A
Admin
Yönetici
Yönetici
75 yıl önce bugün: 14 Mayıs 1950… “Yeter, söz milletindir!” şiarıyla millet gereğini yaptı. Şeflik rejmi münhezim oldu. 21 Temmuz 1946’da yapılan açık oy gizli sayım sistemiyle milletin bağrına çöken sistem 14 Mayıs 1950’de tarihin gayya kuyusuna atıldığı söylense de gerçeğin öyle olmadığı her 10 yılda bir rutinleştirilen cuntacılıkla milletin boğazından ellerini hiç çekmediler. Sokakları karıştırdılar. Osman Paşa Marşı’nın (Plevne) sözlerini “ Olur mu böyle olur mu/ kardeş kardeşi vurur mu/ yıkılası diktatörler bu dünya size kalır mı” diyerek değiştirip 27 Mayıs Cuntasının propaganda malzemesi yaptılar, millî iradeyi gasp edip Meclisi kapattılar, hükümet üyelerini astılar bu cinayet ve hıyaneti de yıllarca (1963-1980) Hürriyet ve Anayasa Bayramı adı altında millî bayram olarak kutladılar. İhanetleri kazanım adıyla pazarladılar… Toplumu ayakta tutan ne kadar değer varsa ona hasım oldular, medeniyet değerlerine saldırıyı ilerleme ve çağdaşlık saydılar. İnanç ve etnik kimlikler inkar edildi. Azınlıklar da bu zulümden kurtulamadılar. Varlık Vergisi’ni ödeyemeyenler çalışma kamplarında buldular kendilerini. Toplumun kanaat önderleri itibar suikastlarıyla sindirilmek istendi. Bazıları sürgün edildi. Bu her cuntanın mecburi işi idi, adeta… Her darbe aynı zamanda terör yapılanmasıdır. Gezi, darbe girişimidir; bir terör yapılanmasıdır. 17/25 Aralık darbe girişimidir, terör yapılanmasıdır. 6-8 Ekim 2014 Kobani ve 2015 Çukur-Hendek olayı ile Mart 2025 Saraçhane olayları arasında fark var mı? 15 Temmuz’da darbeciler derdest edilemeselerdi, aynı zamanda Cinayet, Hıyanet, Rüşvet ve Yolsuzluk Platformu olan Yurtta Sulh Konseyi de Türkiye’nin kurucu iradesi olacaktı. Cunta ve terör iç içedir. Terör örgütü PKK kendini feshetti… Ancak terörden nemalananları aldı bir telaş. Kimi Türkiye Cumhuriyeti’nin devletlik vasfını kaybettiğini kimi Lozan Anlaşması’nın tehlikeye girdiğini, kimi de teröristlerin işsiz sayısını artıracağını ileri sürerek Terörsüz Türkiye’ye takoz olmanın yollarını arıyor. Siyonist İsrail, bunlar kadar cüretkar değil… Herhalde nasıl olsa Sözcü’lerimiz bizim adımıza gerekeni söylüyorlar deyip daha uygun anı beklemeye koyulduklarına şüphe yok. Terörsüz Türkiye idealinin kendilerinin sonu olduğunu gördüklerinden suret-i haktan görünerek milliyetçi nutuklarla milleti terörün içine çekmeye çalışıyorlar. Bunun için şehit ailelerini, gazileri de istismar etmekten geri durmuyorlar. Siyokemalizm, terör üretim bataklığıdır, Siyonizmin tarikatıdır. Ülkenin huzur ve barışa ulaşabilmesi için bu ifrit zihniyetin ipini pazara çıkarmak her namuslu insanın görevi olmalıdır. Bu zihniyetin beslendiği siyasi ve ekonomik kaynaklar aynı zamanda terörün beslendiği kaynaktır. Yasaklarla teröre zemin hazırlanmış, Türkiye, telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi kayıplara maruz bırakılmıştır. İnkar, kendinden başkasına hayat hakkı tanımamak, Siyonizmin/Siyokemalizmin en bariz özelliğidir. Terör örgütü PKK kendini feshetti, FETÖ, kuyruğu dik tutmaya çalışıyor ancak Siyokemalizm açık-gizli tüm unsurlarıyla öylece duruyor. Terörün ve toplumsal hastalıkların tedavisi ancak yepyeni bir anayasa ile mümkündür. Türkiye, bu “deli gömleğini” çıkaramazsa Cinayet ve Hıyanet Platformu daha büyük bir şevk ve iştiha ile saldırıya geçecektir. *** Hırsız kutsama/kurtarma seansları tehlikenin vahametini göstermektedir. Terör örgütü PKK’nın kendini feshetmesi tabi bir sonuç, savunma sanayinin güçlenmesiyle kıpırdayacak hali kalmadı. Siyokemalizm ise kendini “kurucu irade” görüyor. En çetin mesele… Terörün kurucusu… *** 2 yıl önce… 14 Mayıs 2023’te yaka kaptırılsaydı ilk önce Savunma Sanayisine “dokunacaklardı.”