S.O.S! Genç oranı, son 85 yılın en düşük seviyesinde

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Evet, TÜİK rakamlarına göre durum böyle. Hızla yaşlanıyoruz yani. Boşanmalarda rekor kırıyoruz. Evlenmek istemeyenlerin oranı gittikçe artıyor. İşte beka meseleleri! İçine düştüğümüz sıkıntılı durumu aşabilmemiz için “bakış açısı” devrimine ihtiyacımız var. Paradigma değişimine ihtiyacımız var. * Üzerinde adeta bıktırasıya durduğumuz konulardan biri de “ 12 yıl mecburi eğitim” uygulaması. Bizim zamanımızda 5 yıl olan mecburi eğitim, 28 Şubatçıların baskısıyla kesintisiz 8 yıla çıkartılmıştı. Sonra… Ak Parti iktidarı döneminde, 4+4+4 formülüyle, 12 yıla yükseltildi bu süre. Modelin kesintili olması iyiydi ama mecburi eğitimin 12 yıl yapılması, ülkemiz için çok zararlı oldu. Çocukların büyük bir bölümü, mecburi eğitim sürecinden 18 yaşında “mesleksiz lise diplomalı” olarak çıktı. Bunların çoğu büyük bir bölümü yine “mesleksiz diplomalı” üreten üniversitelere gitti. Kahir ekseriyeti de “Devlet Memuru” olabilmeyi hayal etti. Devlet, bunların küçük bir bölümünü istihdam edebilince… Özel sektör de “neredeyse orta yaşa gelmiş” diplomalı mesleksizlerin büyük bir bölümünü “işe yaramaz, hatta işe zarar verir eleman” olarak görünce… İş tıkandı. Biz, gençleri 12 yıl mecburi eğitime bağlayınca… “Sınavdan beş, on net çıkartabileni” üniversiteli yapınca… Hayatlar ötelendi… Hayatların ötelenmesi evlilikleri de öteledi. Ancak 30 yaşında kendilerine gelebilen gençler, evliliği ancak o yaştan sonra düşünebilir oldu. Sonra da… Nüfus artış hızı çakıldı! Sıkıntının boyutları Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “Varoluşsal Tehdit” boyutlarına ulaştı. Bir sistem ki; Öğretmen de, öğrenci de, veli de şikâyetçi. Okumak için yanan da okumamak için elinden geleni yapan da şikâyetçi. Hasta da doktor da şikâyetçi İşçi de işveren de şikâyetçi. Polis de savcı da şikâyetçi. Avukat da, mühendis de şikâyetçi. Neyse ki Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, bu konuları en iyi bilenlerden. Özellikle müsteşarlık Dönemi’nden gelen büyük tecrübeler var. Milli Eğitim Camiası’nı çok çok iyi biliyor. Ülkenin hassasiyetlerini ve karşı karşıya bulunduğu tehditleri çok iyi biliyor. Sistemin sıkıntılarını net bir şekilde görüyor ve ekibiyle birlikte çözüm yolları arıyor. * Okuyucularımız ve takipçilerimizle aramızda gönül köprüleri var. Mümkün olduğunca yüz yüze, telefon aracılığı ile görüşmeye, onları dinlemeye, ülke meselelerine dair görüşlerinden, bize yönelik eleştirilerinden istifade etmeye çalışıyoruz. Kıymetli paylaşımlarından bazılarını da dikkatlere sunmaya çalışıyoruz. Bunlardan biri de Eğitimci Mahir Kılıçoğlu. Uzun yıllar boyunca eğitimle ilgili çalışmalar yapan Sayın Mahir Kılıçoğlu’nun dikkatimizi çektiği yazılarından biri, “Nüfus Meselesi 2: Nedenleri ve Öneriler” başlığını taşıyor. Yazının tamamına, bu başlıkla ve yazar ismiyle arama yaparak ulaşabilirsiniz. Buradan, çok önemli gördüğüm birkaç tespit ve teklifi dikkatlerinize sunmak isterim. Bunlar bizim yazılarımızda da isık sık üzerinde durduğumuz konular. Zaman zaman “Kentsel dönüşüm için önce kırsal dönüşüm!” dediğimizi bilirsiniz. Sayın Kılıçoğlu, nüfus artış hızının yavaşlamasının sebeplerini ele alırken, bu konuya girmiş. “Nüfus artış hızını yavaşlatan daha çok kırsalın boşalması ve şehir nüfusunun artmasıdır. İbni Haldun, şehirlere yerleşenlerin rahata alıştıklarını ve bir defa rahata alışan toplumların yeniden kırsala dönemeyeceklerini belirtir. İbni Haldun, ayrıca şehirli nüfusun korkular içinde yaşadığını, kırsaldakilerin ise daha cesur ve girişken olduğunu ifade eder. Kırsalın boşalması, insanların şehirlerde mukim hale gelmesi, hayatın doğal akışı gereği insanları rahata alıştırır ve bunun yanında daha güvensiz ve tedirgin hale getirir. Şehirlerin kalabalıklaşması gelir adaletsizliğini arttırır, güvenlik ve istikrara zarar verir. Özellikle son yıllarda artan bireyselcilik ve tüketim çılgınlığı, şehir yaşamından kaynaklanan tehlikeleri arttırmaktadır.” diyor Sayın Kılıçoğlu. Okumaya ve özetleyerek yansıtmaya devam edelim: Şehir nüfuslarının aşırı artması ve kırsalın boşalması, ülkenin sadece nüfus sorununu doğurmaz. Kırsalın boşalması ülke güvenliği, ülke ekonomisi, ülke kalkınması vb. için de önemli sorundur. Şehirlere taşınan nüfus daha fazla alt ve üst yapı, daha fazla ulaşım sorunu, daha fazla tüketim, daha fazla güvenlik sorunu doğurmaktadır. Ülkemizde ciddi bir konut açığı var. Bu açığı ilçelere ve Anadolu’nun düşük nüfuslu şehirlerine dağıttığımızda sorun önemli oranda çözülür. UZAYAN EĞİTİM SÜRELERİ İşe ve mesleğe katılım ötelendikçe evlilikler ötelenmekte, evlilikler ötelendikçe sahip olunan çocuk sayısı düşmektedir. İnsanların doğum için en verimli dönemleri 20'li yaşlarıdır. İnsanlar bu yaşlarda eğitime devam ettikleri için, evlenebilmeleri ve çocuk sahibi olabilmeleri çalışma hayatının başlamasının ötesine taşınmaktadır. Bu da evliliklerin 30’lu yaşlara doğru ötelenmesine sebep olmaktadır. Bu da evliliklerin 30’lu yaşlara doğru ötelenmesine sebep olmaktadır.” ARTAN KADIN İSTİHDAMI Özellikle kadın nüfusunun çalışması konusundan gösterilen çabalar çocuk sahibi olma konusundaki eğilimleri de olumsuz etkilemektedir. Kadın istihdamından çok daha fazla erkek istihdamının teşvik edilmesi, ev kadınlığının da bir iş olarak görülüp desteklenmesi gerekmektedir. AİLEYİ TEHDİT EDEN YASAL DÜZENLEMELER Süresiz nafaka meselesi, kadının beyanı hususu en çok aile kurumuna zarar vermektedir. Zina yapan evli kişilerin aile kurumuna verdikleri zarar nedeniyle cezalandırılmaları gerekmektedir. Hatta zina nedeniyle boşanma olduğunda evlilikten sonra edinilen mallar için zina yapan aleyhine bir takım yaptırımlar düzenlenmelidir. Aileyi koruyan, aileye önem veren yasal düzenlemeler yapılmalı ve bütün yasalar bireyden önce aileyi öncelemelidir.” DİKEY YAPILAŞMA Şehirlerin dikey yapılaşması özellikle nüfusun yenilenme hızını olumsuz etkilemektedir. Ankara gibi bozkırın ortasında kurulan ve arazi sorunu olmayan şehirlerde bile yatay yapılaşmanın değil dikey yapılaşmanın öne çıktığı görülmektedir. Dikey yapılaşma insanın yalnızlaşmasına, bireyselliğin beslenmesine ve aile kültürünün kaybedilmesine neden olmaktadır. Getirdiği tatlı rant nedeniyle dikey yapılaşmanın dar alanlarda yüksek nüfus yığılmasına, park yeri sorununa, trafik ve ulaşım sorununa neden olması göz ardı edilmektedir.(*) **** Evet, Sayın Kılıçoğlu’nun tespit ve tekliflerinden bir bölümünü bu şekilde yansıtmış olduk. Sonuç olarak: Eğitim, kadın, aile, şehirleşme, betonlaşma, kentsel dönüşüm, kırsal dönüşüm, geleneksel medya, sosyal medya, aydın sorunu… Birçok alanda sıkıntılarımız var. Bugünkü usullerle ve bakış açısıyla, ne nüfus artış hızının dibe çakılmasını engelleyebiliriz ne de aile meselemizi halledebiliriz. “Aileyi yaşat ki Devlet yaşasın!” demek yetmiyor. Bu yılı Aile Yılı ilân etmek de öyle. Bizim “bakış açısı” devrimine ihtiyacımız var. Paradigma değişimine ihtiyacımız var. “Öze dönüş”e ne dersiniz? (*) kamuexpress.com ()
 
Geri
Üst