A
Admin
Yönetici
Yönetici
Uzmanlar, dünya genelinde nüfusun yüzde 1’inden daha azını etkileyen ancak ciddi bir psikoz bozukluğu olan şizofreninin göçmenlerde daha yaygın olduğunu öne sürüyor. Peki bunun sebebi ne?
Halüsinasyonlar ve sanrılar, şizofreninin en belirgin semptomları arasında yer alır. Psychology Today'de yer alan habere göre, motivasyon eksikliği ve duyguları ifade etmekte zorluk gibi işaretler de şizofreninin habercisi olabilir.
Şizofreni tedavileri arasında aripiprazol, risperidon ve klozapin gibi antipsikotik ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlara, özellikle tedaviye dirençli şizofreni vakalarında daha sık başvurulur.
Şizofreninin risk faktörleri arasında doğum sırasında komplikasyonlar, gebelikte annede hastalık, yüksek baba yaşı, soğuk mevsimlerde doğmak ve esrar kullanımı yer alır. Şizofreni gelişmesinde daha az bilinen bir risk faktörü ise göçtür.
Klinik psikolog Arash Emamzadeh, göçmenliğin şizofreniye yol açtığı yönündeki iddiaların gerçeği pek yansıtmadığını ileri sürüyor. 1932’de Norveçli bir psikiyatrist olan Ørnulv Ødegård, ABD’ye göç eden Norveçlilerin, ağır psikoz nedeniyle hastaneye kaldırılma olasılığının iki kat daha fazla olduğunu belirten bir makale yayınlamıştı. Ancak, seçici göç hipotezini destekleyen araştırma bulguları oldukça zayıf.
Göçün getirdiği stresin de psikolojik sorunlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak bilim insanlarına göre, tek risk faktörünün stres olması durumunda diğer ruhsal hastalıkların da (örneğin, anksiyete, depresyon) yaygın olması beklenirdi.
Yakın zamanda yapılan çok uluslu bir araştırma, sosyal güçlüklerin (yoksulluk, işsizlik, zayıf sosyal destek, ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kalma) psikoz gelişimi üzerindeki önemini vurguladı. Göç öncesi, göç sırası ve sonrasındaki sosyal dezavantajların, göçmenlerde psikoz olasılığını artırdığı ifade edildi.
Bu araştırmaya göre, göçmenlerin şizofreniye ya da diğer psikoz türlerine duyarlılığının altında sosyoekonomik zorluklar, sosyal izolasyon, yabancılaşma duygusu ve toplumsal yenilgi yer alıyor olabilir.