A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bazen bir hayat, 'uyku' kelimesinin ne kadar derin, ne kadar karmaşık, ne kadar acıklı olabileceğini anlatır bize. Tıpkı 11 yaşında yatağa girip 21 yaşında gözlerini açan Ellen Sadler’ın hayatı gibi. Uyuyan Güzel’in gerçek dünyadaki trajik, tuhaf ve biraz da sömürü dolu versiyonu.
Bazen bir hayat, "uyku" kelimesinin ne kadar derin, ne kadar karmaşık, ne kadar acıklı olabileceğini anlatır bize. Tıpkı 11 yaşında yatağa girip 21 yaşında gözlerini açan Ellen Sadler’ın hayatı gibi. Uyuyan Güzel’in gerçek dünyadaki trajik, tuhaf ve biraz da sömürü dolu versiyonu.
9 yıl boyunca uyanmadı
Ellen, 1859’da İngiltere’de doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak küçük yaşta çalışmaya gönderildi. Henüz çocukken bakıcı olarak işe koyuldu ama hastalanınca işinden kovuldu. Ardından başında oluşan şişliklerle hastaneye kaldırıldı, teşhis koyulamadı, tedavi edilemedi. Ve bir gün, tam da 17 Mart 1871’de, bir nöbet geçirdi. O an bir şey oldu. Ellerini başının altına koyup ayaklarını karnına çekti ve sonra uyudu. Ve 9 yıl boyunca uyanmadı. Ne gözünü açtı ne konuştu ne de kendine geldi. O yıllar içinde ne rüya gördü ne kabus, ama ailesi ve çevresi bir başka uyanış yaşadı: Bu durumdan gelir elde etmenin yolunu.
Ellen’ın odası adeta bir 'uyuyan kız sergi salonuna' döndü. Onu görmek isteyenler sıraya girdi, haftalık iki sterlini ödeyen içeri alındı. Saçından bir tutam alıp götürmek için bile para ödeyenler oldu. Aile, durumu ticari bir gösteriye çevirirken, dönemin medyası da 'açıklanamaz fizyolojik fenomen' olarak olayı büyüttü. Sadler neredeyse bir halk efsanesine dönüştü ama asıl tuhaflık, olayın kendisinden çok, etrafında kurulan bu gösteriydi.
Annesi öldü, 5 ay sonra uyandı
Beslenmesi bile başlı başına bir trajediydi. Oyuncak bir demliğin ağzı, çenesindeki iki kırık dişin arasına yerleştirilerek ona mama ve süt veriliyordu. Tam anlamıyla hayatta tutulmaya çalışılıyordu. Bir zamanlar çocuk olan bu kız, artık bir “sembol” olmuştu. Uyanmazsa trajedi, uyanırsa mucize.
Derken, annesi öldü. Üç çocuğundan yalnızca Ellen hayattaydı, onun da gözünü bir türlü açmayışı, annenin kalbine yük olmuştu. Kadıncağız bu yükle yaşamayı başaramadı. Annesi öldükten beş ay sonra, Ellen uyandı.
21 yaşındaki genç kadın gözlerini açtığında her şey değişmişti. Ailesi yoktu. Kendisini bir rüyadan uyanmış gibi hissettiğini söyledi ama 9 yıl boyunca tek bir rüya bile görmemişti. Zihinsel olarak hâlâ 11 yaşındaydı. Paralar harcanmış, gösteri bitmiş, herkes gitmişti. Geriye yalnızca uyanmış bir kadın kalmıştı.
Yıllar sonra sıradan bir hayat kurdu. Evlendi, çocukları oldu. Ama hep, bir zamanlar "uyuyan kız" olarak kaldı insanların hafızasında. Ve o kızın yaşadığı ev, 2020 yılında tam 795 bin sterline satışa çıktı. Turistlerin ilgisini çeken, film setlerine ev sahipliği yapan o küçük ev artık tarihi bir “anomalinin” sessiz tanığıydı.
Bazen bir hayat, "uyku" kelimesinin ne kadar derin, ne kadar karmaşık, ne kadar acıklı olabileceğini anlatır bize. Tıpkı 11 yaşında yatağa girip 21 yaşında gözlerini açan Ellen Sadler’ın hayatı gibi. Uyuyan Güzel’in gerçek dünyadaki trajik, tuhaf ve biraz da sömürü dolu versiyonu.
9 yıl boyunca uyanmadı
Ellen, 1859’da İngiltere’de doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak küçük yaşta çalışmaya gönderildi. Henüz çocukken bakıcı olarak işe koyuldu ama hastalanınca işinden kovuldu. Ardından başında oluşan şişliklerle hastaneye kaldırıldı, teşhis koyulamadı, tedavi edilemedi. Ve bir gün, tam da 17 Mart 1871’de, bir nöbet geçirdi. O an bir şey oldu. Ellerini başının altına koyup ayaklarını karnına çekti ve sonra uyudu. Ve 9 yıl boyunca uyanmadı. Ne gözünü açtı ne konuştu ne de kendine geldi. O yıllar içinde ne rüya gördü ne kabus, ama ailesi ve çevresi bir başka uyanış yaşadı: Bu durumdan gelir elde etmenin yolunu.
Ellen’ın odası adeta bir 'uyuyan kız sergi salonuna' döndü. Onu görmek isteyenler sıraya girdi, haftalık iki sterlini ödeyen içeri alındı. Saçından bir tutam alıp götürmek için bile para ödeyenler oldu. Aile, durumu ticari bir gösteriye çevirirken, dönemin medyası da 'açıklanamaz fizyolojik fenomen' olarak olayı büyüttü. Sadler neredeyse bir halk efsanesine dönüştü ama asıl tuhaflık, olayın kendisinden çok, etrafında kurulan bu gösteriydi.
Annesi öldü, 5 ay sonra uyandı
Beslenmesi bile başlı başına bir trajediydi. Oyuncak bir demliğin ağzı, çenesindeki iki kırık dişin arasına yerleştirilerek ona mama ve süt veriliyordu. Tam anlamıyla hayatta tutulmaya çalışılıyordu. Bir zamanlar çocuk olan bu kız, artık bir “sembol” olmuştu. Uyanmazsa trajedi, uyanırsa mucize.
Derken, annesi öldü. Üç çocuğundan yalnızca Ellen hayattaydı, onun da gözünü bir türlü açmayışı, annenin kalbine yük olmuştu. Kadıncağız bu yükle yaşamayı başaramadı. Annesi öldükten beş ay sonra, Ellen uyandı.
21 yaşındaki genç kadın gözlerini açtığında her şey değişmişti. Ailesi yoktu. Kendisini bir rüyadan uyanmış gibi hissettiğini söyledi ama 9 yıl boyunca tek bir rüya bile görmemişti. Zihinsel olarak hâlâ 11 yaşındaydı. Paralar harcanmış, gösteri bitmiş, herkes gitmişti. Geriye yalnızca uyanmış bir kadın kalmıştı.
Yıllar sonra sıradan bir hayat kurdu. Evlendi, çocukları oldu. Ama hep, bir zamanlar "uyuyan kız" olarak kaldı insanların hafızasında. Ve o kızın yaşadığı ev, 2020 yılında tam 795 bin sterline satışa çıktı. Turistlerin ilgisini çeken, film setlerine ev sahipliği yapan o küçük ev artık tarihi bir “anomalinin” sessiz tanığıydı.