A
Admin
Yönetici
Yönetici
İrem Buse KIRKKAYALI - EGE TELGRAF/ Şehirden uzaklaşmak, kalabalıktan sıyrılıp doğanın ritmine karışmak isteyenler için İzmir’in kırsal köylerinde hayat çok başka akıyor. Taş sokaklar, üretici pazarları, yerel lezzetler, tarih kokan yapılar ve sessizliğiyle ruhu dinlendiren üç özel köy… İşte doğayla yeniden bağ kurmak isteyenlere, “bir köy evim olsa” dedirten İzmir’in saklı köy rotaları. ULAMIŞ’TA ZAMAN YAVAŞLIYOR İzmir’e sadece 45 kilometre uzaklıkta ama ruhen bambaşka bir dünyada. Seferihisar’a bağlı Ulamış Köyü, eski taş evleri, duvarlarında resimler olan sokakları ve her cumartesi kurulan üretici pazarıyla sana kentin dışında bir ev hissi veriyor. Bu köyde gün, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte taş fırınlarda pişen ata ekmeği kokusuyla başlıyor. Köylü kadınların ellerinden çıkan Armola peyniri, zeytinler, mevsim otları... Her şey doğrudan toprağın içinden, sofrana geliyor. Ağustos ayında düzenlenen “Ata Ekmeği ve Armola Şenliği” ise sadece bir etkinlik değil, bir yaşam kültürü şöleni. Eğer İzmir'de doğayla iç içe bir köy evi kiralamayı düşünüyorsan, Ulamış tam sana göre. Üstelik toplu taşıma ile ulaşmak da kolay: Fahrettin Altay’dan kalkan 985 numaralı otobüs, köyün tam içinden geçiyor. KARABURUN’UN TAŞ DUVARLI GİZLİ CENNETİ İzmir’in kuzeyinde, Karaburun’un serin rüzgarlarını arkasına almış Kösedere Köyü, bir zamanlar “Seki” olarak anılırmış. Şimdi ise taş evleri, asırlık camisi, sessiz meydanı ve yöresel mutfağıyla geleni büyüleyen bir köy. Ama onu asıl özel yapan, dünyada yalnızca burada yetişen hurma zeytini. Ne acı, ne tatlı; kendine has bir karakteri olan bu zeytin, köyün tam da ruhunu yansıtıyor aslında. Burada bir köy evi kiraladığında sadece konaklamış olmazsın, geçmişin içinde yaşarsın. Sabah kahveni taş duvarlı bir avluda içerken, öğleden sonra köy kahvesinde bir tabak satır köftesi ve bir bardak ayranla günü kapatmak istersin. Denize yürüyerek varılacak kadar yakın. En yakın sahil noktası Kaynarpınar İskelesi; birkaç dakikalık yolculukla Ege'nin en sakin koylarından birindesin. Şehirden uzak ama doğaya ve denize bir o kadar yakın bir köy evi seni bekliyor burada. 500 YILLIK BİR KESTANENİN GÖLGESİNDE UZANMAK Kemalpaşa’nın yayla havası taşıyan Ovacık Köyü, şehirle bağı koparmadan doğanın tam kalbine yerleşmek isteyenler için nefes gibi bir durak. Deniz seviyesinden 750 metre yüksekte, yazın bile serin geceleri, kuş sesleri ve ormanın içinden geçen yürüyüş yollarıyla ruhu dinlendiren bir atmosfer sunuyor. Ovacık’ta seni karşılayan şeylerden biri, 18 metre boyundaki 500 yıllık kestane ağacı. 1995 yılında doğal anıt ilan edilen bu ağaç, köyün hafızası gibi. Etrafı meyve bahçeleriyle çevrili, her köşe doğaya açılıyor. Sonbaharda sarıya çalan orman yolları, yürüyüş tutkunları için eşsiz rotalar sunuyor. Burada köy evi kiraladığında bahçede sabah kahvaltını yaparken gürgenlerin hışırtısını, kestanelerin toprağa düşüşünü duyarsın. Zaman bir ekran değil, bir doğa sesi olur burada. KÖY EVİ KİRALAMAK ARTIK BİR HAYAL DEĞİL Ulamış’ın üretici pazarı, Kösedere’nin hurma zeytini, Ovacık’ın yayla serinliği… Her biri sana sadece konaklama değil, yepyeni bir yaşam öneriyor. İzmir’de köy evi kiralamak isteyenler için bu üç köy; sessizlik, doğallık ve ilham dolu bir hayatın anahtarını sunuyor. İzmir’in bu üç köyü sadece birkaç günlüğüne bir tatil değil, “başka bir hayat mümkün” dedirten deneyimler sunuyor. Bahçede çamaşır asmak, domates toplamak, taş sokaklarda yürümek, soba üstünde demlenen çayın sesini duymak... Köy evi kiralamak, bir evi değil; başka bir yaşam biçimini seçmektir. Ve bu üç köy, kapısını sonuna kadar açıyor.