A
Admin
Yönetici
Yönetici
Yapay zekâ uygulamalarına aşırı güvenin nasıl ortaya çıktığı, bu aşırı güvenin kısa ve uzun vadeli olası etkileri üzerinde durmayı gerektiriyor. Bu kapsamda son zamanda yapılan araştırmaların ortaya koyduğu bulgular, bu araçların bilişsel yükleri azalttığı, ancak insanın bilişsel süreçlere aktif katılımını kısıtladığı ve azalttığı için öğrenmeyi yüzeyselleştirdiği ve nihayetinde eleştirel düşünme becerilerinde zayıflamaya yol açtığına işaret ediyor. Bu nedenle öğrenme süreçlerinde üretken yapay zekâya yönelik aşırı bağımlılık ve güvenin karar verme, eleştirel düşünme ve analitik akıl yürütme gibi kritik bilişsel yetiler üzerindeki etkilerini anlamak son derece kritiktir. Özellikle eğitim sisteminde bu uygulamaların entegrasyonu ile önlem alınmadığında kısa ve uzun vadede nasıl etkiler oluşacağı üzerinde uzun uzun düşünmeyi gerektirmektedir.
Bu kapsamda yeni bir çalışma yapay zekânın üniversite öğrencileri arasındaki eleştirel düşünme üzerindeki etkisini, özellikle bilişsel katılımı teşvik etme ya da engelleme biçimleri bağlamında incelemektedir (Ebrahim Mohammadkarimi, Jamal Ali Omar, Does artificial intelligence impede critical thinking? A case study of Iranian university students. Journal of Applied Learning & Teaching, 8:2, 2025). Çalışmada çeşitli eğitim kurumlarından farklı eğitim geçmişlerine (147 lisans, 112 yüksek lisans ve 89 doktora) sahip 348 öğrenciden oluşan bir örneklem kullanılmıştır.
Çalışmanın birinci kısmında yapay zekâ kullanımının karar verme bağlamlarında bireylerin eleştirel düşünme becerilerini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Çalışmanın bulguları katılımcıların önemli bir kısmının (%73) yapay zekânın karar verme süreçlerinde yer almasının problem çözmeye olan katılımlarını azalttığını kabul ettiklerini göstermektedir. Benzer şekilde katılımcıların önemli bir kısmı (%72) rutin görevlerde yapay zekâya güvenmenin bağımsız eleştirel düşünme yetilerinde bir düşüşe yol açtığını kabul etmiştir. Ancak, katılımcıların çok az bir kısmının (%13) yapay zekâ destekli karar vermenin bilgi analiz etme becerilerini geliştirdiğini düşünmektedir.
Çalışmanın ikinci kısmında yapay zekânın tekrar ürettiği yanlılıkların eleştirel düşünmenin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bu önyargıların nasıl azaltılabileceği araştırılmıştır. Bilindiği gibi yapay zekâ uygulamaları, algoritmanın oluşturulması aşamasında yapılan varsayımlardan ve/veya öğrenme aşamasında kullanılan büyük veriden kaynaklanan din, kültür, ırk veya cinsiyete dayalı yanlılıkları tekrar üretmektedir. Bu yanlılıkların fark edilmesi ve ayıklanması için eleştirel düşünmenin güçlü olması gerekmektedir. Çalışmanın bulguları da bu yöndedir. Katılımcıların önemli bir kısmı (%89) yapay zekâ algoritmalarındaki önyargıların varlığının sunulan bilgiler hakkında eleştirel düşünme becerilerini zorlaştırdığını kabul etmiştir. Dolayısıyla katılımcıların hemen hemen tamamına yakını (%96) yapay zekâ algoritmalarındaki önyargıların azaltılmasına yönelik çabaların önyargısız ve eleştirel düşünmeyi teşvik etmek açısından hayati öneme sahip olduğunu kabul etmektedir.
Çalışmanın son kısmında ise eğitimin yapay zekâ ve eleştirel düşünme arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediği ve dengenin nasıl sağlanacağını araştırmaktadır. Katılımcıların tamamı yapay zekâ okuryazarlığının eleştirel düşünmeyi geliştirmek amacıyla eğitimin temel bir parçası olması gerektiğini kabul etmektedir. Çalışmanın birinci ve ikinci kısmında elde edilen bulgular zaten bu beklentiyi ima etmektedir. Dolayısıyla yapay zekâ okuryazarlığına eğitim sistemlerinde yer verilmesi öğrencileri sadece bu uygulamaların faydalarından haberdar etmeyecek, ayrıca yol açtığı sorunlara yönelik farkındalığı da artırarak bu uygulamaların etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanılması gerektiği konusunda da bilgilendirerek olumsuz etkilerini hafifletebilecektir. Buna rağmen katılımcıların büyük bir kısmının (%99) eğitimin bu bağlamda, yani yapay zekâ kullanımı ile eleştirel düşünme becerileri arasında bir denge kurmada önemli bir rol oynayacağına inanmadıklarını göstermektedir. Katılımcıların bir taraftan yapay zekâ okuryazarlığına yönelik eğitimlerin eğitim sisteminin bir parçası olması gerektiğine inanırken diğer taraftan yapay zekâ uygulamaları ve eleştirel düşünme arasında bir denge oluşturmada yetersiz kalacağını düşünmeleri aslında bu uygulamaların eleştirel düşünmeye yönelik olumsuz etkisinin ne kadar güçlü olduğuna yönelik inanca işaret etmektedir.
Özetle, bu yeni çalışmanın bulguları da bu bağlamdaki önceki çalışmaların bulgularıyla örtüşmektedir. Bu uygulamaların eğitimde sıklıkla kullanılması giderek ve farkına varılmadan bir bağımlılık davranışına dönüşmektedir. Aslında bu bağımlılık davranışı kanımızca bu teknolojileri kullanmanın bir yan etkisi değil, tam tersine bu uygulamaları geliştirenlerin tam da istedikleri bir davranıştır. Böylece insanlar bu uygulamalara daha bağımlı kılınmakta ve ticari olarak pasif bir kullanıcı durumuna geçmeye zorlanmaktadır. Bir kez bu sağlandığında insanlar bu teknolojileri geliştirenlerin sürekli güncelledikleri uygulamaların sürdürülebilir birer tüketicisi olacaktır. Bu süreçte eleştirel düşünmenin giderek zayıflaması da bu bağımlılığı destekleyici bir işlev görmektedir. Böylece bu süreçte bilişsel süreçlere aktif ve yoğun katılımdan uzaklaşan bireyler bu uygulamaların kısa ve uzun vadeli olumsuz etkilerine çok daha savunmasız bir şekilde açık hale gelmektedir.
Kısaca, bu uygulamaların hem eleştirel düşünmeyi destekleyici hem de eleştirel düşünmeyi bastırıcı iki boyutu bulunmaktadır. Kendi haline bırakıldığında eleştirel düşünmeyi bastırıcı boyutunun daha baskın olacağını son zamanda yapılan çalışmalar açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle eleştirel düşünmeyi bastırıcı özelliğini ortaya çıkaran bağlamın engellenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda öncelikle gerek öğrencilerin bireysel kullanım yoğunluğu gerekse de eğitim sistemine entegrasyonu ile ortaya çıkabilecek sorunlara karşı öncelikle yapay zekâ okuryazarlığının güçlendirilmesi ve sürekli tahkim edilmesi gerekmektedir. Bu okuryazarlıkta asıl odak, bu uygulamaların etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanılacağı olmalıdır. Elbette bu eğitimler tek başına katkı sağlasa da yetersiz kalacaktır. Çünkü bu uygulamalar aşırı kullanım ve aşırı güvenle gelen bağımlılık davranışını teşvik ettiği için eğitimde bu şekilde kullanımın önüne geçecek müdahaleler yapılmalıdır. Bu müdahalelerle yapay zekâ uygulamalarının öğrencilerin yerine ikame edilmesinin önüne geçilmeli, ikame yerine öğrencinin bilişsel süreçlere yoğun katılımını sağlayacak şekilde destekleyici bir mekanizma olarak nasıl kullanılabileceğinin yöntemleri geliştirilmelidir.
Bu kapsamda yeni bir çalışma yapay zekânın üniversite öğrencileri arasındaki eleştirel düşünme üzerindeki etkisini, özellikle bilişsel katılımı teşvik etme ya da engelleme biçimleri bağlamında incelemektedir (Ebrahim Mohammadkarimi, Jamal Ali Omar, Does artificial intelligence impede critical thinking? A case study of Iranian university students. Journal of Applied Learning & Teaching, 8:2, 2025). Çalışmada çeşitli eğitim kurumlarından farklı eğitim geçmişlerine (147 lisans, 112 yüksek lisans ve 89 doktora) sahip 348 öğrenciden oluşan bir örneklem kullanılmıştır.
Çalışmanın birinci kısmında yapay zekâ kullanımının karar verme bağlamlarında bireylerin eleştirel düşünme becerilerini nasıl etkilediği araştırılmıştır. Çalışmanın bulguları katılımcıların önemli bir kısmının (%73) yapay zekânın karar verme süreçlerinde yer almasının problem çözmeye olan katılımlarını azalttığını kabul ettiklerini göstermektedir. Benzer şekilde katılımcıların önemli bir kısmı (%72) rutin görevlerde yapay zekâya güvenmenin bağımsız eleştirel düşünme yetilerinde bir düşüşe yol açtığını kabul etmiştir. Ancak, katılımcıların çok az bir kısmının (%13) yapay zekâ destekli karar vermenin bilgi analiz etme becerilerini geliştirdiğini düşünmektedir.
Çalışmanın ikinci kısmında yapay zekânın tekrar ürettiği yanlılıkların eleştirel düşünmenin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bu önyargıların nasıl azaltılabileceği araştırılmıştır. Bilindiği gibi yapay zekâ uygulamaları, algoritmanın oluşturulması aşamasında yapılan varsayımlardan ve/veya öğrenme aşamasında kullanılan büyük veriden kaynaklanan din, kültür, ırk veya cinsiyete dayalı yanlılıkları tekrar üretmektedir. Bu yanlılıkların fark edilmesi ve ayıklanması için eleştirel düşünmenin güçlü olması gerekmektedir. Çalışmanın bulguları da bu yöndedir. Katılımcıların önemli bir kısmı (%89) yapay zekâ algoritmalarındaki önyargıların varlığının sunulan bilgiler hakkında eleştirel düşünme becerilerini zorlaştırdığını kabul etmiştir. Dolayısıyla katılımcıların hemen hemen tamamına yakını (%96) yapay zekâ algoritmalarındaki önyargıların azaltılmasına yönelik çabaların önyargısız ve eleştirel düşünmeyi teşvik etmek açısından hayati öneme sahip olduğunu kabul etmektedir.
Çalışmanın son kısmında ise eğitimin yapay zekâ ve eleştirel düşünme arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediği ve dengenin nasıl sağlanacağını araştırmaktadır. Katılımcıların tamamı yapay zekâ okuryazarlığının eleştirel düşünmeyi geliştirmek amacıyla eğitimin temel bir parçası olması gerektiğini kabul etmektedir. Çalışmanın birinci ve ikinci kısmında elde edilen bulgular zaten bu beklentiyi ima etmektedir. Dolayısıyla yapay zekâ okuryazarlığına eğitim sistemlerinde yer verilmesi öğrencileri sadece bu uygulamaların faydalarından haberdar etmeyecek, ayrıca yol açtığı sorunlara yönelik farkındalığı da artırarak bu uygulamaların etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanılması gerektiği konusunda da bilgilendirerek olumsuz etkilerini hafifletebilecektir. Buna rağmen katılımcıların büyük bir kısmının (%99) eğitimin bu bağlamda, yani yapay zekâ kullanımı ile eleştirel düşünme becerileri arasında bir denge kurmada önemli bir rol oynayacağına inanmadıklarını göstermektedir. Katılımcıların bir taraftan yapay zekâ okuryazarlığına yönelik eğitimlerin eğitim sisteminin bir parçası olması gerektiğine inanırken diğer taraftan yapay zekâ uygulamaları ve eleştirel düşünme arasında bir denge oluşturmada yetersiz kalacağını düşünmeleri aslında bu uygulamaların eleştirel düşünmeye yönelik olumsuz etkisinin ne kadar güçlü olduğuna yönelik inanca işaret etmektedir.
Özetle, bu yeni çalışmanın bulguları da bu bağlamdaki önceki çalışmaların bulgularıyla örtüşmektedir. Bu uygulamaların eğitimde sıklıkla kullanılması giderek ve farkına varılmadan bir bağımlılık davranışına dönüşmektedir. Aslında bu bağımlılık davranışı kanımızca bu teknolojileri kullanmanın bir yan etkisi değil, tam tersine bu uygulamaları geliştirenlerin tam da istedikleri bir davranıştır. Böylece insanlar bu uygulamalara daha bağımlı kılınmakta ve ticari olarak pasif bir kullanıcı durumuna geçmeye zorlanmaktadır. Bir kez bu sağlandığında insanlar bu teknolojileri geliştirenlerin sürekli güncelledikleri uygulamaların sürdürülebilir birer tüketicisi olacaktır. Bu süreçte eleştirel düşünmenin giderek zayıflaması da bu bağımlılığı destekleyici bir işlev görmektedir. Böylece bu süreçte bilişsel süreçlere aktif ve yoğun katılımdan uzaklaşan bireyler bu uygulamaların kısa ve uzun vadeli olumsuz etkilerine çok daha savunmasız bir şekilde açık hale gelmektedir.
Kısaca, bu uygulamaların hem eleştirel düşünmeyi destekleyici hem de eleştirel düşünmeyi bastırıcı iki boyutu bulunmaktadır. Kendi haline bırakıldığında eleştirel düşünmeyi bastırıcı boyutunun daha baskın olacağını son zamanda yapılan çalışmalar açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle eleştirel düşünmeyi bastırıcı özelliğini ortaya çıkaran bağlamın engellenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda öncelikle gerek öğrencilerin bireysel kullanım yoğunluğu gerekse de eğitim sistemine entegrasyonu ile ortaya çıkabilecek sorunlara karşı öncelikle yapay zekâ okuryazarlığının güçlendirilmesi ve sürekli tahkim edilmesi gerekmektedir. Bu okuryazarlıkta asıl odak, bu uygulamaların etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanılacağı olmalıdır. Elbette bu eğitimler tek başına katkı sağlasa da yetersiz kalacaktır. Çünkü bu uygulamalar aşırı kullanım ve aşırı güvenle gelen bağımlılık davranışını teşvik ettiği için eğitimde bu şekilde kullanımın önüne geçecek müdahaleler yapılmalıdır. Bu müdahalelerle yapay zekâ uygulamalarının öğrencilerin yerine ikame edilmesinin önüne geçilmeli, ikame yerine öğrencinin bilişsel süreçlere yoğun katılımını sağlayacak şekilde destekleyici bir mekanizma olarak nasıl kullanılabileceğinin yöntemleri geliştirilmelidir.