A
Admin
Yönetici
Yönetici
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2023/2626 E., 2024/1522 K. "İçtihat Metni" İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili; vekil edeninin 11.11.2017 tarihinde erektil disfonksiyon şikayetiyle davalı hastaneye müracaat ettiğini, diğer davalı doktor ... tarafından ameliyat edilerek operasyon sırasında takılan protez aletin arızalı çıktığını, ameliyat sonrası bu aleti nasıl kullanması gerektiğinin ne doktor tarafından ne de bu protez ürünlerinin satıcısı olan Ahmet Çelik tarafından anlatılmadığını, vekil edeninin hem özel hayatının hem de iş hayatının bu süreçten oldukça etkilendiğini, bedel sağlığı dışında psikolojisinin de bozulduğunu, vekil edeninin çektiği sıkıntıdan dolayı hareket edemediğini, vekil edeninin cinsel organına takılan protezin vekil edeninin vücuduna uygun olmadığı, uyuşmadığı ve zarar verdiğini belirterek, daha sonra belirli hale gelmek şartıyla dava tarihinden itibaren 40.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II. CEVAP 1. Davalı ... vekili; vekil edeninin davacı hastayı özenle ve dikkatle muayene ettiği, şikayetlerini eksiksiz dinlediği ve değerlendirdiğini, davacıya diğer tedavi yöntemlerinin önerilmediği ve vekil edeninin protez ameliyata zorladığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bilgilendirme yapılarak hastanın rızasının alındığını, muayene için belirlenen tarihlerde davacının gelmediğini, ameliyatın başarılı geçtiği ve hiçbir komplikasyona rastlanmadığını, vekil edeninin kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2. Davalı MLP Sağlık Hizmetleri vekili; davacı tarafın iddialarının tıbbi bilimsellikten uzak olup, kusur ve hukuka aykrılık içeren bir eylem bulunmadığı, vekil edeni hastanenin üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiği, davacıya diğer tedavi yöntemlerinin önerilmediği iddialarının gerçeği yansıtmadığı, tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 3. Dahili davalı Coloplast Turkey Medikal vekili; vekil edeni şirketin dava konusu ürünün ithalatçısı ya da satıcısı olmadığı, ... isimli satıcının vekil edeni şirketin satış temsilcisi olmadığı, vekil edeni şirketin ana üretici yabancı firmadan sözleşme ile Coloplast marka ürünleri fatura karşılığı satmakta olup, şube veya temsilci gibi bir sıfatının bulunmadığı, vekil edeni şirketin distribütor olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 4. Davalı ... vekili, davacıya satılan üründen kaynaklı vekil edenine karşı sorumluluk yüklenemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''... Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda, Peyroni hastalığı ve ilaçlara yanıt vermeyen erektil disfonksiyon şikayeti ile 29.11.2017 tarihinde başvurduğu Medicalpark Hastanesi’nde organik kaynaklı impotans tanısıyla ameliyat edilmesinin endikasyon ve tekniğinin uygun olduğu, bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen penil proteze bağlı mekanik bozuklukların görülebileceği, kişiye 12.12.2017 tarihinde penil protez revizyon işleminin yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla komplikasyon yönetiminin uygun olduğu, ayrıca dosya içerisinde her iki operasyona dönük aydınlatılmış yazılı onam formlarının bulunduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde kişinin tedavisine katılan sağlık personelinin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatasının tespit edilmediği, tüm bu nedenlerle davacının teşhis ve tedavisinde görev alan hekim ve yardımcı sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği, Türk Borçlar Kanununun 49 uncu vd. maddeleri gereğince tazminata hak kazanılabilmesi için hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı şartlarının birlikte arandığı, dosyada alınan raporda ve tüm dosya kapamında davalı hastanenin ve doktorun, protezin alındığı şirketin ve yetkilisinin kusurunun bulunmadığının açıkça tespit edildiği," gerekçesiyle, davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. İstinaf Sebepleri Davacı vekili, Adli Tıp raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, raporun dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda düzenlendiğini, doktor ...'ın ameliyat olmadan önce peyroni ve organik kaynaklı impotans hastalıklarının ikisi hakkında tek seferde ve kesin çözüm vaadiyle ameliyat olması gerektiğini belirttiğini, alınan bilirkişi raporundan sadece organik kaynaklı impotans tanısıyla ameliyat edilmesinin endikasyon ve tekniğin uygun olduğunun belirtildiğini, peyroni adı verilen hastalıkla ilgili bir değerlendirme yapılmadığını, iki farklı hastalığın tek ameliyatla tedavi edilmeye çalışıldığını, ameliyattan sonra vekil edeninin 3 gün hastanede yattığını, ağrı kesici tedavisi uygulandığını, ağrıların 5 gün sonra geçeceğinin söylendiğini, bir hafta geçmesine rağmen ağrılarının geçmediğini, cinsel organındaki sertleşme ve ağrıların fazlalaştığını, doktor ... tarafından 09.12.2018 tarihinde tekrar muayene edildiğini, muayeneye " coloplast " firmasının ürünlerini satan Ahmet Çelik'in de çağrıldığını, doktor ve firma yetkilisinin cinsel organdaki sertliği indirmek için acemice ve hiçbir önlem almadan vekil edeninin penisini elleriyle sıktıklarını, bu işlem sırasında acı çektiğini, şişliğin bir gün sonra ineceğinin söylenmesine rağmen inmediğini, acil servise müracaat etmek zorunda kaldığını, tekrar doktor ... 'a sevkedildiğini, takılan aletin arızalı çıktığının ve alet garantili olduğu için ikinci bir ameliyat ile yeni aletin takılması gerektiğinin söylendiğini ve 12.12.2018 tarihinde yeniden aynı doktor tarafından ameliyat edildiğini, ancak durumunda hiçbir iyileşme olmadığını, davalının penil protezi tercih edilmeden önce cerrahi deneyler yapıldığı muhtemel riskler, komlikasyonlar ve takip protokolü ile ilgili herşeyin kontrol edilip, vekil edenine anlatılması gerektiğini, buna rağmen hiçbir bilgilendirme yapılmadığını, doktorun TBK'nın 390 ve 321 inci maddeleri gereğince en hafif kusurundan bile sorumlu olduğunu, hastanın sözlü olarak bilgilendirilmeden yazılı olarak rızasının alınmasının hukuken kabul görmeyen rızalar arasında olduğunu, vekalet sözleşmesi gereği doktorun mesleğini yerine getirirken özenle davranması gerektiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''...Adli Tıp İhtisas Kurulunun 29.01.2021 tarihli raporunda; "kişinin tedavisine katılan sağlık personelinin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatasının tespit edilemediği" yönünde görüş bildirildiği, her iki ameliyat öncesinde; davacının bilgilendirildiğine ilişkin 12.12.2017 ve 29.11.2017 tarihli aydınlatılmış onam formlarının dosyada mevcut olduğu, taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesi ilişkisi olup, vekalet sözleşmesinde sonucun garanti edilmesi söz konusu olmadığı, yapılan operasyonlar öncesinde davacının bilgilendirildiği ve buna ilişkin aydınlatılmış onam formlarının dosyada mevcut olduğu, yapılan tıbbi müdahale sırasında davalıların kusurlu ve ihmali bir davranışın bulunmadığının Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşıldığı, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. B. Temyiz Sebepleri Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü aynı nedenlerle; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, tıbbi malpraktis nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502-506 vd. maddeleri 3. Değerlendirme 1. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. 2. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir. 3. Tüm açıklamalar ışığında tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgeler, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen gerekçelere göre uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporlarında dava konusu olayda davalıların kusurlu bir davranışının olmadığının tespit edilmiş olmasına, komplikasyon yönetimininde de kusurunun bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar verilmiştir. VI. KARAR Açıklanan sebeple; Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 06.05.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.