BİZ HABER KALDIRMAYIZ, KALDIRACAĞIMIZ HABERİ YAZMAYIZ!

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Önceden yasama, yürütme, yargı ve basın erki derlerdi. Şimdi bunların çoğu ortadan kalktı da sadece basın kaldı. Basının da bir hükmü yok aslında. Sosyal medya; orada da yalanın, tefritin, iftiranın neyin ne olduğu belli değil. Memlekette bir kargaşadır gelip gidiyor. Şimdi "yörük malından kurban kesmek" deyimini ben devamlı kullanıyorum. İnsanlar ekonomik sıkıntının altında, esnaf ekonomik sıkıntının altında inim inim inliyor. Çekini ödemek, günündeki senedini protesto ettirmemek, dükkanının kirasını ödemek, elektriğini ödemek, suyunu ödemek veya personelinin maaşını verebilmek için inim inim inlerken bu arada müeyyideler de çok ağırlaşmaya başladı. GÖZÜMÜZÜN GÖRDÜĞÜ ELİMİZİN TUTTUĞU TEK VEKİL ERCAN ÖZTÜRK Ercan Öztürk, Düzce milletvekili. İktidar kanadından elde tutulan, gözle görülen, ulaşılabilen tek kişi. Geçtiğimiz günlerde kendisiyle bir konuyla ilgili görüşürken, tahsilat noktasında, tabii devlete de para lazım da, vergi dairesindeki hâl insanları iyice bunalttı. Yani adamın 5 bin TL vergi borcu var, hesabında 100 bin TL para var, komple bloke olmuş. "Çok defa devreye girmeye çalıştık, mücadele ediyoruz." diyor. İşin özüne baktığınız zaman biz vergi veren bir toplum da değiliz aslında. Çok da vergi vermiyoruz yani. Evimiz var, yatımız var, katımız var, arabamız var ama vergiye gelince ödemiyoruz. ESNAF, SANAYİCİ, TÜCCAR ZOR DURUMDA SORUN DEĞİL ÇÖZÜM ÜRETİN Şu anda da CİMER'e yapılan müracaatlar, bizlere gelen müracaatlar, aşırı derecede çok yoğun bir baskı var tahsilat noktasında. Aslında ekonomi bu kadar daralmasa, bu normal periyodik, standart, rutin uygulamalar esnafı veya iş dünyasını bu kadar üzmez, ezmez, rahatsız etmez. Ama ekonomi daraldı. Bunu yapan insanlar, bu tahsilatı yapmak isteyen insanlar da veya görevliler de bunların çek ödemek, elektrik ödemek, kira ödemek veya personel maaşı ödemek gibi derdi yok. O derdi bilmediği için de o müeyyide uygulanıyor. Allah kolaylık versin siyasetçiye de, esnafa da, tahsil edene de, müeyyide uygulayana da, uygulanana da. Yapacağımız fazla bir şey yok. Memleketin durumu ortada. Netice itibariyle biraz daha yumuşaması lazım bunun. Öyle görünüyor. Ercan Öztürk’ün ben, bu konuyla ilgili müdahil olduğunu biliyorum, biraz daha müdahil olması lazım. Dinlemesi lazım esnafı, iş dünyasını. Sıkıntı büyük. HABER KALDIRMAK İÇİN; YORMAYIN, YORULMAYIN, ÜZMEYİN, ÜZÜLMEYİN Gelelim habere, kendimize doğru bir gelelim. Medyaya doğru bir gelelim. Biz haberi kaldırmayız. Kaldıracağımız haberi de yazmayız. Ha, ne zaman? Hata yapmış olabiliriz, eksik yapmış olabiliriz. Yasal bir müeyyide uygulama karşısında Türk vatandaşı olarak yapmamız gerekeni yaparız. Ama onun haricinde bizleri lütfen hatırlı, güvenli, etkili, yetkili insanları da yormayın, bizi de yormayın, üzmeyin insanları. Şimdi birkaç tane konu gelişti böyle. “Bu haberi kaldırabilir misiniz?” Ya, niye kaldıralım haberi? Ne var bu haberde? Birisi ölmüş. Veya geçtiğimiz gün özel eğitimle ilgili bir haber yapmıştı arkadaşlar. Bu özel eğitim şubesine bakan Milli Eğitim’deki İbrahim Bey de talimat mı vermiş ne yapmışsa işte; bu haberi yapan muhabir arkadaşımız Selçuk Akyol ve Öncü'dekiler için 'Bu özel eğitim kurumlarına kimse girmesin, bunlara müeyyide uygulayın." demiş. Sigortalı iş aramıyoruz biz de, siz de aramayın. Ondan sonra “Yapılan haberi kaldırır mısınız?” Herhangi bu konuyla ilgili değil. Biz bir haber yaparken tüm kurumlarda, tüm yapılarda ulaşabildiğimiz insanlara, muhataplarımızı arıyoruz, diyoruz ki: “Böyle böyle bir konu var, bunda ne diyorsunuz?” diye. Onun verdiği cevaba göre iddiayı da yazıyoruz, cevabını da yazıyoruz. Herkes işine baksın, herkes işini yapsın. Bizim işimize yasa ve kanun dâhilinde müdahil olması gerekiyorsa yasa oluyor. Biz de yasanın karşısında her Türk vatandaşı gibi boynumuz kıldan ince, ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Onun haricinde biz kamuoyu adına, Düzce adına gündeme getirdiğimiz konularla alakalı olarak bizim ne dostluğumuz var, ne düşmanlığımız var. Burası dostluk veya düşmanlık yeri de değil. Burası tamamen memlekete o yasama, yürütme, yargı ve basın dedikleri, anayasanın erklerindeki o nitelemede, kamuoyu adına, gerek siyasette, gerek ticarette, gerek bürokraside, gerek toplumda, toplumun, kamunun faydalanacağını gördüğümüz, fayda sağlayacağını bildiğimiz, aklımızın erdiği, gözümüzün gördüğü her konuyu dillendirmeye çalışıyoruz. “Bu haber kaldırılsın." dediğiniz zaman, bu Öncü kitlesinin, okuyan kitlesinin, dinleyen kitlesinin bir hakkı yok mu? Bir itibarı yok mu bu kurumun? Senin o eksiğinin, hatanın veya zafiyetinin bilinmemesi adına buradan bu haber kalkacak? Lütfen bizi “Haber kaldırır mısın?” diye aramayın. İşin özü bu: Kaldırmayacağız. ADLİYE FEVZİ ÇAKMAK’TA Yasaya, kanuna aykırı bir şey yaptıysak adliye Fevzi Çakmak’ta. Buyurun, gidersiniz gereğini yaparsınız. Ama onun haricinde biz haber falan kaldırmıyoruz. Bize bunun için hatırlı dostları, insanları da yormayın, bizi de yormayın, kendinizi de yormayın. CABOĞLU’NU DÜZCE TARIM HEYECANI BASTI Düzce için bir şey yapana, hani hizmet edene, dert koyana, gönül koyana biz dertleriyle dertlenmek, gönlüyle hoşlaşmak ve muhabbetiyle muhabbetlendirip buraya sunmakla mükellefiz. Ali Uzun, Düzce Tarım A.Ş. diye bir proje var, bu projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Birtakım dokunmalar var. Mesela İlhami Caboğlu, MHP İl Başkanı, gitmiş oraya. Kendisi aradı beni sağ olsun. Dedi ki: “Ali Uzun çok muhteşem işler yapıyor, çok büyük projeleri var. Buna verdiğiniz destekten dolayı Düzce tarımı adına da teşekkür ediyorum. Diğer siyasetçi, il başkanlarımızı, milletvekillerimizi bu arkadaşı dinlemeye, bu sahada yaptığı çalışmayı görmeye davet ediyorum." dedi. Ben de davet ediyorum. Yılmaz diye bir arkadaşımız Düzce’de 3 bin metrekare alanında, 50 bin adet Düzce Çileği diye bir çilek yapıyor, üretiyor. İnsanlar, Düzce’nin insanı tarım ve turizm hedefinde koşacak, yürüyecek, coşacak. Ama Düzce’de bu elementleri, etkileri, güçleri, koordineyi yapacak bir gönül insanı aranıyor. Düzce’de bu işten dertlenecek. Bu iş sadece mülki idare, vilayet ve belediyeyle olmaz. Bu işe önce gönül koymak lazım. Düzce’de tarımı şahlandıracak, Düzce’de tarımı canlandıracak, Düzce’de tarımı koşturacak gönül insanları bir araya gelmeli. Bunun içinde ticaret odası da olmalı, esnaf odası da olmalı, ziraat odası da olmalı. Vilayet bu işi belki organize edebilir, veya belediye organize edebilir. Hani Milliyetçi Hareket Partililer de “Üretken belediye” diyor ya, işte üretim, üretim, üretim! DÜZCE’YE DÜZCELİ’YE BORCUNUZ VAR Bizim derdimiz Düzce. Bizim sevdamız da Düzce. Bizim öldüğümüz, kalacağımız yer de Düzce. Düzce bizim her şeyimiz. Garip gurbetçiler gelir gider. Belirli makamlara gelirler, giderler. Sayılı gün der büyükler, çabuk geçer. O makamlara oturan insanlar, sanki o makamlardan inmeyecekmiş gibi oturuyorlar. Kalkacaksınız. Biz gene buradayız. Yine medya sektöründe bu topluma, bu Düzce’ye hizmet etmekle mükellefiz. Ama bunları da söylemekle mükellefiz. Herkesin o makamlarda otururken, o yetkileri kullanırken, o imkânları kullanırken dünyada insanlara, ahirette kaderin sahibine anlatacak, verecek bir ifadesi olmalı. Yoksa fuzuli… Hani Nasrettin Hoca demiş ya, “Hanım, ben tüccar olacağım.” “Adam demiş, "Sen ne anlarsın tüccarlıktan?” “Bana tüccar derler, sana tüccar hanımı derler. Geçinir gideriz,” demiş. Ya, geçinir gider ama makam, mevki, yetki, içtimai içinde olanların bu coğrafyaya, bu toprağa borcu var. Bu borç, dünyada ödemezseniz, ahirette zaten tahsil edilecek. Bu milletin, bu toplumun maddi manevi içtimai hallerinden, çoluğunuzdan çocuğunuzdan, imkânınızdan, fırsatınızdan elde ettiğiniz imkânlar var ya, kimin için? Yörük ahalisiyiz biz. Bunların imkânlarıyla elde ettiğiniz makamların, mevkilerin, yetkilerin, içtimai hâllerin, parasal gücün neyi var? Bu coğrafyaya, bu topluma borcunuz var. Ödeyin. Ödemezseniz tahsil edilecek. İnşallah Allah’ın adaleti bilinmez ama çoluk çocuktan çıkarmasın. Hoşça kalın, dostça kalın Allah’a emanet olun. KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
 
Geri
Üst