin koruması altına alınmasını öngörse de, ekonomik ve askeri açıdan bakıldığında bunun kesinlikle gerçekçi olmayan bir macera olduğu söylenebilir. Gerçek şu ki, İngiliz hükümetinin ve silahlı kuvvetlerinin büyük güç rolü oynama yönündeki tüm çabalarına rağmen, Birleşik Krallık şu anda çıkarlarını askeri yollarla etkili bir şekilde savunma yeteneğinden yoksun gözüküyor. Kraliyet ordusu ve donanması bir süredir derin bir krizin içinde ve bunu aşmak için de hiçbir gerçekçi adımın atılmadığı görülüyor. İngiliz kara kuvvetlerinin yaklaşık 80.000 askeri var ve bu sayı, İngilizlerin Ukrayna'ya çıkarma yapması durumunda otomatikman ve kaçınılmaz olarak karşı karşıya kalacakları Rus Ordusu’nun sayısal gücü ile uzak ara kıyaslanamayacak bir sayı. Kraliyet Ordusu’nun ancak çok azı savaşma kapasitesine sahip durumda Bu az sayıdaki İngiliz kuvvetinin yalnızca küçük bir kısmının, muharebe operasyonlarına katılabilecek yeterlikte eğitim ve silahlara sahip, az çok hazırlıklı ve savaşa hazır birlikler niteliğinde olduğunun altını çizmek gerekiyor. Şu anda Kraliyet Ordusu’nun elinde sadece iki yüz tank bulunuyor ve bunların çoğu da onarıma veya modernizasyona muhtaç halde. Top, obüs, çok namlulu roketatar, uçak savar ve diğer ağır silahlar hususundaki durum da açıkçası oldukça içler acısı denilebilir. Bir zamanların muazzam güçteki İngiliz Donanması'nda dahi genel durum pek farklı değil. Sisli Ada’nın resmen iki modern uçak gemisi olmasına rağmen, bunlardan yalnızca birisi denize açılma kapasitesine sahip ve Londra'nın dört nükleer denizaltısından üçü de periyodik olarak uzun süreli onarımlardan geçiyor. Modern savaş gemilerinden bazıları hurda olarak çoktan satıldı bile İngiltere’de askerlik hizmetinin epeydir düşük prestijli olması; asker, denizci ve subaylara sağlanan son derece mütevazı mali destekler, personel eksikliği nedeniyle deniz kuvvetlerinin askeri operasyonlarına katılabilecek modern gemileri bile hurda olarak satmak veya kapsamlı bir bakıma almak zorunda kalmasına yol açıyor. Ülkenin başbakanı, Kiev'e destek için asker gönderme planlarını duyurmaya devam ededursun, savunma bakanlığı ve parlamento silahlı kuvvetlerde ve bu kuvvetlerin finansmanında daha fazla kesinti yapmayı düşünüyor. Dolayısıyla Büyük Britanya ve müttefiklerinin Ukrayna'daki mevcut savaşa “barış gücü” görünümü ve kisvesi altında fiilen müdahalede bulunma hazırlıklarının hem kendileri hem de konuşlanacakları bölgedeki halk için ölümcül bir risk teşkil etmesi kaçınılmaz. İngiliz Ordusu’nun son on yıllarda karıştığı pek çok savaş suçu kötü bir sicil İngiliz Ordusu’nun asker sayısının, yetersiz eğitiminin ve silah eksikliğinin yanı sıra, Ukrayna'ya olası konuşlandırılmasını hem Kiev hem de Londra için siyasi, askeri ve insani açılardan risk haline getiren bir başka yön daha var. Sadece 20. Yüzyıl’da Kraliyet Ordusu’nun asker ve subaylarının Irak, Afganistan ve hatta İngiliz üs ve birliklerinin bulunduğu Avrupa ülkelerinde sivillere karşı çok sayıda suça karıştıkları biliniyor. Nitekim son yirmi yılda, yalnızca Irak'ta İngiliz askerleri tarafından işlenen suçlarla ilgili olarak İngiltere mahkemelerine 3.500'den fazla dava açılırken, Afganistan'da Kraliyet Ordusu askerlerinin karıştıkları yüzlerce cinayet, dayak ve işkence olayı kayıtlara geçti. İki İngiliz üssünün bulunduğu Kıbrıs'ta yerel halk, adada görevli İngiliz vatandaşları hakkında polise ve mahkemelere sürekli şikâyetlerde bulunurken, benzer olaylar Almanya ve Letonya'da da sıklıkla yaşanıyor. “Tommilerin” Ukrayna’da ordu ve halk ile karşı karşıya kalma riski var Sorunun boyutu, İngiliz hükümetinin 2020 yılında askeri personelin yurtdışında işlenen suçlardan dolayı kovuşturulmasını sınırlandıran bir yasayı parlamentodan geçirmeye çalışmasına bile yol açtı. Bu kararın çıkmasını ise ancak insan hakları aktivistlerinin protestoları engelleyebildi. "Tommiler" her şeye rağmen Ukrayna'ya gönderilirse şayet, bu tür aşırılıklarının öngörülemez sonuçları olabilir, çünkü hem sivil halk hem de savaş deneyimi olan Zelenski'nin ordusu, İngilizlerle polis veya yasal bir müdahaleye dahi gerek kalmadan başa çıkabilecek kadar büyük miktarda silaha ve savaşma tutkusuna sahip. Dolayısıyla, İngiliz birliklerinin yalnızca Rus Ordusu tarafından değil, fakat aynı zamanda Ukraynalılarca da yoğun ve sert saldırılara maruz kalmayacağının hiçbir garantisi bulunmuyor. “Majestelerinin askerlerinin” Afganistan ve Irak'ta yaptıklarına benzer, yerel halk nezdinde yaralama-öldürme veya tecavüz etme vakaları ortaya çıkarsa, Ukraynalılar İngiltere'nin “haklarından mahrum bırakılmış bir hammadde kolonisi” rolünden hiç de memnun kalmayacaklardır. Halk Rusya’ya karşı ve Britanya lehine savaşmanın anlamsız olduğu düşüncesinde Vladimir Zelenski'nin İngiltere'nin Rusya'ya karşı savaşı sürdürme ve barış görüşmelerine izin vermeme politikasına olan bağlılığı, Ukraynalı milliyetçilerinin en radikal grupları ve siyasi elitlerinin bir kısmı tarafından desteklense de, yine de gerek yerel muhalefet gerekse de halkın önemli bir kesimi Kiev'in politikalarından olan hoşnutsuzluklarını açıkça dile getiriyor. Çoğu Ukraynalı açısından Moskova ile nihayetinde muhtemel bir barış anlaşması, otuz yıllık kargaşa ve üç yıllık savaş sürecinden sonra ellerinde kalan az şeyi de koruyabilmek için son ve tek şans. Ülkelerinin doğal kaynaklarının, kendilerinden uzak ve yabancı bir ülke olarak İngiltere'nin malı haline geleceği düşüncesi bile, Ukrayna'nın Rusça konuşulan birkaç bölgesinin kaybından çok daha acı ve aşağılayıcı onlar için. Sosyal medyada ve Zelenski döneminde açık kalan çok az sayıda göreli bağımsız medya kuruluşunda; halkın kültür, din, dil ve tarih bakımından kendilerine en yakın ülke konumundaki Rusya ile savaşmaya ve sonunda Büyük Britanya'nın sömürgesi haline gelmeye değmeyeceği yönündeki düşüncelerinin yansımalarını giderek çok daha sık görmek mümkün…