A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bazı evlerde akşam saatleri bir tiyatro gibidir… Sahne hazırlanır, pijamalar giydirilir, dişler fırçalanır, kitap seçilir. Işıklar biraz kısılır, sesler yumuşar. Ama başroldeki küçük oyuncu sahneden inmeye hiç niyetli değildir: “Ama ben uykum yok!” diye diretir. O an, bir evin içindeki en büyük mücadele başlar: Uyumak mı, biraz daha oyun mu? Çocuklarda uyku düzeni, yalnızca bir alışkanlık meselesi değildir. Bu düzen, minik bir bedenin büyüme reçetesi, gelişen bir zihnin gizli laboratuvarıdır. Uyku sırasında salgılanan hormonlar büyümeyi desteklerken, gün boyunca öğrenilen bilgiler zihinde yerine oturur. Hafıza güçlenir, duygular işlenir, sinir sistemi yeniden organize olur. Uyku, çocuğun hem fiziksel hem zihinsel sağlığı için olmazsa olmaz bir süreçtir. OYUNUN ARKASINDAN GELEN GÖLGELER Ancak çocuklar için uyku, çoğu zaman eğlencenin sonu gibi görünür. Gündüz o kadar canlı, o kadar hareketli geçmiştir ki; geceye geçiş adeta zorunlu bir ayrılık gibidir. Oyunun kesilmesi, ışıkların kapanması, sessizliğe davet... Bunlar bir çocuk için cazip değil, kafa karıştırıcıdır. İşte tam bu noktada devreye “gece ritüelleri” girer. Her akşam aynı saatte tekrarlanan ufak ama düzenli alışkanlıklar—ılık bir banyo, sevilen pijamalar, sarılarak okunan bir hikâye—çocuğun zihnine “artık gün bitti, güvendesin” mesajı verir. Bu tekrarlar, çocuğun sadece alışkanlık kazanmasını değil, aynı zamanda duygusal güven hissetmesini sağlar. Çünkü çocuklar, söylediklerimizden çok hissettiklerimizi algılar. EKRAN IŞIĞININ UYKUYA DÜŞMAN GÖLGESİ Modern hayatın getirdiği bir başka zorluk da ekranlar. Televizyon, tablet, telefon… Işıklarıyla geceyi gündüze çeviren bu cihazlar, çocukların uykuya dalmasını zorlaştırır. Mavi ışığın etkisiyle melatonin üretimi baskılanır, çocuklar fiziken yorgun olsalar da zihinleri hâlâ uyanık kalır. Bu yüzden yatmadan en az bir saat önce ekranlardan uzaklaşmak, sağlıklı bir uyku için temel bir kuraldır. UYKU BİR CEZA DEĞİL, ŞEFKATİN KENDİSİDİR Ne yazık ki bazı evlerde uyku, bir disiplin aracı olarak kullanılır: “Yaramazlık mı yaptın? Hadi yatağa!” Bu yaklaşım, çocuğun zihninde uyku ile ceza arasında bir bağ kurar. Oysa uyku, bedenin kendini onardığı, zihnin soluklandığı kutsal bir süreçtir. Çocuğa bunu böyle anlatmak gerekir: “Bugün çok oynadın, şimdi vücudun biraz dinlenmek istiyor.” Böylece yatak, bir kopuş değil; bir huzur alanı haline gelir. EVİN RİTMİ, ÇOCUĞUN UYKUSUNU BELİRLER Evde geç saatlere kadar süren gürültü, düzensizlik ve koşuşturma varsa, çocuğun zihni de bu karmaşanın içinden çıkamaz. Uyku düzeni, yalnızca çocuğun değil, evin genel düzeniyle şekillenir. Akşam saatlerinde evdeki temponun yavaşlaması, ışıkların yumuşaması, konuşmaların kısılması… Bunlar sadece çocuğu değil, tüm aileyi geceye hazırlar. HUZURLU BİR GECE, UMUTLU BİR SABAH Uyku, çocuk için bir güven sınavıdır. Gözlerini kapatıp bilinmezliğe geçebilmesi için yanında sevgi, çevresinde düzen, içinde huzur olması gerekir. Bu yüzden anne babalar, çocuklarını sadece yatırmakla değil, uykuya eşlik etmekle de görevli olmalıdır. Çünkü bir çocuk ancak kendini güvende hissettiğinde sessizce rüyaya teslim olur. Ve unutmayın, huzurla uyuyan bir çocuk, sadece kendi sabahına değil, evin tamamına umutla uyanır. Çünkü bazen bir evin dengesi, gece küçücük bir odada yankılanan derin bir nefeste saklıdır.