A
Admin
Yönetici
Yönetici
Geçenlerde Bakan Tekin Türkiye’de ücretli öğretmen diye bir olgu yoktur dedi, kıyamet koptu, sendikalar filan ayakta Milli Eğitim Bakanı ülkesinin gerçeklerinden bihaber diye. Oysa ki sayın bakanın bir suçu yok ki, Memuriyette Doğru Bilinen Yanlışlar’da atıfta bulunduğumuz Ücretli Öğretmene Ders Hazırlık Ödenir mi yazımızı okumuş belli ki. Ve son derecede haklı. Nasıl mı oluyor? Buyrun efendim; Geçenlerde Galatasaray Lisesi’nden üst devrem sevgili Altuğ GÖKÇEDAĞ aradı. Çekmeköy’de bir ortaokulda İngilizce öğretmeni olarak göreve başlamış. Haftada otuz bir saat derse giriyormuş ama bordrosuna baktığında otuz saatlik ödeme varmış. Bu nasıl olabilir diye soruyor. Bir kültür öğretmeni en fazla haftada otuz saat, meslek öğretmeni de kırk dört saat derse girebilir. Tabii isterse daha fazla da girebilir ama ücretini alamaz. Ve meslek öğretmeni de olsan, ücretli öğretmen olarak çalışıyorsan alabileceğin otuz saattir. Söz ücretli öğretmenlikten açılmışken, aslında ücretli öğretmenlik diye bir kavram yoktur. Eh, bu iş Hilal-i Ahmer’e yapılmadığına göre, ortada olsa olsa asli öğretmenlik-vekil öğretmenlik vardır. Hani DMK m. 4’te bahsedilen geçici personel var ya, işte onun öğretmenlikte karşılığı vekil öğretmenlik. Hatta şimdilerde kısmi zamanlı görevlendirme tabiri kullanılıyor. Öğretmenlik de aynen valilik gibi bir tür istisnai memurluktur. Vali sonuçta 4. Dereceden amiri de olsa, o da memur bu da küçük memur ama istisnai. Nedir istisnai olan tarafı? Kültür öğretmeni maaşının karşılığı haftada on beş saat derse girmekle yükümlüdür. Sınıf öğretmeni on sekiz saat, meslek öğretmeni de yirmi saat. E memuriyet dediğin kırk saat, geri kalan da onun istisnai tarafıdır. Ama maaşı da ona göre istisnaidir. Dokuzuncu derecenin birinci kademesindeki en düşük memur maaşı öğretmen maaşıdır. Daha fazlasını istiyorsa, daha fazla derse girecek. Girecek, girecek de, yapmayan bilemez, ders anlatmak, hele hele ergenlere, dezavantajlı bölgelerdeki okullarda, gerçekten çok yorucudur. Meslek öğretmeni bir şekilde uygulamayla, şeflikle, koordinatörlükle alır bu ek dersi de, kültür öğretmeni için otuz saat ders anlatmak korkunç ötesidir. Bu yüzden her girilen on saat için bir saat ders hazırlık, kulüp/sınıf uygulamaları için iki saat, nöbet için üç saat gibi ek uygulamalar vardı. Eskiden ek ders ücretleri maaşla orantılıydı. Çok çalışan, döner sermayesi olan aylık iki asgari ücret de ek ders alabiliyordu. Sağlık sektörü için de nöbet aynı şekildeydi. Sonra maaşlar arttırıldı ama ek dersler çok düşük kaldı. Yapılacak iş değildir, on beş saat derse girip çıkmak en güzelidir eğer Memurun Ticaret Hakkı varsa, ama yoksa mecburen bir şekilde ek ders olacak akmasa da damlaması için. Bizde öğretmen sayısı yeterli olmadığı için, olanlar da dengesiz dağıldığı için, bakanlık çok sever maaş ödemeden sadece girdiği ders saati karşılığında ücretli öğretmen kullanmayı. Otuz saatlik ders ücretini verir, hatta bazen örneğimizde olduğu gibi otuz bir saat derse sokar ama gene otuz saat parası verir. Kadroluya olduğu gibi kulüp, nöbet ücreti ödemez ama angarya olarak yaptırır. Nöbet kadrolu ya da sözleşmeliye verilebilirken, ancak ihtiyaç durumunda ücretliye de verilir. Bu durum okul müdürünün sorumluluğunu doğurur bir olay olduğunda nasıl ücretliyi görevlendirebilirsin diye, ama öbür türlü de diğer öğretmenlere çift nöbet verdiğinde okul huzuru bozulur. 2006 Tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticiler Ek Ders Yönetmeliği’nde inciğine cıncığına çok detaylı olarak gösterilir kadroluya ve sözleşmeliye ne ödeneceğini, ücretliye sadece girdiği dersin parası ödeneceği. Zaten bu yönetmeliği okuyunca anlarsınız öğretmen neden ufak paranın hesabını yapıyor diye, her şey zaten bu ufak ek ders hesabı üzerine kurulu. 2019’da yeni atanan Bakan Ziya SELÇUK ücretli öğretmenlerin maaşlarını yüzde yüz arttıracağım dedi. Kadrolular bir sevindiler, bir mutlu oldular; zannettiler ki kendi ek dersleri de o oranda artacak. Öyle ya, ayrı ayrı hesaplanacak hali yok ya? Oysa ki faizlerin yüzde beş olduğu zamanda getirilen bireysel emeklilikte yüzde yirmi beş devlet katkısının aradan yirmi yıl geçtikten sonra enflasyonla nasıl komik hale getirildiğini hatırlasalardı, buna da bir çözüm bulunulacağını anlarlardır. Velhasıl aranan çözüm çok gecikmedi; ücretli öğretmenin girdiği her beş saate iki ders de biz ekleyelim dendi, hesap tutttu, kadrolulara bir şey kalmadı. Bir de bunun dışında Ocak 2022 Toplu İş Sözleşmesi ile ücretli öğretmenlere girdikleri her on saat için bir saat de ders hazırlık ödenmesi sağlandı. Şimdi bazı ödemelerin vekil öğretmenlere yapılmaması anlaşılabilir. Kulüp, sınıf öğretmenliği devamlılık isteyen bir uğraş. Ücretli her an gidebilir, tamam ona verilmesin. Aynı şekilde nöbet; çok ciddi sorumluluk. Tabii bir de bunları yaptırtıp üstüne para vermemek angaryası var ki, onun hiç affedilecek yanı yok. Lakin ders hazırlığın herkese verilmesi lazımdı zaten, ücretli nöbet tutmasın, kulübü olmasın tamam da, dersine hazırlık yapmadan mı girsin? İşte toplu sözleşmeyle bu ayıp biraz giderildi. Hatta bol bol propagandası yapıldı. Hani enflasyon sayesinde maaşlar bilmem kaç kat arttı ya, işte öyle bir propaganda. Gel gelelim Çekmeköy, o sözleşmede ücretli öğretmen ibaresi yok, o yüzden ben ders hazırlık ödemem diyormuş. Yahu yapmayın, eylemeyin, tüm öğretmenler yazıyor orada, meşhur hikayede olduğu gibi Silifkeli sen de dur mu demek lazım illa ki? Madem vermeyecektiniz, niye sözleşmeye bu hükmü koydunuz ki? Zaten eskiden de vermiyordunuz. Lakin bu uygulama ilçeden ilçeye değişiyormuş. Bakırköy, Beyoğlu verirken Şişli, Kadıköy vermiyormuş. Gel de şimdi burada İlhan ÖZAY Hoca’yı anma, Bruno FRAPPART’ın 9 Mayıs 1979’daki Le Monde yazısı aklına gelmesin; İdare, hasta ruhlu ve insanlıktan uzak bir varlıktır. Dostluk yoluyla varılabilecek çözümleri reddeder. Didişme konusunda o denli açgözdür ki, idare mahkemeleri işten başlarını alamazlar. Yargı yerleri kendini haksız çıkardığında da, genellikle bu kararları uygulamaktan kaçar. İdari uyuşmazlıkların o kadar eski bir tarihi vardır ki, bundan zevk mi alıyor diye sorulabilir. Müsaadeye dayanan gücü, sanki en görkemli noktasına, kendisinden isteneni geri çevirdiğinde ulaşılır sanılır. Biraz daha cana yakın olamaz mı diye düşünmez bile, çünkü böyle bir olasılık onu kahreder.