A
Admin
Yönetici
Yönetici
Vatikan’ın yeni Papa’sı XIV. Leo’nun kırmızı mozzettayla halka ilk görünüşü, sadece bir kıyafet tercihinden öte anlamlar taşıyor. Bu renk, Katolik geleneğinde Kutsal Ruh’un ateşini ve kilisenin dünyevi otoritesini simgeliyor. Ancak İslam coğrafyasının hafızasında kırmızı, farklı sahneleri canlandırıyor: Haçlı ordularının bayrakları, sömürgeci güçlerin üniformaları ve Batı’nın Doğu’ya dair tarihsel üstünlük iddiaları… XIV. Leo’nun bu tercihi, Francis döneminde beyaz cübbeyle örülen kırılgan diyalog köprülerini sarsabilecek bir hamle olarak okunabilir. Papa Francis, pontifikası boyunca tevazu ve diyalog vurgusuyla öne çıkmıştı. İnsan Kardeşliği Belgesi, Türkiye ziyareti sırasında Ayasofya’da dua edişi ve göçmen haklarına dair açıklamaları, onu İslam dünyasında “farklı” bir Papa yapmıştı. Ancak bu açılımlar, Vatikan içinde bile muhalefetle karşılanıyor; “Kilisenin misyonerlik ruhunu zayıflattığı” eleştirilerine neden oluyordu. XIV. Leo’nun kırmızı mozzettası, adeta bu eleştirilere cevap niteliğinde: Kilise, siyasi ve ruhani otoritesinden ödün vermeyecek. Bu mesaj, özellikle Türkiye gibi hem laik devlet geleneğine sahip hem de İslam dünyasıyla tarihsel bağları olan bir ülke için karmaşık sonuçlar doğurabilir. Türkiye’nin Vatikan’la ilişkileri, her zaman ince bir dengede ilerledi. Bir yanda dinler arası diyalog çağrıları, diğer yanda Ortadoğu’daki mezhep çatışmalarında taraf olma endişesi… 2006’da Papa XVI. Benedict’in Regensburg’da İslam’ı şiddetle ilişkilendiren sözleri, bu dengenin ne kadar kırılgan olduğunu göstermişti. XIV. Leo’nun kırmızı vurgusu, benzer bir krize zemin hazırlayabilir. Zira Türk kamuoyu, bu rengi “Haçlı zihniyetinin dirilişi” olarak yorumlama eğiliminde. Kırmızının İslam kültüründeki yeri ise ikircikli. Türk bayrağındaki al rengi, şehit kanını ve bağımsızlık ruhunu temsil eder. Şiilikte İmam Hüseyin’in Kerbela’daki fedakarlığı, kırmızı ile anılır. Mevlevilikte ise kırmızı kaftan, ilahi aşkın sembolüdür. Ancak aynı renk, Batı’nın Doğu’ya dair tarihsel tahakkümünü de çağrıştırır. Papa’nın bu tercihi, hangi anlamda okunursa okunsun, İslam dünyasının Batı’yla ilişkilerindeki kırılganlığı hatırlatıyor. Semboller, eyleme dönüşür mü? Asıl mesele, kırmızı mozzettanın arkasındaki niyet. XIV. Leo, bu rengi kilisenin doktriner katılığını vurgulamak için mi giyiyor? Yoksa İslamofobi’ye karşı mücadelede cesaret mesajı vermek için mi? Cevap, Vatikan’ın somut adımlarında gizli. Filistin’deki işgal politikalarına karşı tutum, Avrupa’da yükselen Müslüman karşıtlığına verilen tepkiler ve Türkiye ile kültürel iş birlikleri… Tüm bunlar, kırmızının anlamını belirleyecek. Türkiye’nin bu süreçteki rolü kritik. Hem laik devlet yapısı hem de İslam dünyasındaki liderlik iddiası, onu Vatikan’la ilişkilerde “denge unsuru” yapıyor. Ancak kırmızı mozzettanın yol açabileceği güvensizlik, iki tarafın Ortadoğu’da ortak insani projeler geliştirmesini engelleyebilir. Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanlığı ile Vatikan arasında başlatılabilecek dinler arası akademik çalışmalar veya Kudüs’ün korunmasına dair ortak girişimler, bu gerilimi azaltabilir. İslam coğrafyası ise sembollerden çok eylemlere odaklanmalı. Papa’nın kıyafetinin rengi değil, Filistin’deki çocukların hayatına dokunup dokunmadığı önemli. Batı’da camilere yönelik saldırıları kınamayan, göçmenlerin dramına sessiz kalan bir Vatikan’ın kırmızı mozzettası, ancak ikiyüzlülüğün simgesi olur. Müslümanlar, tarihin kendilerine öğrettiği gibi, niyet okumaktan çok eylemleri izlemeli. SONUÇTA, KIRMIZI BİR RENKTEN İBARET DEĞİL. ONA ANLAM YÜKLEYEN, GİYENDİR. XIV. Leo, bu rengi Francis’in açtığı yolda “cesaretle” taşıyabilirse, kırmızı mozzetta tehlikeli bir sembol olmaktan çıkıp umudun rengine dönüşebilir. Ancak İslam ve Ortadoğu coğrafyası, tarihin yüklediği acı tecrübelerle güçlü ve temkinli bir duruş sergilemek zorunda. Haçlıların kılıçlarından sömürgecilerin bayraklarına, Batı’nın “medeniyet” maskesi altındaki tahakküm pratiklerine kadar uzanan bir tarih, Müslümanları sembollerin ardındaki niyeti sorgulamaya mecbur bırakıyor. Bugün Filistin’de kanayan yaralar, Arakan’da sessiz çığlıklar ve Batı’da yükselen İslamofobi karşısında Vatikan’ın sessizliği, kırmızı mozzettanın “şehit kanı” değil, “ikiyüzlülük” rengi olarak okunmasına neden olabilir. Müslüman coğrafya, artık kelimelere değil eylemlere bakıyor. Papa’nın Kudüs’teki işgali kınaması, göçmenler için adım atması ve İslamofobiye karşı küresel bir dil benimsemesi, bu rengi masum kılabilir. Aksi halde, kırmızı mozzetta Haçlı zihniyetinin modern bir versiyonu olarak hafızalara kazınacak. Türkiye ise bu süreçte hem savunma kalkanı hem diyalog köprüsü çerçevesinde kalmalı. Osmanlı’nın cihanşümul adalet mirasını taşıyan bir ülke olarak, Vatikan’a şu mesajı net vermeli: “Kırmızıyı tahakkümle değil, hakkaniyetle taşıyın. Aklınızdan çıkarmayın: Müslümanlar, artık ‘sembolik jestlerle’ avutulamayacak kadar güçlü ve aklı hür.” Ortadoğu’nun ateş çemberinde yükselen bu ses, kırmızı mozzettanın kaderini belirleyecek. Ya Papa’nın elindeki kırmızı, Batı’nın tarihsel hatalarından dönüşün rengi olacak ya da Haçlı kılıçlarının gölgesinde kaybolup gidecek. Müslüman coğrafya, eylemleri izleme kararlılığıyla tarihin tekerrür etmeyeceğini kanıtlayacak. Unutanın kılıcı kırılsın ki gerçek güç, tepkiyi değil, tedbiri; korkuyu değil, temkinli direnci gerektirir. Tarih, en parlak renkleri bile niyetin değil, adaletin terazisinde tartar.