A
Admin
Yönetici
Yönetici
Küçükken oynadığımız, DEVE/CÜCE oyununu çoğunuz hatırlarsınız. Hani biri karşımıza geçer, “deve” komutunu verdiği halde oturur ve bizleri EYLEM/SÖYLEM İKİLEMİYLE kandırmaya çalışırdı… Bizler de komut verenin aksi hareketine aldanır, patır patır elenirdik. Yani bu oyun sayesinde eylem ve söylemin bir olması gerektiğini, aksi takdirde ALDATILACAĞIMIZI o yaşlarda öğreniyorduk. Belki de o yüzden söyledikleri ile yaptıkları farklılık gösterenleri, sorgulamaktan hiç çekinmedik hayatımız boyunca. Çünkü bu bir samimiyetsizlik, aldatma ve çıkarları için etik değerleri hiçe saymanın en bariz göstergesiydi. Tıpkı Avrupa Parlamentosu’nun geçenlerde yayınladığı ve Türkiye’yi suçladığı, raporda yazılanlar gibi. Yoksa kendi ÜLKELERİNDE de VUKU BULAN olayları, ülkemizi İTHAM ETMEK için kullanmaları başka nasıl izah edilebilirdi ki? Sonuçta SÖZÜM ONA demokrat ve basın özgürlüğünü savunan, bir AB’den bahsediyoruz. İşlerine gelmediğinde, ZEYTİNYAĞI gibi üste çıkmayı çok iyi bildikleri de malumunuz. Öyle olunca da teröre, milli güvenliğe, yolsuzluğa ve hakarete bulaşan, eğer siyasetçi, gazeteci ve aktivist ise kanunlarımızın işletilmesini suç sayılıyorlar nedense. Hatta bu konuda o kadar “ilkeliler” ki, “aklınız şaşar” desek yeridir. Hem de FRANSA’da Cumhurbaşkanı Adayı LE PEN’E, yolsuzluk suçlamasıyla HAPİS ve SİYASET YASAĞI vermelerine rağmen. ALMANYA'da AfD'li parti üyelerinin “KHK” ile MEMURİYETTEN ATILARAK, PARTİNİN YASAKLANMASI için de hazırlık yapmalarına rağmen. İNGİLTERE Liverpool Belediye Başkanının, rüşvet suçlamasıyla TUTUKLANMASINA rağmen. FRANSA, ALMANYA, İSVİÇRE, HOLLANDA, MACARİSTAN ve AVUSTURYA’da Filistin konulu etkinliklerin yasaklanıp, protestocuların DARP EDİLMESİNE rağmen. İSPANYA’da ayrılıkçı iki Katalan Belediye Başkanının, GÖZALTINA ALINMASINA rağmen. FİNLANDİYA'da İstihbarat Teşkilatı hakkında haber yapan iki gazetecinin, ulusal sırları ifşa etmekten SUÇLU BULUNMASINA rağmen. İTALYA'da gazeteci Saviano'nun hakaretten YARGILANMASI ve BELÇİKA'da, mülteci merkezi protestosunu haberleştiren 2 muhabirin GÖZALTINA ALINMASINA rağmen… Bitti mi? Biter mi hiç! Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama sadece bunlar bile, ne denli İKİYÜZLÜ olduklarını fazlasıyla ispatlıyor. Hal böyle olunca da herkesin aklında; “bunları Türkiye’yi AB’ye katmamak adına mı yahut bir şekilde yolları kesiştiklerinin, ceza almasına tepki olarak mı yapıyorlar” temelinde sorular geliyor doğal olarak. Ancak içimizde “PKK’nın silah bırakmasını” dahi çarptıranları, yüzü düşenleri ve neredeyse üzülenleri görünce de, batılılara bir şey diyemiyoruz doğrusu. Sosyal ağlardan Devletimiz aleyhinde ALGI OPERASYONU çeken, ne idüğü belirsiz hesaplarıysa daha saymıyorum bile. Tabi iki sene evvel kent bilmem nesi için güzellemeler yapan ve Kandil’den gelen destek açıklamalarından gocunmayanların, şimdilerde tepinmesini de takdirinize bırakıyorum. Evet, PKK lağv edilip, “Terörsüz Türkiye” sürecinin yeni başladığı şüphesiz. Bu noktaya Devletimizin terörle mücadeledeki, ETKİN BAŞARISI marifetiyle ulaştığımız aşikâr. Terörün olmadığı coğrafyada DEMOKRASİ, YATIRIM, İSTİHDAM ve KALKINMA sağlanacağı ise muhakkak. Hepsinden öte terör sebebiyle anne, eş, evlat yüreklerinin yandığı manzaralarla da, inşallah karşılaşmamayı umuyoruz. O nedenle birilerinin ASIRLIK PLANLARI ÖLÜMCÜL DARBE ALACAĞINDAN, bunu SABOTE ETMEYE çalışacakları kuvvetle muhtemel. Elbette süreçle ilgili bazı çekincelerimiz olabilir. Kaldı ki DEVE/CÜCE misali, her kafadan bir ses çıkıyor maalesef. Fakat Devletimizin KILI KIRT YARARAK, tavır aldığına/alacağına da inancımız tam. Keza Sn. Cumhurbaşkanımızın; “İstihbarat Teşkilatımız ve diğer birimlerimiz, herhangi yol kazasının yaşanmaması ve verilen sözlerin tutulması için, süreci büyük bir hassasiyetle takip edecektir. Biz de DEVLET AKLI ve CİDDİYETİYLE gereken takibi anbean yapacağız" açıklaması üzerine, daha ne söylenebilir ki?