Sema Bayar’ın Kibar Serseri’si

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Hece Dergisi ve yayınları, günümüz edebiyatı adına önemli bir konuma haiz. Hece Dergisi için edebiyatımızın “Amiral Gemisi” de diyebiliriz. Dergi, Amiral Gemisi olunca akla ister istemez bu gemiyi kim yürütüyor sorusu geliyor. Geminin “Kaptan Köşkü”nde ise Ömer Faruk Ergezen oturuyor. Daha önceki birkaç yazımda belirttiğim gibi Ömer Faruk ağabey işin ticari boyutundan ziyade yarına bir şeyler bırakma ve üstlendiği misyonun gereğini ve sorumluluğunu yerine getirme derdinde olan birisi. Dergiyi de yayınevini de bu şuurla yönetmeye çalışıyor. Dilimizin ve medeniyetimizin zenginliklerini gençlere onların üslubu ile anlatmak amacıyla Genç Hece adında kitaplar çıkarmaya başlaması da bu düşüncenin mahsulüdür. Daha önceki yazılarımda bir kaçını tanıttığı bu serinin 3. kitabı olan “Kibar Serseri”, Sema Bayar’ın kaleminden çıkmış bir kitap. “Biraz polisiye biraz mizah” alt başlığı ile yayınlanan kitap 88 sayfadan müteşekkil. Bayar kitabını şöyle özetlemiş. “Kibar Serseri, bir gençlik hikâyesi. AAL’de gençlerin bir gününe şahit oluyorsunuz. Üstelik karakterler de tanıdık. Bir anda Efruz Bey çıkıyor karşınıza, monoklünü şöyle bir düzeltip sizi üstten süzüyor. Tren istasyonunda Anna’nın ışıltısına kapılıyorsunuz. Raskolnikov ile bir şeyleri değiştirme arzusu duyarken Cingöz Recai ile bir gizemin peşine düşüyorsunuz. Üstelik bu maceraya, emekliliğe ayrılmadan önce son bir işe çıkan atarlı bir ilham perisi de eşlik ediyor. Ne yazacağını pek de bilemeyen sarsak bir yazar kestiriyor gözüne. Lakin yazar da bildiğini okumaya kararlı. Başlıyor bir didişme. İlham perisi de kitaba bir ön söz yazıyor. Sık sık da yazarın sözünü kesip hikâyeye bir istikamet tayin ediyor. Nihayetinde son sözü de yine ilham perisi söylüyor. Aynı ruhtan beslenen iki ayrı kalemin birlikte aktığı bir kitap çıkıyor karşınıza. Kibar Serseri üst kurmacanın sınırlarında geziniyor: “Eh ne diyelim alın size biraz polisiye biraz mizah.” Bir iki cümle de biz ilave edersek aslında hikâyemiz AAL’de düzenlenen Roman Kahramanları Festivali esnasında yaşanan ilginç olayları anlatılıyor. Diğer roman kahramanları bir yana bana kalırsa romanda Cingöz Recai tiplemesi baskın karakter olarak ortaya çıkıyor. Yine Raskolnikov ve Anna Karenina tiplemeleri de olayın diğer kahramanları. Yazar bu romanda artık klasikleşmiş romanların kahramanlarını tıpkı bu romanlardaki karakteristik özellikleri ile kendi hikayesine başarılı bir şekilde dahil etmiş. Bu yönüyle hem gençlerin olaya ilgisini çekerken bir yandan da gençlere bu kahramanların anlatıldığı asıl eserleri merak ettirerek onların bu eserleri okumasını da amaçlamış. Örneğin Cingöz Recai tiplemesi, tıpkı gerçek Cingöz Recai romanlarında olduğu gibi aslında bu karmaşık olayı yine kendi üslubu ile çözüveriyor. Malumunuz Cingöz Recai, Peyami Safa’nın Fransız yazar Maurice Leblanc'ın Arsen Lüpen karakterinden esinlenerek Server Bedi müstearı ile yazmış olduğu tefrika romanlarından birisidir. Peyami Safa, Server Bedi müstearını da annesi Server Bedia Hanımefendi’den ilhamla türetmiş. Hatta kaynaklardan Peyami Safa’nın Server Bedi müstearı ile 140'a yakın roman yazdığını da öğreniyoruz. Her ne kadar edebiyat tarihçisi İsmail Habip Sevük Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nde, Peyami Safa'nın Server Bedi imzasını kullanmasındaki amacının bu imza ile verdiği eserler ile edebi ürünlerini ayırmak olduğunu ifade etse de Peyami Safa, Server Bedi imzalı eserlerin diğer eserlerinden geri kalmadığı belirtir. Bu kitabı ilginç kılan bir diğer özellik de Sema Bayar’ın da belirttiği gibi kitabın yazılmasına vesile olan ilham perisi ile yazar arasındaki sürtüşmenin de yer almasıdır… Kitap ilham perisinin önsözü ile başlıyor. Burada yazar, bir yandan okurun ilgisini çekmeye çalışırken bir yanda da ilham perisi ile münakaşaya girerek kendi özeleştirisini de okuru ile paylaşıyor. “Birazdan okuyacağınız kitap bir polisiye roman olduğuna göre yazarın okuru hızlıca olay mahalline götürmesi faydalı olabilirdi. Karanlık bir dehliz, nemli bir bodrum kat ya da ürkütücü bir orman. Gelin görün ki yazar bunun yerine karakterleri siz kıymetli okurlara tanıtıp kitabın asıl konusuna çok sonraları değinmeyi tercih etti. Yetmezmiş gibi bir de yukarıda saydığım oldukça dikkat çekici mekânlar yerine tamamen sıradan, içinizden pek çoğunun belki her gün önünden geçtiği eski bir liseyi seçti. Tarihî bir taş binaymış, bahçesindeki asırlık çınarlar nice hatıra saklarmış, mekânın da bir ruhu varmış vs. vs. vs. Romanın daha en başında yazarla düştüğümüz fikir ayrılıkları da beni bu ön sözü yazmaya itti. Kapakta dikkatinizi çekmiştir. Bir de mizah var demiş. Bizimkinin mizah yazacağı hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Polisiye ile mizahı aynı potada nasıl eritecek bakalım. Yahu bir sor, bir danış. Ben ne güne duruyorum.” İlham perisi bu şekilde üç yerde araya girerek kendi varlığını hatırlatıyor. Yazar, ilham perisini konuşturarak kitabın mizahi tarafını da bu şekilde kurgulamış oluyor. Belki şiir ilhamla yazılır ama bir hikâye, bir roman da ilham ile yazılır mı demeyin, gerçekten romanlar da ilham ile yazılabilir. Siz bu hususu tartışadurun ilham perimiz kendisine dudak bükülmesinden ve ikinci plana itilmesinde duyduğu rahatsızlığı akademik bir analiz ile şöyle izah etmiş. “Üzülerek söylüyorum ki yazarlar ilham perilerine eskisi kadar sadakat göstermiyor. 18. ya da 19. yüzyılda hatta 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar ilham perileri büyük hürmet görür, birtakım spiritüel ayinler yerine getirilerek çağrılırdı.” İlham perisi bu akademik çözümlemenin ardından kendi deyimiyle “çok bilmiş yazarına” serzenişine devam ediyor. “Şimdilerde yazarlar fikirleri bizden alıyor lakin bizlere hürmet göstermek şöyle dursun sözlerimize kulak dahi asmıyor. Yok efendim üslupmuş, özgünlükmüş, yazarın sesiymiş, peh... 21. yüz yılla birlikte maalesef yazar üzerindeki tahakkümümüzü kaybetmiş bulunuyoruz. Tahakküm işte canım, bir tür hâkimiyet kurma. Anlayacağınız durumumuz içler acısı. Gerçi artık yazarlar peri avına çıkmıyor aksine biz, sarsak yazarları kovalıyoruz. Ne günlere kaldık.” Devamı kitapta… İyi okumalar…
 
Geri
Üst