Zorunlu eğitim sorunludur

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin cesur bir adam. Doğru bildiği yoldan asla vazgeçmiyor ve görüşlerini, düşüncelerini açıkça ifade ediyor.Benim yıllardır bir yazar olarak yaptığım zorunlu eğitim eleştirisini o bir bakan olarak dile getirdi.


“Dünyanın her tarafında zorunlu eğitim tartışılıyor,süresi tartışılıyor. Apolitik davranan çocuklar artık ellerindeki cep telefonlarıyla internet üzerinden istedikleri bilgiye erişiyorlar. Dolayısıyla bu kadar çok şey varken 12 yıl çocukları okulda tutmanın çok anlamlı olmadığı, eğitimciler tarafından da dünyada tartışılıyor” dedi.


Ve bu konunun tartışılması gerektiğini ifade etti.


Zorunlu eğitim hapı toplumlara 19.yüzyılın o faşist ve katı rejimlerinde yutturulmuştur. Bu öyle bir mekanizma ki toplumu “zorunlu eğitim” adı altında devletin ideolojik değirmenine sokar.


Bu değirmen, çocukların zihinlerini daraltır, uysalalştırır ve onları kendi milletinden ve medeniyetinden koparır, sonra da “eğitimli birey” etiketiyle piyasaya sürer.


Aslında bu sistem, adı eğitim olsa da, topyekûn bir zihinsel sömürgeleştirme aracıdır.


Malumunuz herkesin bir diğerine dayattığı ve yaşam tarzı bakımından uymasını istediği ideolojiler arası çatışmalar dünyayı hepimize dar ediyor.

Modern eğitim sistemleri de işte bu çatışmayı harlandırmak ve fıtri özelliklerimizi, doğuştan getirdiğimiz kabiliyetleri, düşünme melekelerimizi köreltmek için icat edildi.

1896-1920 yılları arasında Carnegie ve Rockfeller vakıf binalarında tasarlanan zorunlu ve tekçi eğitim sistemi tam olarak bunun için tesis edildi.

Çünkü bu insanlar, yetenek değil, sadece itaat istiyorlardı.

Matt Hern, zorunlu eğitimin dünyada ilk defa savaştan(Jena Savaşı) yenilmiş ve çaresiz kalmış bir devlet(Prusya) tarafından faaliyete geçirildiğini söyler.

John Taylor Gatto ise uygulan eğitim sisteminin bir tür devlet sosyalizmi olduğunu yani boyun eğme ve itaatin esas olduğu bir sosyalizasyon modelinin kurumsallaştırılması olarak görüyordu.

Ivan Illich, “Okulsuz Toplum” adlı eserinde, okulun bir öğrenme kurumu değil, bir toplumsal şekillendirme aracı olduğunu söyler.


Ona göre okul, bireyin kendini gerçekleştirmesine değil; otoritenin belirlediği çerçevede düşünmesine hizmet eder.Yani “Okul, bireyin topluma katılmasını değil, ona yabancılaşmasını sağlar.”


Bu yüzdendir ki okulun kutsal bir mabet gibi dizayn edildiğini görüyoruz. Öğrencilerin bu kutsal mabede giriş ve çıkışları da bir takım ritüellerle düzenlenir.


Eğitim sisteminin temel amaçları, okutulan dersler, derslerin içeriği, ritüeller, semboller, farklılıklara karşı tutumu resmi ideolojinin, bireye, topluma, inançlara, etnik ve kültürel kimliklere dayatılması için eğitim kurumlarının zorunlu tutulması esas alınır. Çünkü devletler için okul her şeyden evvel tek-tip insan üretme merkezleridir.


Cumhuriyet döneminde eğitimin “parasız ve zorunlu olması” gerektiği ilk defa 1924

Anayasası’nın eğitim hakkını düzenleyen 87.maddesinde geçtiğini görüyoruz. Bu madde “Kadın, erkek bütün Türkler ilköğretimden geçmek ödevindedirler. İlköğretim Devlet okullarında parasızdır” şeklindedir.


Parasızdır denildiğine bakmayın. Milletten vergilerle tahsil edilen ve tek bir ideolojiyi toplumun tüm kesimlerine zorunlu olarak dayatan bir eğitim sisteminden bahsediyoruz.


Kısacası zorunlu eğitimin yaraya merhem olmadığını artık biliyoruz.Ortada milyonlarca kayıp nesil…Evet, bu sorunu enine boyuna tartışmalıyız.
 
Geri
Üst