Üreten ekonomi alarm veriyor: Sanayide kırılma eşiği

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Türkiye’nin ekonomik büyümesinde en büyük payı yıllardır sanayi sektörü oluşturuyor. Ancak son dönemde açıklanan veriler, bu güçlü sektörün çatırdamaya başladığını gösteriyor. İstanbul Sanayi Odası’nın İSO 500 verilerine göre 2024 yılında en büyük 500 sanayi kuruluşundan 152’si zarar açıkladı. Bir önceki yıl bu sayı 96 idi. Bir yılda zarar eden şirket sayısının yüzde 58 artması, sadece bilançolarla sınırlı bir sorun değil; aynı zamanda üretim kapasitesinin sürdürülebilirliği açısından da ciddi bir uyarı oluşturuyor. Rakamlar ilk bakışta yanıltıcı olabiliyor. Üretimden satışlar nominal olarak artıyor, şirket bilançoları TL bazında büyüyor. Ancak TÜİK’in Yİ-ÜFE verileriyle karşılaştırıldığında, reel üretimde daralma net bir şekilde ortaya çıkıyor. 2024’te İSO 500’ün üretimden satışları yüzde 36 civarında artarken, aynı dönemde üretici fiyat endeksindeki artış yüzde 41’i aştı. Böylece sanayicilerin üretimden net satışları reel olarak üç yıldır üst üste geriledi. Bu, sanayinin reel anlamda küçüldüğü anlamına geliyor. Üstelik bu yalnızca İSO 500 ile sınırlı değil; tüm sanayi sektöründe üretim endeksi 2024’ün özellikle ikinci yarısında düşüş eğilimine girdi ve 2025 yılı temmuz ayı kapasite kullanım oranı yüzde 74,2 ile son yılların en düşük seviyesine geriledi. Sanayinin en kritik sorunlarından biri de kârlılık erozyonu. Faaliyet kârları son bir yılda üçte bir oranında azaldı. Üstelik bu düşüş, küresel enerji fiyatlarındaki oynaklık, yüksek hammadde ve işçilik maliyetleri ile iç ve dış pazardaki zayıf talebin birleşmesiyle daha da derinleşiyor. En büyük yük ise finansman maliyetlerinden geliyor. Yüksek faiz ortamı, artan kur farkı giderleri ve bankacılık komisyonları, sanayicinin ürettiği kârı neredeyse tamamen yok ediyor. Bazı firmalarda faaliyet kârının yüzde 90’ından fazlası finansman giderlerine gidiyor. Bu tablo, şirketlerin operasyonel olarak kâr üretiyor görünmesine rağmen net sonuçta zarara düşmesine yol açıyor. Sanayi sektöründeki bu negatif ivme, sadece bilançolarla ölçülecek bir sorun olmayıp; istihdam yapısını da tehdit ediyor. Türkiye’nin toplam istihdamının yaklaşık dörtte biri sanayi sektörü çalışanları oluşturuyor. Ancak nitelikli iş gücünde ciddi bir kayıp yaşanıyor. Özellikle genç mühendislerin sanayiye olan ilgisi azalırken, düşük teknolojili üretim yapan sektörlerde ücretlerin cazibesini kaybetmesi, mavi yaka iş gücünde de kaymalara yol açıyor. Genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 17’ye çıktığı bu dönemde, nitelikli sanayi istihdamındaki bu zayıflama Türkiye’nin uzun vadeli üretim kapasitesine yönelik en ciddi risklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Sorunun bir başka boyutu da teknoloji dönüşümündeki yavaşlık. Ar-Ge harcamaları artıyor gibi görünse de bu artışın üretimin teknoloji yoğunluğuna yansıması oldukça sınırlı kalıyor. İSO 500’de yer alan şirketlerde yüksek teknoloji ürünlerinin payı hâlâ yüzde 7’nin biraz üzerinde gerçekleşirken, orta ve yüksek teknolojiye geçiş sağlanamadığı sürece Türkiye, düşük katma değerli üretim tuzağından çıkmakta zorlanmaya devam edecek. Bu da küresel rekabet gücünü sınırlayarak, ihracat gelirlerini baskılayacak. Tüm bu tablo sanayi sektörünün karşı karşıya olduğu sorunların yalnızca konjonktürel olmadığını gösteriyor. Evet, yüksek faiz, enflasyon ve kur dalgalanmaları bugünü zorlaştırıyor. Ancak asıl mesele, uzun süredir ihmal edilen yapısal reformların eksikliği. Finansmana erişim politikalarının kısa vadeli nakit akışını koruyacak şekilde yeniden tasarlanması ve sanayinin risk temelli fiyatlamayla uzun vadeli sabit faizli kredi mekanizmalarına kavuşması gerekiyor. Aynı zamanda Ar-Ge teşviklerinin daha güçlü bir teknoloji dönüşümünü zorunlu kılacak şekilde kurgulanması da orta ve yüksek teknolojili üretimin payını artırmak için önem taşıyor. Sanayi sektörü bugün Türkiye ekonomisinin yüzde 25’inden fazlasını oluşturuyor. Ancak bu payın önümüzdeki yıllarda azalması, yalnızca sanayiciler için değil, ülke ekonomisinin geneli için de risk oluşturuyor. Çünkü sanayinin kaybettiği her nitelikli iş gücü, kaybolan her üretim kapasitesi ve eriyen her kârlılık, gelecekte telafisi çok zor olacak bir boşluk yaratıyor. Türkiye’nin önünde kritik bir eşik var. Sanayi, finansal baskılar ve yapısal eksiklikler nedeniyle sessiz bir kan kaybı yaşıyor. Eğer bu gidişatı durduracak stratejik adımlar bugün atılmazsa, birkaç yıl içinde sadece zarar eden şirketlerin sayısını değil, üretim gücünün kalıcı kaybını da konuşuyor olacağız. Ekonomik veri takvimi 04Ağustos 2025, Pazartesi Türkiye TÜFE (Aylık-Yıllık) 04Ağustos 2025, Pazartesi Türkiye Dış Ticaret Dengesi (Öncü) 05Ağustos 2025, Salı Japonya Hizmet/Bileşik PMI 05Ağustos 2025, Salı Çin Hizmet/Bileşik PMI 05Ağustos 2025, Salı Almanya Hizmet/Bileşik PMI 05Ağustos 2025, Salı Euro Bölgesi Hizmet/Bileşik PMI 05Ağustos 2025, Salı Euro Bölgesi ÜFE (Aylık-Yıllık) 05Ağustos 2025, Salı OECDTÜFE (Aylık-Yıllık) 05Ağustos 2025, Salı ABD Dış Ticaret Dengesi 05Ağustos 2025, Salı ABD Hizmet/Bileşik PMI 06Ağustos 2025,Çarşamba Euro Bölgesi Perakende Satışlar 07 Ağustos 2025, Perşembe Çin Dış Ticaret Dengesi 07 Ağustos 2025, Perşembe Almanya Sanayi Üretimi 07 Ağustos 2025, Perşembe Almanya Dış Ticaret Dengesi 07 Ağustos 2025, Perşembe İngiltere Faiz Oranı 08 Ağustos 2025, Cuma Japonya Cari İşlemler Dengesi 08 Ağustos 2025, Cuma ÇinTÜFE (Aylık-Yıllık) Ekonomi ve finans sözlüğü Birim işgücü maliyeti:Bir ürün veya hizmetin tek bir birimini üretmek için katlanılması gereken ortalama işgücü giderlerini gösterir. Hesaplama, toplam ücret ödemelerinin aynı dönemdeki toplam üretime bölünmesiyle yapılır. Saatlik ücretlerin işgücü verimliliğine oranı olarak da tanımlanabilir. Saatlik ücretlerdeki yükseliş bu maliyeti artırırken, verimlilikteki artış tam tersine maliyeti düşürür. Geç Likidite Penceresi (GLP):Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, ödeme sistemlerinde aksama yaşanmaması için bankalara gün sonunda sağladığı kısa vadeli likidite imkânıdır. Saat 16.00-17.00 arasında kullanılan bu mekanizma, bankaların geçici likidite açıklarını teminat karşılığı limitsiz olarak kapatabilmelerine ve aynı zamanda fazla likiditelerini gecelik vadeyle değerlendirebilmelerine olanak tanır.
 
Geri
Üst