A
Admin
Yönetici
Yönetici
Öyle yazarlar vardır ki, eserlerinin üzerinden yıllar geçse de, tıpkı bugünkü tazeliğini, ruhunu korurlar.
Öyle yazılar vardır ki, kalemşörü kim olursa olsun, aradan kaç yıl geçerse geçsin konularıyla tazeliğini, ruhunu korurlar.
Tarih, 23 Mayıs 2000... Üstad-ı muhterem, merhum İslam Çupi, "Devlet profesyonele yardım etmez" başlığıyla bir makale kaleme almıştı. O dönemde, UEFA Kupası'nı kazanan Galatasaray'a "devlet yardımı" isteyen rahmetli Turgay Şeren'e karşı çıkıyor, "Ülkelerin rejimi ne olursa olsun, devlet sporcu üretimi için her türlü altyapıyı kurar ama, tanımı ayakta kendi kendine kalma olan profesyonelliğe para yardımı yapmaz. Yaparsa bu yardım diğer profesyonel takımlara yapılmış haksız bir rekabet olur. Devlet herkese adil olmalıdır" diyordu.
Var mı Çupi'nin bu söylediklerine imza atmayacak biri?
Evet, 2000 yılı, Türk futbolu açısından bir devrin kapanışı, yeni bir dönemin başlayışı olarak gösterilmişti. Ne oldu? Galatasaray, UEFA Kupası'nı müzesine koydu da, Türk futbolunda ne oldu?
25 sene önce gerçekten çağ mı atladık? O günden bu yana bir gram öteye geçebildik mi?
Tabii ki geçtik... Artık, 75-80 milyon euro verebilen bir Galatasaray var. Maaşı 20 milyon euroya dayanan futbolcuya sahip Fenerbahçe var. Boyunu aşan transferlere imza atan Beşiktaş var. "Zarar Ligi"nde birinciliği kimseye kaptırmayan bir Trabzonspor var. Borç içinde yüzen onlarca kulüp var.
* * *
Bir de 2000 ruhuna dönmek isteyen Galatasaray var.
Biraz o günlere gitmek ister misiniz? 4 şampiyonluk, bir Avrupa Kupası sahibi Fatih Terim, son senesinde takımın şampiyonluk kutlamalarına bile gelmemiş, "Arrivederci (Allahaısmarladık)" diyerek İtalya'nın yolunu tutmuştu.
Aslında çok şey istememişti o dönemki yönetimden Fatih Hoca... "Futboldan gelen futbola kalsın yeter" mantığındaydı. "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim" sloganıylaydı. Olmadı!
Bu sezonun sonunda Okan Buruk, dördüncü şampiyonluğu getirip, "Hadi bana eyvallah" dese ne der Galatasaraylı?
Der mi der... O Buruk zaten 4 şampiyonluk, 1 UEFA Kupası'nın yanında 1 de UEFA Süper Kupa'yı kazanan bir takımın neferi olarak, Emre Belözoğlu ile birlikte "Arrivederci" demedi mi? Kupaları kazandırdı ama kulübe beş para kazandırmadı.
Belki de Okan Buruk, futbolculuk döneminde yaptıklarının, daha doğrusu kazandıramadıklarının bir diyetini bugün ödüyordur. Kim bilir!
Yarın, Barış Alper, aynı Osimhen gibi, "Suudi Arabistan'a gitmek istemiyorum" derse ve Galatasaray mesela 50 milyon eurodan olursa, o da Kerem Aktürkoğlu gibi üç paraya, Avrupa'ya gitmek için baskı yaparsa ne olacak?
Bu sözler, Galatasaraylılar açısından can sıkıcı, hatta can acıtıcı... Yarın sosyal medyada, "Galatasaray'ı karıştırmak istiyorlar" diye de yazabilirler.
Ancak bu bir tespit... Kimini üzer, kimini kızdırır. Ama gerçeğin sesi, sosyal medya alkışlarından daha gür çıkar.
Siz yine de "2000 ruhu" için bir düşünün...
Öyle yazılar vardır ki, kalemşörü kim olursa olsun, aradan kaç yıl geçerse geçsin konularıyla tazeliğini, ruhunu korurlar.
Tarih, 23 Mayıs 2000... Üstad-ı muhterem, merhum İslam Çupi, "Devlet profesyonele yardım etmez" başlığıyla bir makale kaleme almıştı. O dönemde, UEFA Kupası'nı kazanan Galatasaray'a "devlet yardımı" isteyen rahmetli Turgay Şeren'e karşı çıkıyor, "Ülkelerin rejimi ne olursa olsun, devlet sporcu üretimi için her türlü altyapıyı kurar ama, tanımı ayakta kendi kendine kalma olan profesyonelliğe para yardımı yapmaz. Yaparsa bu yardım diğer profesyonel takımlara yapılmış haksız bir rekabet olur. Devlet herkese adil olmalıdır" diyordu.
Var mı Çupi'nin bu söylediklerine imza atmayacak biri?
Evet, 2000 yılı, Türk futbolu açısından bir devrin kapanışı, yeni bir dönemin başlayışı olarak gösterilmişti. Ne oldu? Galatasaray, UEFA Kupası'nı müzesine koydu da, Türk futbolunda ne oldu?
25 sene önce gerçekten çağ mı atladık? O günden bu yana bir gram öteye geçebildik mi?
Tabii ki geçtik... Artık, 75-80 milyon euro verebilen bir Galatasaray var. Maaşı 20 milyon euroya dayanan futbolcuya sahip Fenerbahçe var. Boyunu aşan transferlere imza atan Beşiktaş var. "Zarar Ligi"nde birinciliği kimseye kaptırmayan bir Trabzonspor var. Borç içinde yüzen onlarca kulüp var.
* * *
Bir de 2000 ruhuna dönmek isteyen Galatasaray var.
Biraz o günlere gitmek ister misiniz? 4 şampiyonluk, bir Avrupa Kupası sahibi Fatih Terim, son senesinde takımın şampiyonluk kutlamalarına bile gelmemiş, "Arrivederci (Allahaısmarladık)" diyerek İtalya'nın yolunu tutmuştu.
Aslında çok şey istememişti o dönemki yönetimden Fatih Hoca... "Futboldan gelen futbola kalsın yeter" mantığındaydı. "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim" sloganıylaydı. Olmadı!
Bu sezonun sonunda Okan Buruk, dördüncü şampiyonluğu getirip, "Hadi bana eyvallah" dese ne der Galatasaraylı?
Der mi der... O Buruk zaten 4 şampiyonluk, 1 UEFA Kupası'nın yanında 1 de UEFA Süper Kupa'yı kazanan bir takımın neferi olarak, Emre Belözoğlu ile birlikte "Arrivederci" demedi mi? Kupaları kazandırdı ama kulübe beş para kazandırmadı.
Belki de Okan Buruk, futbolculuk döneminde yaptıklarının, daha doğrusu kazandıramadıklarının bir diyetini bugün ödüyordur. Kim bilir!
Yarın, Barış Alper, aynı Osimhen gibi, "Suudi Arabistan'a gitmek istemiyorum" derse ve Galatasaray mesela 50 milyon eurodan olursa, o da Kerem Aktürkoğlu gibi üç paraya, Avrupa'ya gitmek için baskı yaparsa ne olacak?
Bu sözler, Galatasaraylılar açısından can sıkıcı, hatta can acıtıcı... Yarın sosyal medyada, "Galatasaray'ı karıştırmak istiyorlar" diye de yazabilirler.
Ancak bu bir tespit... Kimini üzer, kimini kızdırır. Ama gerçeğin sesi, sosyal medya alkışlarından daha gür çıkar.
Siz yine de "2000 ruhu" için bir düşünün...