HEMŞİRELERİN HUKUKİ SORUMLULUĞU: TIBBİ HATALAR VE YASAL ÇERÇEVE

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Tıbbi uygulama hataları, sağlık hizmeti sunumunda yer alan tüm profesyonelleri etkileyen önemli bir sorundur. Ancak hemşireler, hastalarla sürekli ve doğrudan etkileşim içinde olmaları, geniş görev tanımları ve yüksek sorumluluk düzeyleri nedeniyle bu tür hatalarla karşılaşma açısından daha fazla risk altındadır. Türkiye'de sağlık alanında artan malpraktis iddiaları, tıbbi uygulama hatalarının ciddiyetini ve yaygınlığını ortaya koymaktadır. Yıllık ortalama 2000 ila 2500 arasında malpraktis davası açılmakta olup, bu davaların yaklaşık %7’si doğum ve yeni doğan süreçlerine ilişkindir. Öte yandan, yapılan araştırmalar hemşirelerin yaklaşık %32’sinin meslek hayatları boyunca en az bir kez tıbbi hataya karıştığını beyan ettiğini göstermektedir. Bu veriler, hemşirelerin sağlık hizmetleri sunumundaki sorumluluklarının hukuki boyutunu değerlendirme gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Hemşirelerin çalışma ortamlarında karşılaştıkları iş yükü yoğunluğu, düzensiz çalışma saatleri, yorgunluk ve uykusuzluk gibi faktörler, tıbbi uygulama hatası riskini artırmaktadır. Yapılan araştırmalar, hemşirelerin iş yükünün fazla olmasının, kadro yetersizliklerinin, aşırı stresin ve uzun çalışma saatlerinin, hemşirelerde motivasyon eksikliği ile birlikte uygulama hatalarına yol açtığını göstermektedir. Bu faktörlerin tümü, hemşirelerin dikkatini ve odaklanmasını olumsuz yönde etkileyerek, tıbbi uygulamalarda hatalara neden olabilecek önemli risk faktörleri olarak ortaya çıkmaktadır. Hemşirelerin güvenli ve etkin bir hizmet sunabilmesi için bu unsurların iyileştirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de Hemşirelikte Tıbbi Hata Oranlarının Yıllara Göre Değişimi (2019–2023) Yıl Oran (%) 2019 28 2020 30 2021 32 2022 30 2023 33 Literatürde, hasta güvenliğini tehdit eden hemşirelik hataları arasında ilaç hataları, hastane enfeksiyonları, düşmeler, iletişim eksiklikleri ve hatalı tıbbi ekipman kullanımı öne çıkmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, tıbbi hataların %10'undan hemşireler sorumlu olup, bu hatalar sonucu hastaların yaklaşık yarısı yaşamını yitirmekte, %31.4'ü ise kalıcı sakatlıklar yaşamaktadır. Yapılan araştırmalar, hemşirelere yönelik tıbbi uygulama hatası şikayetlerinin genellikle yetersiz iletişim, eksik kayıt tutma, hasta savunuculuk rolünün yerine getirilmemesi, bakımın standartların altında kalması ve değerlendirme ile izlemin yetersiz yapılmasından kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, bu tür şikayetlerde yasal süreçte en belirgin nedenin ihmal olduğu vurgulanmıştır. Hemşirelik Hatalarına Bağlı İhtilaflar Hata Türü Oran (%) Tedavi Gecikmesi 27% Yanlış İlaç 20% Düşmeler 10% Diğer 5% Hemşirelik uygulamalarında en fazla hata riski taşıyan alanın ilaç uygulamaları olduğu belirlenmiştir. Hasta güvenliğini sağlamak ve tıbbi hataları önlemek amacıyla, uygulama hatası oluşma riski taşıyan durumların belirlenmesi gerekmektedir. Bu süreçte, disiplin veya adli ceza korkusu olmadan, meslek etik ilkelerine uygun bir şekilde ahlaki bir tutum sergilenmeli ve ortaya çıkan ya da potansiyel olarak oluşabilecek hatalar rapor edilmelidir. BİRİNCİ BÖLÜM: HEMŞİRENİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN KAYNAKLARI Hemşirenin hukuki sorumluluğu; yalnızca sözleşme kaynaklı borç ilişkilerinin ihlaliyle sınırlı olmayıp, haksız fiil, vekâletsiz iş görme ve sözleşme öncesi görüşmeler sırasında ortaya çıkan hatalı davranışlar (culpa in contrahendo) gibi farklı hukuki temellere dayanabilir. Bu sorumluluk, hemşirenin dürüstlük kuralına aykırı hareket etmesi veya koruma yükümlülüğünü ihmal etmesi gibi durumlarda da gündeme gelir. 1.Haksız Fiilden Kaynaklanan Sorumluluk Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Hemşireler de mesleki görev ve müdahaleleri kapsamında verdikleri zararlardan, kendi yetki ve sorumluluk alanları çerçevesinde bireysel olarak sorumlu tutulabilirler. Ayrıca, bazı durumlarda hemşirenin, hekimin eylemleriyle birlikte doğan zararlar açısından müteselsil sorumluluğu da söz konusu olabilir. Tıbbi müdahalelerin doğası gereği bireyin kişilik haklarına, vücut bütünlüğüne ve yaşam hakkına doğrudan etki etmesi, bu müdahalelerin yalnızca belirli yasal ve etik koşullar altında hukuka uygun kabul edilmesini zorunlu kılar. Bu bağlamda, sağlık hizmetlerinde "özerkliğe saygı" ilkesi temel bir etik yükümlülük olarak öne çıkar. Sağlık çalışanı, hastayla yalnızca bilgi veren değil, onun düşüncelerini dinleyen, anlayan ve onurlandıran bir iletişim kurmalıdır. Bu yaklaşım, hastaya önerilen tıbbi müdahaleye ilişkin açık, anlaşılır ve yeterli bilgilendirmeyi içermeli; aynı zamanda hastanın müdahaleye onam verip vermediği yönündeki iradesi mutlaka dikkate alınmalıdır. Yargıtay kararlarında sıklıkla vurgulanan “tıbbi hata” kavramı da sağlık çalışanının hukuki sorumluluğunu pekiştirmektedir. Tıbbi hata, sağlık personelinin bilgi ve beceri eksikliği, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı veya standart tıbbi uygulamalardan sapması sonucu ortaya çıkan, hastaya zarar veren eylem ya da ihmallerdir. Bu tür hataların yalnızca maddi zararlara değil, manevi zararlara da yol açabileceği unutulmamalıdır. Hemşirelerin konumu ise bu çerçevede ayrıca değerlendirilmelidir. Her ne kadar hemşireler, hekimlerin talimatlarını yerine getirmekle yükümlü olsalar da bu yükümlülük, mutlak bir itaat anlamına gelmez. Hemşirenin, hekimin verdiği ve açık şekilde hatalı olduğunu değerlendirdiği tıbbi talimatı uygulamama sorumluluğu bulunmaktadır. Zira hemşire yalnızca talimatı uygulamakla değil, aynı zamanda hastanın güvenliğini sağlamakla da yükümlüdür. Talimatın uygulanması halinde hastaya zarar verilebileceğini öngörebiliyorsa, müdahaleyi reddetme sorumluluğu doğar. Sağlık çalışanlarının hukuki sorumluluğu yalnızca tazminat yükümlülüğüyle sınırlı değildir. Kusurlu veya özensiz davranışlar, aynı zamanda cezai ve disiplin sorumluluğu doğurabilir. Bu nedenle sağlık profesyonelleri, görevlerini yalnızca mesleki bilgi çerçevesinde değil, aynı zamanda hukuki ve etik ilkeler doğrultusunda da ifa etmekle yükümlüdür. Bu sorumlulukların bütünsel şekilde değerlendirilmesi, sağlık hizmetlerinin güvenilirliğini ve hasta haklarının korunmasını teminat altına alır. 2.Sözleşmeden Doğan Sorumluluk Sağlık çalışanlarının hukuki sorumluluğu, yalnızca sözleşmeye dayanan bir ilişkiyle sınırlı değildir. Haksız fiil sorumluluğu, sözleşmenin varlığına bağlı olmaksızın doğabilir; dolayısıyla aynı olay hem sözleşmeye hem de haksız fiile dayalı olarak tazminat talebine konu olabilir. Ancak, sözleşmeye dayalı sorumluluk, zarar gören kişi açısından zarar ve illiyet bağını ispat bakımından daha elverişli bir yol sunar. Bu nedenle, özellikle hemşirelik uygulamalarında bakım ilişkisi çerçevesinde doğrudan kurulan sözleşmesel ilişkinin, hemşirelerin hukuki sorumluluğunu doğrudan etkilediği kabul edilmektedir. Doktrin ve yargı içtihatlarında, sağlık çalışanlarının teşhis, tedavi, önleme veya aile planlaması gibi faaliyetleri, bir iş görme ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu ilişki, Türk Borçlar Kanunu kapsamında vekâlet sözleşmesi niteliği taşır. Yargıtay da hekimler için benimsediği bu hukuki nitelendirmeyi hemşireler başta olmak üzere diğer sağlık profesyonelleri için de geçerli saymakta ve onların tıbbi müdahalelerini vekâlet sözleşmesi çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu bağlamda hemşirelerin görev ve yetkileri, yalnızca hekimin talimatlarını uygulamakla sınırlı değildir. 2007 yılında yürürlüğe giren yeni Hemşirelik Kanunu’nun 4. maddesiyle hemşireler, birey, aile ve toplumun hemşirelik hizmetleriyle karşılanabilecek sağlık gereksinimlerini bağımsız olarak belirlemek, tanı koymak, bakım planlamak, uygulamak, değerlendirmek ve denetlemekle yetkili kılınmıştır. Böylece, hemşirelik mesleği yalnızca hekim yardımcılığı rolüyle sınırlı olmaktan çıkarılmış, bağımsız mesleki sorumluluk ve özerklik çerçevesinde yeniden tanımlanmıştır. Her ne kadar 2007 öncesi mevzuatta hemşirelerin bu denli bağımsız hareket etme yetkisi açıkça tanınmamış olsa da, uygulamada ve bilimsel görüşlerde hemşireliğin hekim dışı sağlık meslekleri arasında görece özerk bir meslek olduğu kabul edilmiştir. Nitekim hemşirelerin, hekimlik dışı alanlarda da sağlık hizmeti sunma kapasitesine sahip oldukları ve bu nedenle yaptıkları işlemler nedeniyle hukuki sorumluluklarının doğabileceği yönünde genel bir kanaat mevcuttur. Sonuç olarak, hemşirelerin mesleki faaliyetlerinin hukuki niteliği, yalnızca hekimin bir uzantısı olarak değil, aynı zamanda bağımsız mesleki bilgi ve yetkinlik çerçevesinde değerlendirilmeli; sorumlulukları hem sözleşmesel hem de haksız fiil hükümleri doğrultusunda ele alınmalıdır. Bu yaklaşım, hemşirelik mesleğinin günümüzde ulaştığı profesyonellik düzeyine uygun düşmektedir. İKİNCİ BÖLÜM: HUKUKİ SORUMLULUĞUN ŞARTLARI 1. Hukuka Aykırı Fiil – Sözleşmenin İhlali (Borca Aykırılık) 1.1.Hukuka Aykırı Fiil Haksız fiil sorumluluğunun temel yapı taşını, hukuk düzeni tarafından kişilere yüklenen davranış yükümlülüğünün ihlali oluşturmaktadır. Bu kapsamda, hemşire kendisinden beklenen özenli davranışı göstermediğinde ve bu ihmal ya da kusur neticesinde hastaya zarar verdiğinde, hem hukuken hem de fiilen sorumlu tutulabilmektedir. Örneğin, hastanın güvenliği için kaldırılması gereken yatak kenarlıklarının görevli hemşire tarafından kaldırılmaması ve bu ihmal sonucunda hastanın yataktan düşerek dalak yaralanması yaşaması halinde, hemşire maddi ve manevi tazminatla sorumlu kılınmıştır. Benzer şekilde, sıcak su torbasının uygulanmasının görevli hemşire tarafından yapılması gerekirken bu görevin temizlik personeline devredilmesi, ayrıca konulan torbaların kontrol edilmemesi sonucu hastanın ayağının yanması olayında da hemşire hukuken sorumlu sayılmıştır. Bu örnekler, hemşirenin yükümlülüklerini özenle yerine getirmemesi durumunda haksız fiil sorumluluğunun doğabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. 1.2.Sözleşmenin İhlali (Borca Aykırılık) Sözleşmenin ihlali, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edim yükümlülüklerine aykırı şekilde davranmasıyla meydana gelir. Bu aykırılık hem icrai (yapma) hem de ihmali (yapmama) davranışlardan kaynaklanabilir. Tıpkı haksız fiilde olduğu gibi, sözleşmeye aykırılık da borçlunun veya sorumluluğundaki kişilerin fiiliyle gerçekleşmelidir. Bu bağlamda, sözleşmenin ihlali hem aktif hem de pasif davranış biçimlerinde ortaya çıkabilir. Tıbbi müdahalenin zamanında ve gereği gibi yerine getirilmemesi, çoğu durumda borcun gereği gibi ifasını sağlamaz ve hastanın daha ağır müdahalelere ihtiyaç duymasına neden olabilir. Müdahalenin eksik veya hatalı biçimde uygulanması, hasta ile hemşire arasında hukuki uyuşmazlıkların doğmasına yol açar. Bu tür kötü ifa durumlarında, zarar, illiyet bağı ve kusur gibi unsurların varlığı halinde hemşire tazminat sorumluluğu ile karşı karşıya kalabilir. Borca aykırılık durumunun ispatı, tam bir ispat yerine, hemşirenin borcuna aykırı davranışını ilk görünüşe dayalı olarak ortaya koymaya dayanır. Ancak, hemşire, olayda gösterdiği davranışın, kendisinin mensup olduğu meslekteki ortalama objektif bir hemşirenin davranışından sapmadığını ve tıbbi özen yükümlülüğüne uygun hareket ettiğini kanıtlarsa, sorumluluktan kurtulabilir. 1.2.1.Sözleşmeden Doğan Borçlar Sözleşme, taraflar arasında borç ilişkisi kurarak, her bir tarafa belirli edim ve yükümlülükler yükleyen hukuki bir işlemdir. Bu ilişki kapsamında, birbirinden bağımsız ya da birbirine bağlı çeşitli borçlar doğabilir. Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik kapsamında, bazı sağlık çalışanlarına, sağlıklı bireyler açısından hekime ihtiyaç duyulmaksızın doğrudan hizmet sunma yetkisi tanınmıştır. Ayrıca, Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik doğrultusunda, hemşireler mesleklerini serbest olarak icra etme yetkisine sahiptir. Bu çerçevede, hemşireler, hekimlerin teşhis ve tedavi planlarına uygun olarak, hastalarla doğrudan tıbbi müdahale sözleşmesi yapabilirler. 1.2.1.Sağlık Çalışanının İş Görme Borcu TBK m. 506/2'ye göre, vekil, üstlendiği işi ve hizmetleri sadakat ve özenle yerine getirmekle yükümlüdür. Hemşireler için bu yükümlülük, hekim tarafından acil haller dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygulamak, birey, aile ve toplumun sağlık ihtiyaçlarını belirlemek, hemşirelik tanılama süreci kapsamında bu ihtiyaçlara yönelik bakım planı oluşturmak, uygulamak, denetlemek ve değerlendirmek gibi faaliyetleri içerir. Bu eylemler, hemşirenin sözleşmesel borcunun bir parçası olup, vekalet sözleşmesinin iş görme yükümlülüğünü oluşturur. 1.2.2.Özen Gösterme Borcu TBK m. 506/2'ye göre, özen göstermeyen bir vekil, vekalet sözleşmesini yerine getirmemiş sayılır. Hasta Hakları Yönetmeliği m. 14, sağlık çalışanlarının hastanın durumuna uygun tıbbi özeni göstermeleri gerektiğini vurgular ve hastanın sağlığını kurtarmak mümkün olmasa dahi, ıstırabını hafifletmeye çalışmayı zorunlu kılar. Yargıtay, hekimlere yönelik özen borcunu hemşireler için de benzer şekilde kabul etmektedir. Bu, hemşirelerin de hastaların bakımında aynı derecede dikkatli ve özenli olmaları gerektiğini ortaya koyar. 1.2.3.Aydınlatılmış Onam Alma Borcu Aydınlatılmış onam, bir sağlık çalışanının, hastaya müdahale etmeden önce, o kişiye müdahalenin amacı, yöntemi, riskleri ve olası sonuçları hakkında yeterli ve anlaşılır bilgi vererek onay alması anlamına gelir. Anayasa'nın 17. maddesi, Biyotıp Sözleşmesi'nin 5. ve 6. maddeleri ile Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 18/2 ve 26. maddeleri, sağlık çalışanlarının aydınlatılmış onam almasını zorunlu kılmaktadır. Hemşirenin, hem hekim tarafından yönlendirilen hem de bağımsız olarak gerçekleştirdiği tüm tıbbi müdahalelerde aydınlatılmış onam alma yükümlülüğü vardır. Hemşirenin, herhangi bir tıbbi müdahalede bulunmadan önce, müdahalenin içeriği ve hastaya etkileri hakkında bilgilendirme yapması ve hastanın rızasını alması gereklidir. Eğer bir hemşire, hastadan rıza almadan tıbbi bir müdahalede bulunursa, bu durum borç yükümlülüğünün ihlali ya da haksız fiil olarak değerlendirilebilir ve hukuki sorumluluğa yol açar. Hemşire, hekimle birlikte yürütülen tedavi sürecinde aydınlatma yükümlülüğünü paylaşan bir sağlık çalışanı değildir. Hekimin, hastaya yönelik tüm tedavi ve müdahalelere dair gerekli bilgilendirmeleri yapma sorumluluğu vardır ve bu yükümlülük hemşireye devredilemez. Ancak, hemşirenin müstakil olarak yaptığı tıbbi müdahaleler söz konusu olduğunda, hemşirenin bireysel olarak aydınlatılmış onam alma sorumluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda, hemşirelerin, hastanın sağlığına yönelik gerçekleştirdiği her tıbbi müdahaleyi, hastanın onamını alarak yapmaları büyük önem taşır. Ameliyat öncesi hasta onamının alınması gibi durumlar ise hemşirenin görevi dışında kalmaktadır. Bu işlem, hekim tarafından yapılmalıdır. Hemşirenin, bu tür bir onamı almakla sorumlu olması söz konusu değildir, çünkü bu yükümlülük hekimlerin yetki alanına girmektedir. 1.2.4.Sadakat ve Sır Saklama Borcu 1.2.4.1.Sadakat Borcu Sağlık profesyonellerinin, TBK m. 506'ya dayalı olarak taşıdıkları sadakat yükümlülüğü, yalnızca hukuki bir sorumluluk değil, aynı zamanda insani bir sorumluluktur. Sadakat yükümlülüğü, hemşirenin hastalarına karşı doğru, dürüst ve tarafsız bir şekilde hareket etmelerini zorunlu kılar. Bu yükümlülük, hemşirenin etik sorumluluklarının temel bir parçası olarak kabul edilir. Sağlık profesyonellerinin yerine getirmeleri gereken etik sorumluluklar arasında yer alan "yararlılık ilkesi" de oldukça önemlidir. Evrensel olarak kabul edilen bu ilke, hemşirenin tüm durumlarda ve koşullarda, hastalarının yararını ön planda tutarak hareket etmelerini gerektirir. Yararlılık ilkesi, hemşireye, her tıbbi müdahale ve kararın, hastanın iyiliği ve sağlığına hizmet etmesi gerektiğini hatırlatır. Bu ilke doğrultusunda, hemşire hastalarının ihtiyaçlarına en uygun ve faydalı müdahaleyi yapmayı amaçlamalı ve bu sorumluluklarını etik bir zorunluluk olarak kabul etmelidir. Sağlık profesyonellerinin, özellikle hemşirelerin, tıbbi müdahalelerde sorumluluk taşıdığı durumlar, hekimin talimatlarına bağlı kalmalarına rağmen karmaşık hukuki sorumluluklar doğurabilir. Hemşirenin, hastanın hukuken korunan değerlerinin zarar görmesini öngörebileceği bir durumda, müdahale yapmaktan kaçınması gerekir. Eğer hemşire, kendi uzmanlık alanı çerçevesinde bir tıbbi müdahalenin hastanın zararına olacağına dair açık bir öngörüde bulunuyorsa, bu müdahaleyi gerçekleştirmemelidir. Hemşire, hekimin hatalarına bariz bir şekilde tespit edebiliyorsa, bu hataya ortak olmamalıdır. Eğer bir hekim talimatı açıkça hatalıysa ve hemşire bu hatalı talimatı uygularsa, bu durumda hemşirenin de sorumluluğu söz konusu olabilir. Hemşire, hekim hatasında gerekli uyarıyı yapmadığında ve hatalı talimatı olduğu gibi yerine getirdiğinde, hemşire de kusurlu sayılabilir ve hukuki sorumluluğa tabi olabilir. Ayrıca, hekim tarafından verilen talimatla yapılan müdahalelerde, hekim sorumlu olsa da, hemşire, sadece talimatları yerine getirdiği savunmasıyla bu sorumluluktan kurtulamaz. Bunun bir örneği olarak, bir davada, hekimin görev alanında kalan bir tıbbi müdahaleyi hekimin talimatıyla uygulayan hemşireye, sonrasında hekim tarafından "görevi dışında uygulama yaptığı" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu durum, hemşirenin tıbbi müdahalede kendi sorumluluğunu göz önünde bulundurmasının ne kadar önemli olduğunu gösterir. Hemşire, hekim talimatlarına sadık kalsa dahi, profesyonel sorumlulukları doğrultusunda hareket etmelidir. 1.2.4.2.Sır Saklama Borcu Sağlık çalışanlarının, tıbbi müdahale sırasında öğrendikleri hasta bilgilerini gizli tutma yükümlülüğü, karşılıklı güven ilişkisi ve sadakat borcunun doğal bir sonucudur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenlerken, 137. maddesi de sağlık çalışanlarının meslekleri gereği öğrendikleri sırları saklama yükümlülüğünün ihlali durumunda özel hayatın ihlali suçunun nitelikli halini işleyeceğini belirtmektedir. Bu bağlamda, hemşire, hastalarına ait bilgileri yalnızca hastanın rızası doğrultusunda üçüncü şahıslara aktarabilir. Aksi takdirde, kişilerin tıbbi müdahaleyi doğru şekilde almak için gerekli bilgileri sağlık profesyoneline vermemeleri ya da eksik ve yanlış yanıtlar vermeleri olasılığı doğar. Bunun sonucunda, kişilerin sağlık profesyonellerine başvurduklarını bile gizlemek istemeleri gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar, hem sağlık hizmetlerinin etkinliğini azaltır hem de hasta ile sağlık profesyoneli arasındaki güven ilişkisini zedeler. Bu nedenle, hasta sırlarının korunması, hem etik hem de hukuki bir yükümlülüktür ve hemşireler tarafından titizlikle yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur. 1.2.5.Kayıt Tutma Borcu Sağlık profesyonelleri, sözleşme ilişkisi çerçevesinde, sağlık hizmetinden faydalanan kişiyle ilgili bilgileri dikkatli ve özenle kayıt altına almakla yükümlüdür. Bu bilgiler, hastanın başvurusu ile ilgili diğer belgeler, raporlar, görüntüler veya sesli kayıtlarla birlikte düzgün bir şekilde saklanmalıdır. Yargıtay, bir kararında, kayıt tutma yükümlülüğünün ihlal edilmesinin, özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceğini ve bu durumun kötü ifaya neden olabileceğini açıkça belirtmiştir. Hemşireler, hem hastanın sağlığını korumak hem de hukuki sorumluluktan kaçınmak adına, bu yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. 2.Zarar Zarar, bir kişinin rızası dışında şahsi haklarında, malvarlığında veya diğer varlıklarında meydana gelen olumsuz bir azalmadır. Hukuki sorumluluk, sadece zarar oluştuğunda söz konusu olabilir; zarar olmayan bir durumda sorumluluk doğmaz. Tıbbi müdahalede bulunan kişinin herhangi bir zarar görmemesi durumunda, hemşirenin sorumluluğu da doğmaz. Ancak, kişilik değerine saldırı niteliğinde olan tıbbi müdahalede, sözleşmeye aykırılık nedeniyle borcun ihlali ve maddi zararın doğması durumunda, aynı zamanda manevi zararın da meydana geldiği kabul edilir. Sağlık profesyonelinin sözleşme nedeniyle ortaya çıkan sorumluluğu çerçevesinde, maddi tazminat yükümlülüğü doğabilmesi için, borca aykırı eyleminin muhatabın kişilik hakları veya malvarlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratmış olması gerekmektedir. Sağlık çalışanının hatalı tıbbi müdahalesi sonucunda zarar gören kişinin tekrar tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyması, fiili zarar olarak kabul edilebilirken, geçici iş göremezlik nedeniyle kaybedilen gelirler ise yoksun kalınan kâr örneği olarak değerlendirilebilir. Bu tür zararlar, sağlık çalışanının hatalı müdahalesi nedeniyle doğan tazminat yükümlülüğünü şekillendirir. Maddi zarar kalemleri, tıbbi müdahale nedeniyle doğan çeşitli finansal kayıpları kapsar. Bu zararlar, tedavi giderleri, cenaze masrafları ve diğer acil masrafların yanı sıra, ağır zararlardan dolayı kişinin bakıma ihtiyaç duyması gibi harcamaları da içerebilir. Ayrıca, hatalı tıbbi müdahale sonucu gerçekleşen kazanç kayıpları, kaçan iş fırsatları ve diğer ekonomik zararlara da yer verilebilir. Bu tür kayıplar, tıbbi hatanın yarattığı ekonomik sonuçların kapsamını oluşturur ve tazminat yükümlülüğünü doğurur. Sağlık profesyonelinin hatalı tıbbi müdahalesi yalnızca maddi zarar yaratmakla kalmaz, aynı zamanda manevi zarara da yol açabilir. Özellikle kişilik haklarına doğrudan tehdit oluşturan veya saldırı niteliği taşıyan tıbbi müdahaleler, tıbbi standartlardan sapma ya da sözleşmesel yükümlülüklerin ihlali (sadakat, sır saklama, aydınlatma, gözetim vb.) durumunda, maddi zararın yanında, kişi üzerinde elem, acı, ıstırap gibi duygu zararları da meydana gelir. Bu duygu zararları, travmaya dönüşebilir ve bireyin bu travma ile başa çıkabilmesi için psikolojik destek alması gerekebilir. Bu tür destek için yapılan harcamalar da maddi zarar olarak kabul edilir ve tazminat kapsamında değerlendirilebilir. 3.Uygun İlliyet Bağı Sağlık çalışanının vekalet sözleşmesinden doğan sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için, eylemin hukuka aykırı ve kusurlu olması gerektiği gibi, bir zararın varlığı ve bu zararın sağlık çalışanının kusurlu eyleminin uygun sonucu olarak doğması gerekir. Sağlık çalışanının, sözleşmeye aykırı davranışının, olağan yaşam tecrübelerine göre zararı doğurmaya elverişli olmaması durumunda, meydana gelen zarardan sorumlu tutulamaz. Örneğin, hemşirenin hastaya yaptığı enjeksiyonun çok hızlı yapılması sonucunda hastada nöropati meydana geliyorsa, burada enjeksiyonun hatalı uygulanması ile nöropati arasındaki sebep-sonuç ilişkisi, uygun illiyet bağı olarak tanımlanır ve bu illiyet bağı, sorumluluğun oluşmasında kritik bir rol oynar. 4.Kusur Tıbbi kusurlu eylem, tıbbın kabul görmüş kurallarına aykırı olarak, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sonucu meydana gelen hukuka aykırı bir davranıştır. Bu durumda, komplikasyonlar ve tıbbi kötü uygulamaların ayırt edilmesi önemlidir. Komplikasyonlar, önceden öngörülemeyen ve istenmeyen olumsuz sonuçlar olup, meslek hatasına bağlı olmayan durumlardır ve bu tür durumlarda sağlık profesyonelinin sorumluluğu söz konusu değildir. Sağlık çalışanları, hastaların zarar görme risklerini tamamen ortadan kaldıramasa da, bu riskleri azaltma konusunda sorumluluk taşırlar. Örneğin, hemşireler, hastaların ağrılarını tedavi etmek ve bu süreçte etkin bir şekilde yer almak zorundadır. Ağrının, tıpkı vital bulgular gibi düzenli olarak takip edilmesi ve hemşirenin bu konuda yeterli bilgi ve beceriye sahip olması beklenmektedir. Hekimlerin tedaviye ilişkin kararlar almasıyla birlikte, hemşirelerin bu süreçte bilgi ve deneyim sahibi olmaları gerektiği kabul edilir. Özellikle intramüsküler enjeksiyon gibi işlemler, yeterli bilgi ve donanıma sahip bir hemşire tarafından, özen yükümlülüğüne uygun şekilde yapılmazsa, bu durum hemşirenin hukuki sorumluluğunu doğurur. Sonuç olarak; günümüzde hemşirelik, yalnızca hekimin yönlendirmelerini uygulayan bir meslek olmaktan çıkmış; bağımsız karar alabilen, hukuki ve etik sorumluluklar taşıyan bir profesyonel alan hâline gelmiştir. Hemşirelerin doğrudan hasta ile temas hâlinde olması, onları tıbbi hatalar açısından daha görünür ve sorumlu kılmaktadır. Bu nedenle hemşirelik uygulamalarında yalnızca mesleki bilgi yeterli olmayıp; aynı zamanda hukuki farkındalık, etik duyarlılık ve mesleki özen gereklidir. Ece Ertuğ Özkara Avukat, Hemşire KAYNAKÇA 1.Özkara E, Can M. (2011). Yargıtayda karara bağlanan tıbbi uygulama hatası dosyalarının değerlendirilmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 25(2), 69-76. 2.Sağlık Hukuku Derneği. (2021). Türkiye’de malpraktis davalarının dağılımı ve hemşirelerin tıbbi hataları üzerine değerlendirme. DergiPark. 3.Kandemir A, Yüksel S. (2020). Cerrahi hemşirelerinin tibbi hata tutum ve eğilimlerinin belirlenmesi. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 23(2),287-297. 4.Alrabadi N, Shawagfeh S, Haddad R, Mukattash T, Abuhammad S, Al-rabadi D et al. (2021). Medication errors: a focus on nursing practice. Journal of Pharmaceutical Health Services Research, 12(1), 78-86. 5.Erbay E, Esatoğlu AE. (2018). Content analysis of newspaper coverage of medical malpractice. Health Sciences Research in the Globalizing World, 956. 6.Ertem G, Oksel E, Akbıyı, A. (2009). Hatalı tıbbi uygulamalar (malpraktis) ile ilgili retrospektif bir inceleme. Dirim Tıp Gazetesi, 84(1), 1-10. 7.Metin B. (2018). Hemşirelik hizmetlerinde hasta güvenliği ve tıbbi hata (Malpraktis). Sağlık Akademisyenleri Dergisi, 5(1), 76-78. 8.Ulus, B., Çelik Tatarka, D., & Pakiş, I. (2024). 2018–2023 yılları arasında Yargıtayda karara bağlanan hemşirelere yönelik tıbbi uygulama hatası dosyalarının değerlendirilmesi. Van Sağlık Bilimleri Dergisi, 17(3), 146–150. 9.Şahin, Z. (2023). Hekim dışındaki sağlık çalışanlarının hukuki sorumluluğu (Doktora tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk Ana Bilim Dalı). Marmara Üniversitesi Yayınları. 10. Ayan, Mehmet. Tıbbi Müdahaleden Doğan Sorumluluk. Ankara: Kazancı Yayınları, 1991. 11.Demir, Mehmet. “Hekimin Hukuksal Sorumluluğunun Kaynakları ve Özel Hastane - Kamu Hastanesi Ayırımı”, Mehmet Ünal, Veysel Başpınar, Hasan Seçkin Ozanoğlu ve Süleyman Yılmaz (Ed.), Ali Naim İnan’a Armağan içinde. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2009, ss.263-283, (Demir, Armağan). 12. Kılıçoğlu, Ahmet. Borçlar Hukuku Genel Hükümler.NG Ankara: Turhan Kitabevi, 2002. 13. Metin, Sevtap.“Covid-19 Bağlamında Zorunlu Aşı Tartışmalarının Hukuki Boyutu”. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Sağlık Bilimlerinde İleri Araştırmalar Dergisi. C.4, S.1, ss.37-50. 14. Yargıtay CGK, 16.05.2017 T., 2017/12-271 E., 2017/278 K. 15. Hakeri, H. (2010). Tıbbi uygulamalardan hemşirenin cezai sorumluluğu. Ankara Barosu III. Sağlık Hukuku Kurultayı, 441-456. Ankara, Türkiye. 16.Tandoğan, C. (yıl). Kitap Adı (Cilt II, s. 356 vd.). Yayınevi. 17.Yavuz, C., Acar, F., & Özen, B. (2013). Borçlar Hukuku Dersleri (Özel Hükümler) (12. baskı, s. 601 vd.). Beta Basım Yayım. 18.Aral, F., & Ayrancı, H. (2012). Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri (9. baskı, s. 393). Seçkin Yayıncılık. 19.Şenocak, Z. (1998). Özel Hukukta Hekimin Sorumluluğu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları. 20.Reisoğlu, (yıl). Kitap Adı (s. 12). Yayınevi. 21.Gümüş, M. A. (2001). Türk-İsviçre Hukukunda Vekilin Özen Borcu (s. 40). Beta Basım Yayım. 22. Yargıtay 13. HD., 12.07.2017 T., 2015/41606 E., 2017/4295 K., Yargıtay 13. HD., 05.04.2017 T., 2016/15806 E., 2017/3965 K., Yargıtay 13. HD., 05.04.2013 T., 2013/27946 E., 2013/31316 K.; Yargıtay 13. HD., 15.02.2017 T., 2015/35483 E., 2017/1787 K., 23. Başpınar, V. (2004). Vekilin (Avukatın, Hekimin, Mimarın, Bankanın) Özen Borcundan Doğan Sorumluluğu (s. 74). Yetkin Yayınları. 24. Yargıtay 20. HD. 17.05.2016 T., 2016/2772 E. 2016/5721 K.; Yargıtay 13. HD. 02.11.2016 T., 2015/34734 E., 2016/19814 K.; Yargıtay 17. HD., 26.05.2016 T., 2014/17701 E., 2016/6436 K.; Yargıtay 13. HD., 02.02.2016 T., 2014/43885 E., 2016/2467 K. 25. Kurşat, Zekeriya. “Hemşirelerin Hukuki Sorumluluğu”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.66, S.1, 2008, ss.293-321, (Hemşire). 26. Kurşat, Zekeriya. “Eser ve Vekalet Sözleşmelerinin Nitelendirilmesi Sorunu ve Nitelendirilmesinin Hükmü”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. C.67, S.1-2, ss.143-166. 27. Eren, Fikret. Borçlar Hukuku, 16. Baskı. İstanbul: Yetkin Yayınaları, 2014. 28.Eren, Fikret. Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 361, Sevinç Matbaası, 1975, (Uygun İlliyet). 29. Yargıtay 13. HD., 15.10.2019 T., 2017/8221 E., 2019/9925 K. 30. Yargıtay 13. HD. 19.12.2019 T., 2018/4890 E., 2019/11954 K.
 
Geri
Üst