A
Admin
Yönetici
Yönetici
Geçtiğimiz hafta Güney Kıbrıs’ta yaşanan büyük yangın felaketi, sadece Kıbrıs Rumlarını değil Kıbrıs Türklerini de ciddi anlamda etkiledi.
Bunun iki nedeni var: Birincisi yangının olduğu Trodos dağları sadece Rumların yönetiminde olan Güney Kıbrıs’ın değil , Türklerin yönetiminde olan Kuzey Kıbrıs'ın da akciğeri işlevini görür.
İkincisi, başta Malya, Silugu, Gilan gibi yangının ciddi hasar verdiği köylerde 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler yaşamaktaydı. Bu insanlar artık oralarda yaşamak istemeseler de atalarının ve kendilerinin köklerinin bulunduğu o topraklara manevi bir aidiyet hissetmektedir.
Meşhur dizelerde olduğu gibi, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür hissine sahip pek çok Kıbrıslı Türk bulunmaktadır.
Dolayısıyla bu hissiyat içerisinde olan, olanak sağlansa oradaki yangını söndürmeye gitmeye gönüllü ciddi bir kitle vardı.
Nitekim yangının ciddiyeti anlaşılır anlaşılmaz, KKTC yöneticilerinin yardım için elini uzatması doğru ve altı dolu bir işbirliği çağrısı potansiyeli taşıyordu.
Böylesi felaket zamanlarında uzatılan dostluk ellerinin, ortak bir amaç uğrunda çalışacak birbiriyle çatışmalı grupların barışması için ciddi fırsat anlamına geldiği sosyal psikolojinin en temel bulgularından biridir.
Aslında, belki de BM’nin son iki 5’li zirvede tarafları yakınlaştırmak için arayıp bulamadığı güven yaratıcı en önemli adımlardan birini yaşanan bu felaket sunabilirdi.
Çünkü, uyuşmazlıkların çözümü için çatışan gruplara ortak hedefler koymak gerektiği, sosyal psikolojinin en temel deneyi olarak bilinen Robbers Cave deneyinden beridir bilinen, en etkili yöntemdir.
Yazık ki geniş kitleleri ortak bir amaçta birleştirecek fırsat, Rum yönetiminin işbirliğini reddeden tutumu yüzünden kaçırılmıştır.
Bunun iki nedeni var: Birincisi yangının olduğu Trodos dağları sadece Rumların yönetiminde olan Güney Kıbrıs’ın değil , Türklerin yönetiminde olan Kuzey Kıbrıs'ın da akciğeri işlevini görür.
İkincisi, başta Malya, Silugu, Gilan gibi yangının ciddi hasar verdiği köylerde 1974 öncesi Kıbrıslı Türkler yaşamaktaydı. Bu insanlar artık oralarda yaşamak istemeseler de atalarının ve kendilerinin köklerinin bulunduğu o topraklara manevi bir aidiyet hissetmektedir.
Meşhur dizelerde olduğu gibi, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür hissine sahip pek çok Kıbrıslı Türk bulunmaktadır.
Dolayısıyla bu hissiyat içerisinde olan, olanak sağlansa oradaki yangını söndürmeye gitmeye gönüllü ciddi bir kitle vardı.
Nitekim yangının ciddiyeti anlaşılır anlaşılmaz, KKTC yöneticilerinin yardım için elini uzatması doğru ve altı dolu bir işbirliği çağrısı potansiyeli taşıyordu.
Böylesi felaket zamanlarında uzatılan dostluk ellerinin, ortak bir amaç uğrunda çalışacak birbiriyle çatışmalı grupların barışması için ciddi fırsat anlamına geldiği sosyal psikolojinin en temel bulgularından biridir.
Aslında, belki de BM’nin son iki 5’li zirvede tarafları yakınlaştırmak için arayıp bulamadığı güven yaratıcı en önemli adımlardan birini yaşanan bu felaket sunabilirdi.
Çünkü, uyuşmazlıkların çözümü için çatışan gruplara ortak hedefler koymak gerektiği, sosyal psikolojinin en temel deneyi olarak bilinen Robbers Cave deneyinden beridir bilinen, en etkili yöntemdir.
Yazık ki geniş kitleleri ortak bir amaçta birleştirecek fırsat, Rum yönetiminin işbirliğini reddeden tutumu yüzünden kaçırılmıştır.