Bir Japon Fay adlarını bilir mi?

A

Admin

Yönetici
Yönetici
689d1390da6924d710050d2b.jpg

Balıkesir- Sındırgı depremi sonrasında en çok konuşulan, merak edilen neydi? Bölgedeki diğer fayları tetikler mi? Özellikle de korkulan büyük İstanbul ya da Marmara depremi’nin habercisi mi? Ya da depremi önceden bilmek mümkün mü? Yani yıllardır her sarsıntıdan sonra gündeme gelen bildik mevzualardı hep. İki üç gün sonra 17 Ağustos’un yıldönümünde de aynı şeyler konuşulup tartışılacak...

Fayların, adlarını yerlerini, boylarını, deprem üretme özelliklerini dahi hepimiz ezberledik. Bir başka deyişle herkes deprem uzmanı oldu. Kafasına uygun şeyler söyleyen ya da istedikleri cevabı veren hocayı bulmaya çalışıyor, onun dediklerine itibar ediyor. Aksini söyleyenlere tepki gösteriyor, onu dinleyenleri de eleştiriyor, küçümsüyor, kızıyor. Bu arada popüler olmak uğruna şov yapanlar da var. İnsanlar kendisine göre bir şeylere inanarak korkuyor ya da rahatlıyor. Ya da öyle olduğunu sanıyor. Oysa 485 aktif fayın olduğu, 45 il ve 110 ilçenin diri fay hatları üzerinde bulunduğu bir ülkede normalde böyle mi olmalı? Hele de yaşanmış onca acılardan sonra...

Mesela dünyanın en çok deprem yaşayan ülkelerinden birisi Japonya’da böyle midir? Her Japon vatandaşı da bizdeki gibi fayların adlarını, boylarını bilir mi, deprem üretme özelliklerine takıntılı mıdır? Deprem olacak mı ya da ne zaman olacak gibisinden bir sorgulama merakında mıdır? Dün bu konuyu Japonya’da deprem üzerine iki yıldan fazla akademik çalışmalarda bulunan Kocaeli Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şerif Barış’a sordum. Anlattıkları şunlardı:

“Bilmesine gerek yok. Bakın şu an 6,5 ve 7’den büyük fayların 7’den yeryüzünde görürsünüz. Deniz tabanında veya görülmeyen faylar için ne yapacaksınız? Önemli olan depremdir fay değil. Hangi fay olursa olsun onun dalgaları, çıkardığı enerji öldürüyor… Sarsıntı için öğrenmesi gereken depreme dayanıklı yapı ve afet planı. Herkesin, ailenin de eğitim ve sık sık tatbikat yapması. Japon’un bildiği budur.”

Bir Japon deprem olduğunda ne konuşur neyi tartışır?

“Konuşmaz ki, doğru davranışı yapar. Çöker kapanır, sarsıntı bitince normal yaşantısına devam eder ya da başına baretini kaskını alarak ya da kafasını koruyarak toplanma alanına iner. Japonlar kurallara saygılıdır, dolayısıyla bir bina yaparken devletin koyduğu yapı şartnamesi neyse ona uyar ama buna rağmen şehrin altında olan faylardaki depremler binayı Japonya’da da yıkar. Ama ölü sayısı az olur. Çünkü Japon vatandaşı doğru davranışı biliyordur. Deprem anında, tsunamide ne yapacağını bilir. Japonya’da erken uyarı sistemleri çok yaygın deprem ve tsunami hakkında cep telefonlarına sürekli anlık bilgi gelir her vatandaşa. Tabii sık sık da tatbikat olur. Tatbikat bilinci çok yüksektir.1 Eylül 1923’teki Büyük Kanto depreminde çok büyük kayıplar olmuş. Her yıl 1 eylül günü Tokyo’da Japonya’da milyonlarca kişinin katılımıyla tatbikatlar olur. O tatbikata başbakan ve kabine üyeleri de katılırlar...”

Peki ya depremleri önceden bilinip bilinemeyeceği tartışması bir Japon vatandaşı bunu merak etmez mi? Sorup, sorgulamaz mı? Prof. Barış’ın buna yanıtı da şuydu:

“Bir depremin yerini zamanını gün ve saat vermek, büyüklüğünü bilimsel yöntemlerle söylemek depremi önceden bilmek demektir. Yoksa şuralarda üç-beş yıl içerisinde deprem olur gibi söylemler depremi önceden bilmek değildir. Bunu söyleyenler deprem olursa bak yine bildi oluyor, ama tutmayanlar web sitelerinden siliyor. Türkiye’nin deprem olan bölgeleri belli. Ortalama her bir buçuk yılda bir 6’dan büyük depremler oluyor… 4,5-5 yılda bir de 7’den büyük depremler oluyor… Sosyal medyada bu işle hiç uğraşmayan insanlar, yalan yanlış beyanlarla umut tacirliği yapıyorlar. İnsanlar kâhin arıyorlar depremin yerini büyüklüğünü söyleyecek kahraman arıyorlar. Ama yok öyle bir şey dünyada. Boşuna bekliyorlar.”

Yani her sarsıntı sonrasında “Japonya’daki depremlerde bu kadar insan ölmüyor” diye yaptığımız kıyaslamanın yanıtı çok basit aslında. Onlar fayların adları, boylarıyla değil, depreme dayanıklı bina ve afet planı üzerine kafa yoruyorlar... Hele de bizdeki gibi şartnameden kaçayım, binayı kendime uydurayım, kolonu, keseyim gibi akıl dışı davranışlarda hiç bulunmuyorlar...
 
Geri
Üst