Ne Urla kalabalığı ne Çeşme pahalılığı! İzmir’e yarım saat olan serin ve berrak denizli bu koy hafta sonu için ideal

A

Admin

Yönetici
Yönetici
İrem Buse KIRKKAYALI - EGE TELGRAF/ İzmir’in Urla ilçesine bağlı Balıklıova, yarım saatte ulaşılan küçük bir sahil kasabasının sabah erken saatlerde uyanan sessizliğini, öğle güneşinde cam gibi parlayan denizini ve akşamüstü balık kokusuna karışan rüzgârını aynı günde yaşayabileceğiniz nadir adreslerden. Akdağ’ın serin esintisi sırtınızı okşarken, kıyıdaki lokantalardan yükselen tava sesi ve gün batımının turuncusu, “iyi ki geldim” dedirten o Ege duygusunu hemen yerleştirir içinize. Küçük bir mahalle kadar mütevazı, Ege kadar cömert; Balıklıova tam da budur.

BALIKLIOVA NEREDE?


Urla merkeze yaklaşık 30 kilometre, İzmir’e ortalamada bir saatlik sürüş mesafesinde olan Balıklıova, Karaburun Yarımadası’nın güney ucunda, çamlarla makilerin sarmaş dolaş olduğu kıyı boyunca uzanır. İzmir–Çeşme otoyolundan Karaburun kavşağına ayrılıp sahil yoluna bağlandığınızda deniz sol omzunuza düşer ve yol boyu eşlik eder size. Yaz kış Balçova’dan hareket eden otobüslerle de ulaşım mümkündür; tekerleklerin ritmi düştükçe rüzgârın deniz tuzu daha fazla çarpar yüzünüze. Kasabanın “yarım saatlik kaçış” hissi, şehirden kopmadan denize kavuşmak isteyenlere hızla nefes olur.

POLİKHNE’DEN BALIKLIOVA’YA


Balıklıova’nın adı geçmişin derinliğinde Polikhne olarak yankılanır. Eski bir Rum yerleşmesi olan köy, mübadele yıllarında kabuk değiştirirken hafızasında denizin çekilip ovayı balıklarla doldurduğu rivayeti saklar; işte o yüzden “balıklarla dolan ova” diye anılır ve adı Balıklıova’ya dönüşür. Kıyıya bakan taş evlerin gölgeleri gün ortasında kısalır, akşamüstü uzar; tarih, denizle yan yana yürümeyi bilenlerin omzunda taşınır.

DENİZİN EŞSİZ DAVETİ


Kasabanın merkezine yakın halk plajı, çakılın ayaklara masaj gibi geldiği, yer yer kum ve yosunun denizin doğallığını hatırlattığı bir kıyıdır. Su berraktır, rüzgâr döndüğünde serinliğini artırır ve yaz sıcağında bile ayıltan bir tazelikle sarar bedeni. Kıyıdan birkaç adım sonra derinlik artabilir; çocuklu ailelerin deniz ayakkabısı ve gölgelik planını önceden düşünmesi huzuru büyütür. Sabahın ilk saatlerinde suyun süt mavisi, öğleden sonra aynaya dönüşen parlaklığı ve akşam üzeri altın rengi bir şerit gibi kıyıya vuran ışık, aynı günün üç farklı hatırasını cebinize koyar.

KIYI LOKANTALARI VE GÜNBATIMININ TADI


Balıklıova’da sabah erken kalkmanın ödülü, kıyıda kurulan küçük mezatta taze balığa denk gelmektir. Çupranın gümüş pulları güneşi yakaladığında, günün menüsü kendini belli eder; öğleye doğru sahil boyunca sıralanan lokantalarda mavi plastik sandalyeler, beyaz masa örtülerine düşen limon lekeleri ve rüzgârda sallanan tenteler Balıklıova’nın kendine özgü ritmini çalar. Sezer’in Yeri, Partal Kardeşler, Balıklıova Manzara Restaurant derken, bir koy gerideki Taş Ev ile Şadi Restaurant’a uzanan rota, salaşla lezzetin nasıl aynı masaya sığdığını anlatır. Rıdvan’ın Yeri’nde paylaşılan bir tabak kalamar ya da tam kıvamında bir salata, gün batımının turuncusunu damakta bırakır.

KOKUSU İLE HATIRLANAN LEZZET


Kasabadan ayrılmadan önce fırınların önünde bekleyen sıcak tepsilerin buğusuna yaklaşın; Balıklıova un kurabiyesi pudra şekersiz sadeliği, çıtırlığı ve tereyağının ağır ağır açığa çıkan kokusuyla çocukluğun en temiz anılarını çağırır. Çayın buharı kurabiyenin kokusuna karıştığında kasabanın adı bir tat hissi olarak yerleşir hafızaya; yol uzadıkça paket yavaş yavaş hafifler, ama geriye mutlaka gülümseyen bir kırıntı kalır.

AKDAĞ’IN SERİN RÜZGARI DA BURADA!


Balıklıova, sırtını Akdağ’a yasladığı için yaz ortasında bile beklenmedik bir serinlik taşır. Rüzgârın açtığı patikalarda kısa yürüyüşlerle denizi farklı açılardan izlemek, tepeye çıkıp sahilin kıvrımlarını kuşbakışı takip etmek, “yakındayım ama şehirden uzağım” hissini derinleştirir. Sabahın erken saatlerinde başlayan adımlar, öğle sıcağında sahile inip tuzla serinleyerek tamamlanır; günün sonunda rüzgâr, saçınıza ve zihninize aynı anda ferahlık taşır.

MANAL KOYU’NDA GÜNEŞİ BATIRMAK


Karaburun yarımadasının büyük plajlarından Manal Koyu, Balıklıova rotasını uzatmak isteyenlerin uğradığı bir başka sahnedir. Suyu berrak ve sakindir; zeminde kum arayan hayal kırıklığına uğrayabilir ama denizin temizliği ve gün batımında ortaya çıkan sessizlik, sahilin hatırasını saate bakmadan büyütür. Kimi onu “Sezen Aksu Koyu” diye anar; bir söylentinin peşinden yürürken aslında aradığınız şeyin dinginlik olduğunu anlarsınız. Akşamın turuncusu Manal’da daha uzun kalır, dalga kıyıya daha yumuşak vurur.

Balıklıova (1)


KÖY PAZARI VE KÜÇÜK MUTLULUKLAR


Balıklıova’nın iç sokaklarında dolaşırken, doğa yürüyüşlerine karışan kekik kokusunu, tezgâhlarda satılan salça, turşu, marmelat kavanozlarının camında kırılan ışığı ve kapı önlerinde oturanların sohbetine karışan kahkahayı duyarsınız. Yol üstünde alınan birkaç domatesin kokusu arabanın içine yayılır, bagajdaki file eve varana kadar sabırsızlanır. Kasaba, küçük anların toplamından oluşan büyük bir huzuru misafiriyle paylaşmayı iyi bilir.

EGE’DE BİR ÖMÜR


Balıklıova, şehre yakın bir nefes, kıyıda uzun bir bakış ve sofrada unutulmaz bir lokma demektir. Denizin üstüne düşen ışığı sakince izlemek, rüzgârla konuşmayı öğrenmek ve akşam olduğunda “yarın yine gelirim” diyebilmek… İşte bu kasaba, aceleyi kapıda bırakıp kalan her şeyi yavaşlatmanız için var. Gelişiniz denize, gidişiniz gönlünüze iyi gelsin; Balıklıova, yolu bilenleri her mevsim aynı şefkatle karşılar.
 
Geri
Üst