Şifreli bildirimler

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Türkiye’de inanılmaz şeyler oluyor! Bir gün MHP lideri çıkıyor; terörist başına sesleniyor “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gelsin konuşsun!” Sayın Devlet Bahçeli bu sözleri söylerken, televizyonun başında, yanlış duydum diyerek önce pek aldırmıyorum. Ama sonrasında gündeme bu sözler bomba gibi düşüyor! Vardır devlet büyüklerinin bir bildiği! Falan derken apar topar İmralı görüşmeleri, terör örgütü PKK’nın bildirileri, terör liderine “Sayın” diye hitap etmeler falan! Ne oluyor yahu? “PKK tarihi sürecini tamamlamıştır. Silahları bırakıyoruz!” Tabii ki barıştan yanayım. Ata’mın dediği gibi “Yurtta sulh cihanda sulh” Ama aklımda soru işaretleri var. Neticede barış olacaktı madem, kayyumlar, hapis cezaları ne olacak? Peki kendini fesheden bu örgütün, feshetme süreci nasıl olacak? Bu terörist yapının Suriye, İran’daki ve onların başındaki örgütler de kendini feshedecekler mi? Silahlar nereye teslim edilecek? Bildirilerindeki Lozanlı, anayasalı garip(!) maddeleri, devlet kabul edecek mi? 1924 Anayasasını, tartışmak terör örgütünün haddine midir? Daha önce de akillerle birlikte, barış diyerek bizi yanılgıya (!) düşüren, sözünü tutmayan terör örgütüne nasıl güveneceğiz? Anlamaya çalışıyoruz, 50 yıldır, 40 bin şehit verdiğimiz terör örgütü bir anda aklanacak mı? Sorgulamadan sormadan hiçbir şey olmamış gibi mi yapacağız? “Barış” kavramı iki ülkenin anlaşmasıyla olur, terör örgütünde kimi muhatap alacağız? Koca Türkiye Cumhuriyeti hapisteki terör lideri Apo’yla mı görüşecek? Herkes her şeyi bilebilir mi? Fikir almadan uzmanlara sormadan, kapılar arkasında önemli kararlar alınabilir mi? Ve en önemli soru; demokrasi olmadan barış olabilir mi? Haftaya 19 Mayıs Atatürk’ü Anma 1919 Gençlik ve Spor Bayramı. Umarım memleketimiz için her şey hayırlı olur. Ve Türk Gençliğine yakışır bir gelecek bırakırız… Haydi gelin 19 Mayıs’ın şerefine bir Atatürk anısı anlatayım sizlere: Niyazi Ahmet Banoğlu’nun anılarından: Mustafa Kemal Paşa’nın Etimesgut Köyü’nde yaşlı bir dostu vardı. Adam eski Rumeli göçmenlerindendi. Mustafa Kemal Paşa ile senli benli konuşurlardı. Fidan dikme ve Ankara’yı yeşillendirme merakı Mustafa Kemal’i her gün çiftliğe çekiyordu. Toprakların bir bölümünde, yapılan her türlü denemelere rağmen ağaç tutturulamamıştı. Mustafa Kemal ısrarla toprağı tahlil ettirip, çeşitli fidanları diktirtiyordu. Hiçbiri istenen ve beklenen sonucu vermiyordu. Mustafa Kemal’in bu işle çok uğraştığını gören Etimesgutlu yaşlı adam bir gün şöyle der: -A be Paşam!.. Zor işlerden hoşlanırsın, olmayacağı oldurmak istersin. Fidan tutmaz niçin bu kadar zorlanırsın? Mustafa Kemal kestirip attı: -Mademki topraktır, mutlaka tutacak. Yaşlı adam: -Benim toprak dediğime bakma, toprak dedimse, söz gelişi söyledim. Burası toprak olsaydı dediğin doğruydu. Fakat bu toprak değil ki… -Ya nedir öyleyse? -Kayadır! -Amma da yaptın ha bunca ziraat mühendisi baktı, topraktır dediler! -Ne dediler bilmem. Fakat onlar habire toprağın yüzünde dolaşıyorlar. Oysaki bu ince yüzün alt tarafı, boydan boya düpedüz kayalıktır. İnanmazsan kazdır. Mustafa Kemal bu cahil ama toprağın dilinden anlayan adamın sözünü dinledi. Toprağın değişik yüzeylerini kazdırdı. Nereye kazma vurulduysa, otuz kırk santim altta, yekpare sert bir kaya ortaya çıktı. Mustafa Kemal yine sordu: -Neden bunu şimdiye kadar bana söylemedin? -Sen okumuşların sözüne daha çok inanırsın da ondan!.. Mustafa Kemal şöyle dedi: -Bu sözün doğrudur ben okumuşların sözüne daha çok inanırım. Fakat bu yaşa kadar toprakla uğraşan sana da inanırım. Çünkü bu işte sen de “okumuş” sayılırsın!” Saygıyla ve Sevgiyle anıyorum Atamı! Nice 19 Mayıs’lara…
 
Geri
Üst