A
Admin
Yönetici
Yönetici
Batı Asya turu kapsamında Katar’a giden ABD Başkanı Donald Trump, Doha’da Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin ev sahipliğinde düzenlenen akşam yemeğine katıldı. Ziyaret, ABD’nin bölgede İran’a karşı yeni cepheler inşa etme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Trump, İran’ın nükleer programına dair barışçıl bir çözüm istediklerini öne sürerken, bu konudaki kararın artık Tahran’a ait olduğunu söyledi. Ancak Trump’ın sözleri, bölgede İsrail’in Gazze’ye yönelik katliamlarına tam destek veren Washington yönetiminin barış çağrılarıyla çelişiyor. ABD Başkanı, Katar Emiri’nin İran’la yürütülen nükleer müzakerelerde arabulucu rol oynayabileceğini dile getirdi. “Tehlikeli bir durum. Doğru şeyi yapmak istiyoruz. Belki de milyonlarca insanın hayatını kurtaracak bir şey yapmak istiyoruz.” diyerek, ABD’nin sözde barışçıl niyetlerini yineledi. Oysa milyonlarca Gazzelinin hayatı, tam da bu tür emperyalist politikaların sonucu olarak her gün tehdit altında. Trump, Katar’ın müzakereler sürecinde ABD ile yakın işbirliği içinde çalıştığını belirtirken, müzakerelerin barışçıl biçimde sonuçlanmasını istediğini söyledi. Ancak bu “barış” mesajları, sahada yaşanan yıkımla ve ABD'nin İsrail’e sağladığı sınırsız destekle taban tabana zıt. Gazze’de ABD-İsrail çifte vatandaşı olan esir asker Idan Alexander’ın serbest bırakılmasında Katar’ın oynadığı role de dikkat çeken Trump, bu yardımlar için Katar’a teşekkür etti. Bu açıklama, bazı Arap yönetimlerinin Gazze’de dökülen kanı emperyalist müttefiklerle daha yakın ilişkiler kurmak adına pazarladığı yönündeki eleştirileri güçlendiriyor. Trump ayrıca, “Umarım İran burada ne kadar iyi bir dostu olduğunun farkına varır. Bir anlamda ben de iyi bir dostum çünkü pek çok insan benim çok daha sert bir yol izlememi tercih ederdi.” sözleriyle, İran’ı tehdit ederken bir yandan da dostluk mesajı vererek klasik Amerikan çifte standardını sürdürdü. Bu ziyaret ve açıklamalar, bölgedeki bazı Arap rejimlerinin direniş cephesine sırt çevirerek Gazze halkının acılarını görmezden geldiğini ve ABD-İsrail hattında emperyalist ittifaklara yöneldiğini bir kez daha ortaya koydu.