Türkiye’de İnsani İkamet ve İltica Süreci: Yabancılar Hukukunda Temel Farklar ve Hukuki Değerlendirme

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Yabancılar hukuku, Türkiye’nin göç politikaları, coğrafi konumu ve uluslararası yükümlülükleri nedeniyle son yıllarda uygulaması en karmaşık hale gelen hukuk alanlarından biridir. Bu makalemde, özellikle pratikte en sık karşılaştığımız iki kritik başvuru türü olan insani ikamet izni ve sığınma talebi (iltica) süreçlerine odaklanacağım. Aynı zamanda, bu başvuruların nasıl yönetilmesi gerektiğini, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK)çerçevesinde açıklayarak, yabancılar hukuku alanında uzman bir avukat desteğinin neden hayati olduğunu vurgulayacağım. İnsani İkamet İzni Nedir? Kimler Yararlanabilir? İnsani ikamet izni, Türkiye’de bulunan ve standart ikamet izinlerinden faydalanamayan yabancılar için, belli insani gerekçelere dayanarak verilen geçici bir kalış hakkıdır. Bu izin, Türkiye’de yabancıların kalış hakkı açısından kritik bir boşluğu doldurur. YUKK’un 46. maddesi, insani ikametin yasal dayanağını oluşturur. Aşağıdaki durumlar bu iznin verilmesine temel oluşturur: Çocuğun yüksek yararının söz konusu olması, Sınır dışı kararı verilmiş ancak çıkışı fiilen mümkün olmayan yabancılar, Mahkeme süreçleri devam eden kişiler, Ülkesine gönderilmesi halinde temel insan hakları ihlal edilecek bireyler, Sağlık durumu nedeniyle seyahat edemeyenler, Savaş, afet veya istikrarsızlık gibi olağanüstü durumlar. Bu izin genellikle bir yıllık süreyle verilir, ancak gerekçeler devam ediyorsa uzatılabilir. Başvuru, e-ikamet sistemiüzerinden değil, doğrudan İl Göç İdaresi aracılığıyla yapılır. İltica Talebi Nedir? Uluslararası Koruma ile Aynı mı? İltica (sığınma) talebi, kişinin kendi ülkesinde zulme uğrama tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle Türkiye’ye başvurmasıdır. Hukuki karşılığı uluslararası koruma başvurusudur ve YUKK’un 61 ila 92. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Uluslararası koruma, üç başlık altında değerlendirilir: Mülteci (Avrupa ülkelerinden gelenler), Şartlı mülteci (Avrupa dışı ülkelerden gelen ama aynı riskleri taşıyan kişiler), İkincil koruma (savaş, işkence, ölüm cezası riski altında olan ancak mülteci tanımına uymayan kişiler). Türkiye’de mülteci başvurusu, göçmenlerin en çok başvurduğu yolların başında gelir. Bu süreçte kişinin beyanları, sunduğu belgeler ve ülkesindeki risk durumu değerlendirilir. İnsani İkamet mi, İltica mı? Hangisi Hangi Durumda Uygulanır? Her iki süreç de Türkiye’de bir yabancının yasal olarak kalmasına olanak tanır. Ancak hukuki zeminleri ve amaçları farklıdır. İltica (sığınma), kişinin maruz kaldığı ciddi tehditler – örneğin zulüm, savaş, siyasi baskı – nedeniyle başvurduğu koruma hakkıdır. Bu durumda kişi, geri gönderildiğinde ciddi insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalma riski taşıyordur. Dolayısıyla uzun süreli bir statü tanınması mümkündür. İnsani ikamet izni ise daha çok teknik veya insani nedenlerle Türkiye’den çıkışı mümkün olmayan, ancak iltica şartlarını sağlamayan kişiler için uygundur. Kısaca ifade etmek gerekirse: Kişi iltica edemeyecek durumda ama gönderilmesi de insan haklarına aykırıysa, bu durumda insani ikamet devreye girer. Bu süreçlerin karıştırılması, yanlış başvuru yapılması veya eksik belge sunulması, kişinin geri gönderme kararı ile karşılaşmasına neden olabilir. Bu nedenle doğru başvuru yolu, sürecin doğru yönetimiyle belirlenmelidir. Göç Hukuku Avukatıyla Süreci Yürütmenin Önemi İster göç hukuku, ister uluslararası koruma isterse insani ikamet süreci olsun; tüm bu alanlar son derece teknik, uygulaması karmaşık ve ciddi hak kaybı riski taşıyan prosedürlerdir. Başvuru dilekçesinin içeriğinden, delil stratejisine, mülakat hazırlığından idari itiraz yollarına kadar tüm süreçlerde hata yapılması ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, yabancılar hukuku konusunda uzman bir avukatla çalışmak, sürecin hem hukuka uygun hem de başvuru sahibinin lehine işlemesini sağlar. Özellikle YUKK’un takdir yetkisi tanıdığı alanlarda, bir avukatın varlığı başvurunun ciddiyetini artırır ve idarenin keyfî karar alma ihtimalini azaltır. Sonuç olarak; Türkiye’de Yabancıların Kalış Hakkı Hukuka Dayanmalıdır Gerek insani ikamet izni, gerekse iltica başvurusu, yabancıların yaşam hakkı ve insan onuru bağlamında Türkiye’de kalmasını sağlayan hukuki mekanizmalardır. Ancak bu hakların etkili bir şekilde kullanılabilmesi, doğru başvuru yöntemiyle ve profesyonel destekle mümkündür. Unutulmamalıdır ki; yanlış atılmış bir adım, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir.
 
Geri
Üst