Niyet et ve yola çık

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Hayat, bazen bir nehrin akışına benzer; bizi sürükler, dönemeçlerden geçirir. Ama asıl mesele, nasıl yüzdüğümüzde saklı. Lise yıllarımda, matematik problemlerini çözmek için saatler harcadığımı hatırlıyorum. Ta ki, bir gün formüllerin ardındaki hikâyeyi duyana kadar… Ezberlediğim her denklem, bir dilin etimolojisiydi aslında. Körü körüne tekrar etmek yerine, anlamın izini sürmek, ustalığın ilk adımı oldu. Deneyim dediğimiz şey, kaç yıl yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınızdır. Yirmi yılını tasarıma vermiş biri, hâlâ renk uyumunu ıskalıyorsa, bu süre değil sürecin kalitesi sorgulanmalı. Tıpkı bir ağacın yaş halkaları gibi: Her halka, o yılın rüzgârını, güneşini taşır. Kökler ne kadar derine inerse, dallar o kadar göklere uzanır. Derinlik, yüzeyde görünmez. Tadao Ando ve Mimar Sinan’nın eserlerine bakın. Her bina, bulunduğu coğrafyanın ruhuyla konuşur. Sanki toprağın sesini dinlemiş, taşa can vermiş. Bu, bir formül takip etmekle değil, bağlamla dans etmekle mümkün. Ustalık, tekniği aşmak ve özü yakalamaktır. “Mükemmellik, tutarlılıkla gelen bir üstünlüktür” der kriminolog üstadı Chambliss. Olimpiyat yüzücüleri bile, kazandıkları her madalyayı suya çizdikleri her kusursuz çizgiye borçlu. Tasarımda da öyle: Rastgele açılan onlarca kurs sekmesi değil, neye ihtiyacınız olduğunu bilmek önemli. Bir UI tasarımcısı, tipografide zayıfsa, renk paletiyle oynamak yerine harflerin nefes alışını öğrenmeli. Gerçek öğrenme, bir enstrüman çalmak gibidir. Notaları bilmek yetmez, parmakların tellere dokunuşundaki nüansı hissetmek gerek. Bir gitarist, akorları değil, müziğin ruhunu taşır. Tasarımcı için de bu böyle: Bir rengi seçmek, onun hikâyesini bilmek demek. Mesela mavi, sadece bir ton değil; denizin dinginliği, gökyüzünün sonsuzluğudur. “Rekabetten kaçmanın yolu özgünlüktür” sözü, bugün her zamankinden daha anlamlı. Yapay zekâ araçları hız kazandırdıkça, vasat işler çoğalıyor. Fark yaratmak için kendi sesinizi bulun. Eğer insanlara dokunmak sizi heyecanlandırıyorsa, erişilebilirlik sizin imzanız olsun. Ya da tipografideki titizliğiniz, karakterinizin yansıması… Dikkat! Piyasa, “bir ayda uzman olun” diyen sahte rehberlerle dolu. Oysa gerçek bilgelik, neyi bilmediğini kabullenmekle başlar. Aforist Nassim Taleb’in dediği gibi, “Bir kuşun uçması için kanatları yeterli değil, rüzgârı hissetmesi gerekir.” Alman endüstriyel tasarımcı Dieter Rams gibi düşünün: “Bu tasarım, kullanıcıya gerçekten değer katıyor mu?” Hayal etmek, yaratmanın ilk adımıdır. Michael Jordan, her smacı zihninde binlerce kez canlandırırdı. Tasarımda da akışa girmek için detayları önceden görmek şart. Bir mobilya tasarlıyorsanız, ahşabın dokusunu, kullanıcının oturuşunu, gölgenin düşüş açısını zihninizde çizin. Ancak böyle tutkuya dönüşür fikirler. Bir çınar ağacı kaç yılda büyür? Kökleri toprağa değil, zamana tutunur. Dalları, yalnızca güneşi değil, her mevsimin hikâyesini taşır. 10.000 saat, kum saatindeki boş bir rakamdan ibaret. Önemli olan, her saniyeyi niyetle yoğurmak. Tıpkı bir seramikçinin çamura ruh üflemesi gibi: Dönen çarkta şekil değil, anlam arar. Yolculuk, soruların gölgesinde ilerler. "Nerede eksikim?" sorusu, bir pusula işlevi görür. Bu soru, sizi gölgelerden ışığa çıkarır. Merak, bir meşaledir; yolu değil, ufku aydınlatır. Bir mimarın taşa baktığı gibi bakın kendinize: "Bu hamur, hangi forma dönüşmek istiyor?" Dünyayı dokuyanlar, yalnızca iplikleri değil, renklerin dilini bilir. Siz de öyle yapın. Bir heykeltıraş titizliğiyle düşünün: Mermere vuran her çekiç darbesi, hayalinizin sesini yansıtsın. Israr, kumları savurur; bilinç ise kuyumcu gibi işler. Şimdi, gözlerinizi kapatın. Zihninizde bir kapı açılsın: Orada, henüz dokunmadığınız bir tuval var. Fırçanızı hangi renge batıracaksınız? Cevap, içinizde saklı. Çünkü gerçek ustalık, dışarıda değil, içeride keşfedilir. Yolunuz, kendi sessizliğinizde çizilmiş olsun…
 
Geri
Üst