A
Admin
Yönetici
Yönetici
Nihat AK/EGE TELGRAF- Temmuz ayının kızıl kamçısı, gökyüzünden yere iniyor. 25 Temmuz 2025’e dek sıcaklıklar mevsim normallerinin 8 derece üzerine tırmanacak. Yetkililer çağrıda bulunuyor: Özellikle kronik hastalar, yaşlılar ve çocuklar; 11.00 ile 16.00 saatleri arasında açık alandan uzak durun. Bu saatler, güneşin değil, suskun bir tehlikenin saatleri. Bu yalnızca bir sıcak dalgası değil; doğanın sabrını taşıran, tarımı imtihan eden bir iklim savaşı. Kavrulan tarlalarda domates henüz kızarmadan pişecek, biber dalında köz olacak. Seralardaki umut buharlaşacak; fide, filiz, meyve... Güneşin hışmına teslim olacak. İklim krizinin sert nefesiyle şekillenen bu yenidünyada, eski yöntemlerle üretim yapmak yetersiz kalıyor. Artık bilimsel ve akıllı sulama tekniklerini geniş alanlarda, makro ölçekte yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, doğa ile teknoloji arasındaki dengeyi kuranın geleceğe atılacak en büyük adım olacağı görüşüne birleşiyor. ‘TOPRAĞIN ALTIN ANAHTARI’ Tarımda su kullanımının bir ihtiyaçtan ziyade üretimin temel taşı olduğunu vurgulayan Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi, “Bitkilerin büyümesi, gelişmesi ve kaliteli ürün verebilmesi için suya düzenli ve yeterli miktarda ihtiyaç vardır. Tarımda su sadece bir girdi değil aynı zamanda verimi belirleyen en kritik unsurlardan biridir. Dünyadaki toplam su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarımda kullanılmaktadır. Bu da bize tarımın suya ne denli bağımlı olduğunu açıkça gösteriyor. Doğru sulama yöntemleriyle tarımsal verimde yüzde 30 ila yüzde 100 arasında artış sağlamak mümkündür. Bazı ürünler vardır ki, suyla buluştuğunda verimdeki artış çarpıcı boyutlara ulaşır. Örneğin, mısır üretiminde modern sulama teknikleri uygulandığında verimde yüzde 100’e varan artışlar sağlanabilmektedir. Aynı şekilde, pamuk, susuz koşullarda çok düşük verim verirken, etkili sulama ile verimi yüzde 80'e kadar artmaktadır. Sebzelerde, özellikle domates, biber ve salatalık gibi suya duyarlı ürünlerde, sulama verimi yüzde 70-90 oranında yükseltebilmektedir. Patates, şeker pancarı ve ayçiçeği gibi endüstri bitkileri de suya son derece duyarlıdır. Bu ürünlerde de verim artışı yüzde 60 ila yüzde 80 arasında değişmektedir. Meyve ağaçları, özellikle narenciye, elma ve şeftali gibi türlerde, düzenli sulama sadece meyve miktarını değil, aynı zamanda kaliteyi de ciddi şekilde artırır. Bazı tahıllar da ise sulu tarımla susuşuz tarım arasında 5 kata kadar bir fark vardır. Tüm veriler bize suyun tarımsal verimin kaderini belirleyen bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Su toprağın e tarımın altın anahtarı gibidir” dedi. ‘DOĞRU MİKTAR VE ZAMANLAMA’ Bilinçsiz su kullanmanın toprağın tuzlanmasına ve verimliliğinin düşmesine de yol açtığına dikkati çeken Çiftçi, “Suyun doğru kullanımı, hem üretimin sürdürülebilirliği hem de kaynakların korunması açısından büyük önem taşır. Su, bitkilerin büyüme ve gelişme süreçlerinde vazgeçilmezdir; ancak gereğinden fazla veya yanlış zamanda kullanılan su, hem bitki sağlığını olumsuz etkiler hem de doğal kaynaklarımızı hızla tüketir. Doğru sulama yöntemleri ve zamanlamasıyla bitkilerimizin ihtiyaç duyduğu nemi optimum seviyede karşılarız. Bu sayede verimi artırır, ürün kalitesini yükseltir ve ekonomik olarak üreticimize büyük katkı sağlarız. Ayrıca, suyu bilinçsiz kullanmak toprağın tuzlanmasına ve verimliliğinin düşmesine yol açar. Bu yüzden suyu akıllı, ölçülü ve sürdürülebilir biçimde kullanmak zorundayız ” diye konuştu. ‘AKILLI SULAMA YÖNTEMLERİ’ Kuraklığın ve iklim krizlerinin etkisi altındaki tarımda, akıllı ve doğru sulama yöntemlerini benimsemenin, hem su kaynaklarını korumak hem de tarımsal verimi artırmak için en etkin çözüm olduğunu dile getiren Çiftçi, “İklim krizlerinin derinleştiği, kuraklıkların arttığı günümüzde, tarımsal sulamada daha az suyla daha fazla verim elde etmek, sürdürülebilir üretimin temel hedefi haline gelmiştir. Bu hedefe ulaşmanın en etkili yolu ise doğru sulama yöntemlerini kullanmaktan geçer. Öncelikle, damla sulama sistemleri suyun doğrudan bitkinin kök bölgesine verilmesini sağlar. Bu yöntem, su kaybını azaltırken, bitkinin ihtiyacını tam ve dengeli karşılayarak verimi önemli ölçüde artırır. Aynı zamanda toprak yüzeyinde buharlaşmayı ve yabancı otların gelişimini engeller. Bir diğer etkili yöntem ise yağmurlama sulamadır. Su damlacıklar halinde bitkinin her tarafına homojen şekilde dağıtılır, bu da özellikle sebze ve meyve tarımında verimi artırır. Yağmurlama, toprakta suyun dengeli şekilde tutulmasını sağlar ve bitki besin maddelerinin daha iyi alınmasına yardımcı olur. Bunun yanı sıra, mikro sulama teknikleriyle özellikle hassas bitkiler için minimum su kullanarak maksimum fayda sağlanabilir. Bu yöntemle su, bitkinin ihtiyacına göre ayarlanabilir ve su tasarrufu sağlanır. Toprağın nemini korumak için malçlama da oldukça önemlidir. Toprak yüzeyinin örtülmesi suyun buharlaşmasını azaltır ve sulama ihtiyacını düşürür” ifadelerinin kullandı. ‘MAKRO PLANLAMA’ Su yönetimine yönelik çalışmaların makro düzeyde ele alınmasının artık kaçınılmaz bir hal aldığını anlatan Çiftçi, “Yeraltı barajlarının yaygınlaştırılması su kaynaklarımızın korunması ve kullanımı açısından büyük önem taşımaktadır. Damla sulama sistemlerinin teşvik edilmesi artık yeterli değildir; bu sistemlerin tamamının devlet tarafından karşılanması tarımda su tasarrufunu artıracak ve üreticimizin yükünü hafifletecektir. Ayrıca, suya daha az ihtiyaç duyan tarımsal ürünlerin ekim ve dikimlerinin özendirilmesi, kaynaklarımızı daha verimli kullanmamıza olanak sağlar. Tarım ve Orman Bakanlığı ile bazı üniversitelerin mikro düzeyde su yönetimine dair çalışmaları var. Ama su tasarrufu tekniklerinin ve su yönetiminin makro düzeye taşınması, bütüncül politikalarla, geniş çapta uygulanması gerekmektedir. Bu noktada, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın liderliğinde bütüncül ve entegre bir su yönetimi yaklaşımı geliştirilmesi kaçınılmazdır. Su, tarımın can damarıdır ve bu değerli kaynağı koruyarak, sürdürülebilir üretimi sağlamak için hep birlikte hareket etmeliyiz” şeklinde konuştu.