A
Admin
Yönetici
Yönetici
Geleneksel ve modern dünya arasında kadın ve anne rolleri, toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimlerin merkezinde yer alıyor. Bu sıkışmışlık, kadınların bir yandan geleneksel rollerle şekillenmiş beklentileri karşılama baskısını hissederken, diğer yandan modern dünyanın sunduğu fırsatlardan yararlanma arzusuyla mücadele etmelerine yol açıyor. Geleneksel bakışta ; Kadınlar genellikle evin ve ailenin merkezi olarak görülür; çocuk bakımı, ev işleri ve eş rolü önceliklidir. Geleneksel değerlerde anne, fedakarlığın ve özverinin sembolüdür. Çalışma hayatına katılmayan, evdeki düzeni sağlayan olarak tanımlanır. "İyi anne" veya "ideal kadın" olmak, genellikle bireysel isteklerden ödün verme anlamına gelir. Modern Dünyada kadın ve anne rolüne gelince ; Kariyer ve kişisel gelişim alanında çaba artar. Modern dünya, kadınlara eğitim, iş hayatı ve bireysel gelişim alanında daha fazla fırsat sunar. Çoklu rollerin zorluğu ile kadınlar artık hem iş hayatında başarılı olma hem de ailevi sorumluluklarını yerine getirme baskısıyla karşı karşıyadır. Toplumsal dönüşümün kabul edilmemesi durumları kadının yükünü biraz daha artırmaktadır. Modern dünyada kadınların daha bağımsız, özgüvenli ve eşit bireyler olarak var olması beklenirken, bu durum bazı geleneksel çevrelerde çatışmaya neden olur. Sıkışmışlık ve çatışma durumu kadının aşırı yorgunluğuna bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Zaman yönetimi modern hayatta kadın için çok önemli bir kazanımdır. Çalışan anneler, kariyer ve aile sorumlulukları arasında denge kurmaya çalışırken fiziksel ve duygusal olarak tükenebilir. Geleneksel rol beklentileri ile modern dünyanın bireysel özgürlük anlayışı arasında sıkışan kadınlar, "Kimim?" ve "Neye öncelik vermeliyim?" sorularıyla mücadele eder. Kendine dair kimlik sıkıntısı bile yaşayabilmektedir. Hem çalışan anneler hem de ev kadınları, "eksik" veya "yetersiz" oldukları yönünde eleştirilerle karşılaşabilir. Toplum tarafından yargılanabilir. Bu sıkışmışlık içinde neler yapılabilir? Geleneksel ve modern rolleri uzlaştırmaya yönelik farkındalık çalışmaları, toplumsal yargıları azaltabilir. Aile içi iş bölümünün desteklenmesi, kreş ve çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması gibi uygulamalar, kadınların yükünü hafifletebilir. Kadınların kendi önceliklerini belirlemesine ve bireysel tercihlerine saygı duyulması, bu sıkışmışlığın azaltılmasına yardımcı olabilir. Kadınların ve annelerin bu ikilemden çıkış yolu bulması, hem bireysel çabalarla hem de toplumsal değişimlerle mümkündür. Hem geleneksel değerler hem de modern anlayışın uyum içinde var olduğu bir düzenin kurulması, bu sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Bu yazıyı gündeme alırken çalışma hayatı içinde dört evlat büyütmek, sosyal ve toplumsal alanda hizmet vermek ve kendi ruhuma iyi gelen bir takım faaliyetler içinde olmak ve bu süreçte çevreden gelen beklentiler ilham kaynağım olmuştur. Kadının nahif ruhu gözardı edilmeden onun üreten elleri, sabırlı duruşu, merhametli kalbi iş başında olacaktır vesselam.