A
Admin
Yönetici
Yönetici
İrem Buse KIRKKAYALI - EGE TELGRAF/ Tarihi taş evleri, saklı koyları ve Ege’nin eşsiz lezzetleriyle Cunda Adası, son yılların en gözde tatil rotası haline geldi. Vizesiz ve ekonomik bir tatil arayan gençler, Yunan Adaları yerine rotasını artık Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı bu özel adaya çeviriyor.
Alibey Adası olarak da bilinen Cunda, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı sınırları içinde bulunuyor ve Ege Denizi’nde yerleşime açık en büyük ada olma özelliğini taşıyor. Kara bağlantısı sayesinde ulaşımı kolay olan ada, 1817’de yapılan dolgu yolu ve 1964’te inşa edilen Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü ile ziyaretçilerini ağırlıyor. İzmir’den yaklaşık 2,5 saat süren keyifli bir yolculukla Cunda’ya ulaşmak mümkün.
Cunda’nın doğal koyları gençlerin favorisi haline gelmiş durumda. Ortunç Koyu, Pateriça ve Akvaryum gibi bölgeler, serin denizi ve sakin atmosferiyle öne çıkıyor. Kamp ve doğa tutkunlarının uğrak noktası olan bu koylar, sosyal medyada paylaşılan karelerle adeta viral oluyor. Çataltepe ve Duba Plajı ise aileler ve günübirlik ziyaretçiler için ideal seçenekler sunuyor.
Cunda Adası, sadece deniziyle değil tarihiyle de dikkat çekiyor. Antik dönemde “kokulu ada” anlamına gelen Ekatonisos veya Moshonisi adlarıyla anılan Cunda, Rum ve Türk kültürünün izlerini taşıyan yapılarla dolu. Restore edilen Taksiyarhis Kilisesi günümüzde Rahmi Koç Müzesi olarak hizmet verirken, Agios Yannis Kilisesi ise Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi’ne dönüştürülmüş durumda. Çamlı Manastırı ve adadaki yel değirmenleri, ziyaretçilere unutulmaz fotoğraf fırsatları sunuyor.
Cunda’nın gastronomik mirası da gençlerin ilgisini çekiyor. Zeytinyağlı otlar, kabak cipsi ve köz biber dolması gibi geleneksel mezelerle başlayan lezzet yolculuğu, papalina balığı, ahtapot salatası ve midyeli iç pilavla devam ediyor. Tatlı severler için ise lor tatlısı, höşmerim ve damla sakızlı dondurma öne çıkıyor. Gün batımında damla sakızlı Türk kahvesi eşliğinde yapılan keyif ise adanın en unutulmaz deneyimlerinden biri.
Cunda, kompakt yapısı sayesinde bisikletle keşfe oldukça uygun. Taş sokaklarda dolaşmak, tarihi evlerin arasında gezmek ve günbatımında yel değirmeni manzarasında fotoğraf çekmek, ziyaretçilerin favori aktiviteleri arasında. Sabahları yerel kahvaltı mekanlarında güne başlamak, öğleden sonra tekne turu ile çevredeki koyları keşfetmek, Cunda tatilinin olmazsa olmazları arasında.
Yunan Adaları’na gitmeden aynı Ege atmosferini yaşamak isteyen gençler, son yıllarda rotayı Cunda’ya çevirdi. Vizesiz ulaşım, ekonomik tatil imkânı ve kültürel çeşitlilik, adayı cazip kılan başlıca etkenler arasında. İzmir, Balıkesir ve İstanbul gibi büyük şehirlerden kolayca ulaşılabilmesi, kısa tatiller için de ideal bir seçenek oluşturuyor.
Ege’nin incisi Cunda Adası, tarihi dokusu, huzurlu doğası ve eşsiz mutfağıyla Santorini’yi aratmayan bir tatil deneyimi sunuyor. Bu yaz rotanızı Yunan Adaları yerine Cunda’ya çevirerek hem gözünüzü hem de gönlünüzü doyurabilirsiniz.
EGE’NİN EN BÜYÜK YERLEŞİME AÇIK ADASI
Alibey Adası olarak da bilinen Cunda, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı sınırları içinde bulunuyor ve Ege Denizi’nde yerleşime açık en büyük ada olma özelliğini taşıyor. Kara bağlantısı sayesinde ulaşımı kolay olan ada, 1817’de yapılan dolgu yolu ve 1964’te inşa edilen Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü ile ziyaretçilerini ağırlıyor. İzmir’den yaklaşık 2,5 saat süren keyifli bir yolculukla Cunda’ya ulaşmak mümkün.
HUZUR DOLU KOYLAR VE PLAJLAR
Cunda’nın doğal koyları gençlerin favorisi haline gelmiş durumda. Ortunç Koyu, Pateriça ve Akvaryum gibi bölgeler, serin denizi ve sakin atmosferiyle öne çıkıyor. Kamp ve doğa tutkunlarının uğrak noktası olan bu koylar, sosyal medyada paylaşılan karelerle adeta viral oluyor. Çataltepe ve Duba Plajı ise aileler ve günübirlik ziyaretçiler için ideal seçenekler sunuyor.
TARİH VE RUM MİMARİSİYLE BÜYÜLEYEN SOKAKLAR
Cunda Adası, sadece deniziyle değil tarihiyle de dikkat çekiyor. Antik dönemde “kokulu ada” anlamına gelen Ekatonisos veya Moshonisi adlarıyla anılan Cunda, Rum ve Türk kültürünün izlerini taşıyan yapılarla dolu. Restore edilen Taksiyarhis Kilisesi günümüzde Rahmi Koç Müzesi olarak hizmet verirken, Agios Yannis Kilisesi ise Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi’ne dönüştürülmüş durumda. Çamlı Manastırı ve adadaki yel değirmenleri, ziyaretçilere unutulmaz fotoğraf fırsatları sunuyor.
EGE MUTFAĞI VE EŞSİZ LEZZETLER
Cunda’nın gastronomik mirası da gençlerin ilgisini çekiyor. Zeytinyağlı otlar, kabak cipsi ve köz biber dolması gibi geleneksel mezelerle başlayan lezzet yolculuğu, papalina balığı, ahtapot salatası ve midyeli iç pilavla devam ediyor. Tatlı severler için ise lor tatlısı, höşmerim ve damla sakızlı dondurma öne çıkıyor. Gün batımında damla sakızlı Türk kahvesi eşliğinde yapılan keyif ise adanın en unutulmaz deneyimlerinden biri.
BİSİKLETLE ADA TURU VE KEŞİF
Cunda, kompakt yapısı sayesinde bisikletle keşfe oldukça uygun. Taş sokaklarda dolaşmak, tarihi evlerin arasında gezmek ve günbatımında yel değirmeni manzarasında fotoğraf çekmek, ziyaretçilerin favori aktiviteleri arasında. Sabahları yerel kahvaltı mekanlarında güne başlamak, öğleden sonra tekne turu ile çevredeki koyları keşfetmek, Cunda tatilinin olmazsa olmazları arasında.
GENÇLERİN GÖZDESİ HALİNE GELMESİNİN NEDENLERİ
Yunan Adaları’na gitmeden aynı Ege atmosferini yaşamak isteyen gençler, son yıllarda rotayı Cunda’ya çevirdi. Vizesiz ulaşım, ekonomik tatil imkânı ve kültürel çeşitlilik, adayı cazip kılan başlıca etkenler arasında. İzmir, Balıkesir ve İstanbul gibi büyük şehirlerden kolayca ulaşılabilmesi, kısa tatiller için de ideal bir seçenek oluşturuyor.
Ege’nin incisi Cunda Adası, tarihi dokusu, huzurlu doğası ve eşsiz mutfağıyla Santorini’yi aratmayan bir tatil deneyimi sunuyor. Bu yaz rotanızı Yunan Adaları yerine Cunda’ya çevirerek hem gözünüzü hem de gönlünüzü doyurabilirsiniz.