A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ülkemizde spor gündemini futbol, futbolu gündemini transfer dedikoduları, dedikoduları oyuncu simsarları belirliyor.
Taraftarlık güdüsüyle hipnotize edilmiş beyinler, yüz milyarlarca liralık pazarın alıcısı olmaya zorlanıyor. Forma, kombine, dekoder satışı derken, tüketmek üzerine kurulu sistem tıkır tıkır işliyor. Alan razı satan razı.
Ya madalyonun öteki yüzü?
Türk futbolundaki şike, bahis, teşvik primi işleri yıllardır bilinen gerçekler.
Lakin bu pisliklerin ortaya çıkarılması yürek, cesaret, adalet ve kararlılık gerektiriyor!
Salı gece yarısı Futbol Federasyonu resmi sitesinde hukuk müşavirliğince yapılan disiplin sevkleri açıklandı.
28 Nisan 2024 tarihinde, Sincan Belediyesi Ankaraspor ile Nazilli Belediyespor arasında oynanan maçta yaşananlar üzerinden tam 55 kişi “şike yaptıkları, kendi maçları üzerinden bahis oynadıkları gerekçesiyle” disiplin kuruluna sevk edildi.
Şaşırdım mı? Asla.
Sezon öncesi hazırlık maçlarında, liglerde, özellikle alt kategorilerde yasa dışı bahis iddiaları ayyuka çıkmışken, buz dağının görünen yüzüden bir parça kopup düştü önümüze.
Kokuşmuşluğa bakar mısınız? Bulaşmayan kalmamış.
Kulüp başkanları, yöneticileri, antrenörleri, masörleri ve iki takımdan tam 37 futbolcu. Ahlak sözcüğünün değerini yitirdiği yerde insanların gözünü para bürümüş.
Peki, nasıl ortaya çıktı skandal? Bir önceki TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin masasına konan hakem ve temsilci raporlarının ciddiye alınmasıyla.
Ardından maç görüntülerinin izlenmesi, soruşturmaya konu olan isimler hakkında Cumhuriyet savcılığına şikayette bulunulması, telefon görüşmelerinin teknik takibi, söz konusu maça oynanan bahis oranlarındaki şüpheli artışın mercek altına alınması ve iki futbolcunun itirafları.
Konu yargıya intikal etmese, 1.5 yıldır nadasa bırakılan olay, federasyon tarafından ifşa edilebilir miydi? Yorum sizin.
Gelinen noktada beklenen; futbolun kılcal damarlarına sirayet eden bu kötülüğün ibreti alem için en ağır biçimde cezalandırılmasıdır.
Federasyon, 55 kişiyi eğer suçlularsa futbol dünyasından silip atmalı, savcılar 6222 sayılı yasaya dayanarak en ağır yaptırımları istemeli.
Siyaseten “nüfuz” kullanarak bu işten paçasını kurtarmaya çalışanlara asla taviz verilmemeli.
Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu; yumağın ucu elinizde. Çekin ve gerisini getirin. Görev sürenizce iyi anımsak istiyorsanız, bu tarihi fırsatı kaçırmayın.
Edirne’den ötesi yalan
Hafta içinde Avrupa kupalarında mücadele eden dört temsilcimizin maçları vardı.
İki yenilgi, iki beraberlik alabildik. Ve skorlara bakıp umut pompaladı şanlı medyamız.
İyi oynarsın, kazanır kaybedersin. Soruyorum; şu dört maçın hangisinden keyif alabildik?
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın turu rövanşa bırakması, Samsunspor’un deplasmanda öne geçtiği müsabakayı kaybetmesi, Başakşehir’in sahasında Romanya ekibine yenilmesi daha play-off turunda keyfimizi kaçırdı.
Edirne’dan ötesi yalan diyoruz ya. Halimiz ortada işte. Onca transfer, harcanan para ve yatırım çöpe gidiyor her seferinde. Umarım haftaya yüzümüzü güldürecek sonuçlar gelir de, biz yanılırız tespitimizde.
Gelişmiş ülke
“Gelişmiş ülke, fakirlerin bile arabaya bindiği ülke değil, zenginlerin bile otobüse bindiği ülkedir.” -Gustavo Petro
Taraftarlık güdüsüyle hipnotize edilmiş beyinler, yüz milyarlarca liralık pazarın alıcısı olmaya zorlanıyor. Forma, kombine, dekoder satışı derken, tüketmek üzerine kurulu sistem tıkır tıkır işliyor. Alan razı satan razı.
Ya madalyonun öteki yüzü?
Türk futbolundaki şike, bahis, teşvik primi işleri yıllardır bilinen gerçekler.
Lakin bu pisliklerin ortaya çıkarılması yürek, cesaret, adalet ve kararlılık gerektiriyor!
Salı gece yarısı Futbol Federasyonu resmi sitesinde hukuk müşavirliğince yapılan disiplin sevkleri açıklandı.
28 Nisan 2024 tarihinde, Sincan Belediyesi Ankaraspor ile Nazilli Belediyespor arasında oynanan maçta yaşananlar üzerinden tam 55 kişi “şike yaptıkları, kendi maçları üzerinden bahis oynadıkları gerekçesiyle” disiplin kuruluna sevk edildi.
Şaşırdım mı? Asla.
Sezon öncesi hazırlık maçlarında, liglerde, özellikle alt kategorilerde yasa dışı bahis iddiaları ayyuka çıkmışken, buz dağının görünen yüzüden bir parça kopup düştü önümüze.
Kokuşmuşluğa bakar mısınız? Bulaşmayan kalmamış.
Kulüp başkanları, yöneticileri, antrenörleri, masörleri ve iki takımdan tam 37 futbolcu. Ahlak sözcüğünün değerini yitirdiği yerde insanların gözünü para bürümüş.
Peki, nasıl ortaya çıktı skandal? Bir önceki TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin masasına konan hakem ve temsilci raporlarının ciddiye alınmasıyla.
Ardından maç görüntülerinin izlenmesi, soruşturmaya konu olan isimler hakkında Cumhuriyet savcılığına şikayette bulunulması, telefon görüşmelerinin teknik takibi, söz konusu maça oynanan bahis oranlarındaki şüpheli artışın mercek altına alınması ve iki futbolcunun itirafları.
Konu yargıya intikal etmese, 1.5 yıldır nadasa bırakılan olay, federasyon tarafından ifşa edilebilir miydi? Yorum sizin.
Gelinen noktada beklenen; futbolun kılcal damarlarına sirayet eden bu kötülüğün ibreti alem için en ağır biçimde cezalandırılmasıdır.
Federasyon, 55 kişiyi eğer suçlularsa futbol dünyasından silip atmalı, savcılar 6222 sayılı yasaya dayanarak en ağır yaptırımları istemeli.
Siyaseten “nüfuz” kullanarak bu işten paçasını kurtarmaya çalışanlara asla taviz verilmemeli.
Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu; yumağın ucu elinizde. Çekin ve gerisini getirin. Görev sürenizce iyi anımsak istiyorsanız, bu tarihi fırsatı kaçırmayın.
Edirne’den ötesi yalan
Hafta içinde Avrupa kupalarında mücadele eden dört temsilcimizin maçları vardı.
İki yenilgi, iki beraberlik alabildik. Ve skorlara bakıp umut pompaladı şanlı medyamız.
İyi oynarsın, kazanır kaybedersin. Soruyorum; şu dört maçın hangisinden keyif alabildik?
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın turu rövanşa bırakması, Samsunspor’un deplasmanda öne geçtiği müsabakayı kaybetmesi, Başakşehir’in sahasında Romanya ekibine yenilmesi daha play-off turunda keyfimizi kaçırdı.
Edirne’dan ötesi yalan diyoruz ya. Halimiz ortada işte. Onca transfer, harcanan para ve yatırım çöpe gidiyor her seferinde. Umarım haftaya yüzümüzü güldürecek sonuçlar gelir de, biz yanılırız tespitimizde.
Gelişmiş ülke
“Gelişmiş ülke, fakirlerin bile arabaya bindiği ülke değil, zenginlerin bile otobüse bindiği ülkedir.” -Gustavo Petro