A
Admin
Yönetici
Yönetici
ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülke tarihindeki en önemli başkanlık kararnamelerinden birini imzalayacağını duyurarak, "Reçeteli ilaç ve farmasötik fiyatları neredeyse anında yüzde 30 ila yüzde 80 oranında düşürülecek. Dünya genelinde fiyatlar artacak" ifadeleri gözleri ilaç sektörüne çevirdi. Türkiye’deki ilaç fiyatlandırılması konusunda bilgi veren İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, meslektaşlarının Eczacılık Günü'ne çeşitli sorunlarla girdiğine dikkati çekerek, sektörde süregelen sıkıntılara vurgu yaptı. ‘SAĞLIKÇILAR MUTSUZ’ Siyasi otoritelerin farklı bakışı nedeniyle sağlık hizmetlerinde bir mutsuzluk yaşandığına dikkati çeken İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “İlaç fiyatlandırma sistemi gerçeklikten uzak. Gerek sağlık hizmetlerine gerekse ilaç hizmetlerine daha fazla bütçe ayrılması gerekiyor. Bu hizmetler ve bütçelemesinde siyasi otoritelerin bakışı ile ilgili çok farklı bir noktadayız. Sağlık sektöründe, pek çok farklı branşta çalışanın karşılaştığı sorunlar gün geçtikçe artmakta. Sıkıntılar, çalışanların görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerini engelleyerek, onların iş motivasyonunu ve genel yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Sadece eczacılar değil birçok sağlık çalışanı için önemli adımlar atılması, çalışanların motivasyonunun artırılması adına büyük bir gereklilik haline gelmiş durumda. Sağlık çalışları mutsuz” diye konuştu. ‘GERÇEKLE BAĞDAŞMIYOR’ İlaç fiyatlandırma sisteminin piyasa şartlarından uzak olduğunu vurgulayan Başkan Sayılkan, “Günümüzde 1 Euro'nun döviz kuru, piyasalarda 43,19 Türk Lirası olarak işlem görmekte. Ancak, ilaç sektöründe uygulanan döviz kuru ise çarpıcı bir şekilde farklılık gösteriyor; burada 1 Euro, yalnızca 21 bira 67 kuruş olarak hesaplanıyor. İlaç sektöründeki bu döviz kuru, gerçek piyasa değerleriyle hiçbir şekilde uyuşmamakta ve sektör içindeki mali dengeyi ciddi biçimde etkilemekte. Bu ekonomik bariyerler nedeniyle, eczanelerde sunulan ilaç ve eczacılık hizmetinin sürdürülebilirliğini sağlamak zorlaşıyor. Ayrıca eczacılar, ekonomik zorluklarla başa çıkmaya çalışırken, işlerini sürdürmek için sürekli kredilere başvurmak zorunda kalıyor. Ne yazık ki bu durum, emeklerinin hak ettiği karşılığı alamadıkları bir döngünün oluşmasına yol açıyor. Bizler, bu ülkede sunulan sağlık hizmetinin daha nitelikli hale gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Eczacılığın, toplum sağlığını koruma ve iyileştirme misyonunu başarıyla sürdürebilmesi için sektörün ekonomik gerçeklerle uyumlu hale getirilmesi hayalini kuruyoruz. Eczacıların hak ettikleri emeğin karşılığını aldığı, ekonomik sorunlarla değil mesleki gelişimle meşgul olduğu bir geleceğe ulaşmak için mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı. ‘TASARRUF BASKISI’ Yurttaşın cebinden çok para çıkmadan ilaç ve sağlık hizmetlerine ulaşabileceği bir sistem geliştirilmesi gerektiğini belirten Başkan Sayılkan, “Her geçen gün, vatandaşlarımızın alım gücü belirgin bir şekilde düşmekte, bu da onların ilaç ve sağlık hizmetlerinden giderek uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu durum, sadece bireyleri değil, toplumu bir bütün olarak etkilemekte ve sağlık sisteminin temel işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırmaktadır. Özellikle emeklilerimiz ve sabit gelirli vatandaşlarımız için sağlık hizmetlerine erişim, ekonomik nedenlerden ötürü daha da güç hale gelmiştir. Bizim öncelikli arzumuz, insanlarımızın cüzdanlarından büyük miktarda para çıkmadan, ihtiyaç duydukları ilaçlara kolayca ulaşabilmeleridir. Sağlık hizmeti alırken sorun yaşamayan, erişilebilir ve etkin bir süreç herkes adına oldukça önemlidir. Ancak, bu noktada siyasi otoritenin sağlık alanındaki tasarruf baskısından bir nebze olsun vazgeçmesi gerekmektedir. Bilinmelidir ki, birçok alanda yüksek harcamalar yapılırken ilaç ve sağlık sektörü üzerindeki tasarruf baskısı, ironik bir şekilde sağlık hizmetlerinin kalitesine olumsuz yansımaktadır. Sürekli olarak global bütçeye uyum sağlama telaşı, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlamakta ve onların en temel ihtiyaçlarını karşılamada güçlükler doğurmaktadır. Sağlık alanında daha esnek ve ihtiyaç odaklı bütçe politikaları geliştirilmezse, toplumun refahı ve sağlık standartları ciddi risk altında kalacaktır” şeklinde konuştu. ‘ULU ORTA SATIŞ’ Marketlerde ilaç satışı yapılmasının yanlış olduğunu vurgulayan Başkan Sayılkan, “Günümüzde, birçok süpermarket ve benzeri perakende noktalarında C vitamini, D vitamini ve kalsiyum gibi ürünlerin rahatça satıldığını gözlemliyoruz. Ancak, bu tür ürünlerin herkesin erişimine açık, ulu orta şekilde satışa sunulmaması gerektiğine inanıyoruz. Bu durum, tüketiciler açısından yanlış kullanım riskini de beraberinde getirmektedir. Bu ürünlerin satışının doğru çerçevede yapılması gerektiğini defalarca dile getirmemize rağmen, ne yazık ki bu konuda ısrarla bir değişiklik yapılmamakta ve ürünler market raflarında yer almaya devam etmektedir. Asıl sorun, bu tür ürünlerin üreticileri tarafından ruhsatlarının "ilaç" kategorisinde alınmamasıyla başlamaktadır. İlgili ruhsatlar ilaç olarak kategorize edilmediğinde, bu ürünlerin standart ilaç düzenlemelerine tabi olmadan piyasaya sürülmesi kolaylaşmakta ve üreticiler, sağlık standartlarına uygun olmamasına rağmen herhangi bir hukuki sorunla karşılaşmamaktadır. Bu durum, hem kamu sağlığını tehlikeye atmakta hem de eczacılık mesleğinin toplum sağlığı üzerindeki etkisini azaltmaktadır. Bu ürünlerin nasıl ve nerede satılması gerektiği konusunda daha katı düzenlemeler yapılmadığı takdirde, kontrolsüz tüketim nedeniyle ortaya çıkabilecek sağlık problemlerinin artması kaçınılmaz olacaktır” şeklinde konuştu. ‘İHTİYAÇ FAZLASI ECZACI’ Türkiye’de fakültelerinden her yıl mezun olan 4-5 bin eczacının olduğunun altını çizen Başkan Sayılkan, “Ülkemizde şu anda 62 eczacılık fakültesi bulunuyor ve her yıl 4-5 bin eczacı mezun edilmekte. Ancak, bu gençlerimize iş alanı sağlanamıyor ve birçok eczacı ihtiyaç fazlası olarak mezun ediliyor. Onlara son derece ağır ve pahalı bir eğitim süreci yaşatıyoruz, ardından kendi başlarının çaresine bakarak iş bulmalarını bekliyoruz. Eczane açmaları ya da başka bir yere yerleşmeleri gibi imkanlar ne yazık ki oldukça sınırlı. Bu nedenle, bazı fakültelerin kapatılması ve kontenjanların ciddi şekilde düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Eğitim sistemindeki bu dengesizlik, başlı başına büyük bir sorun teşkil etmekte ve derhal çözüme kavuşturulması elzemdir” ifadelerini kullandı.