Ne Alaçatı ne Şirince! Tarihin ve doğanın buluştuğu Ege köyünde eşsiz bir tatilin adresi

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
İrem KAYA - EGE TELGRAF/ Aydın’ın sınırında, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı ama Şirince’nin gölgesinde kalmış sessiz, sakin ve bir o kadar da zengin bir köy var: Gökçealan. Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan bu köy, yalnızca bağları ve üzüm çeşitleriyle değil, dokusu bozulmamış taş yolları, emekle yoğrulmuş sokakları ve yaşanmışlık kokan kahveleriyle keşfedilmeyi bekleyen bir Ege mucizesi. Bugün Gökçealan, “Şirince kalabalıklaştı” diyenlerin gözünü çevirmesi gereken, doğallığıyla büyüleyen gerçek bir şarap köyü. TARİHİN SESSİZ TANIKLARI Gökçealan’ın kökleri yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. Eski adı Burgaz olan bu yerleşim, zamanla Helvacı, Cumalı ve nihayetinde Gökçealan adını almış. Köyün etrafında kale ya da kemer gibi kalıntıların izleri henüz gün yüzüne çıkmamış olsa da, Tepetarla Höyüğü’nde bulunan malzemeler M.Ö. 3000’li yıllara uzanan yerleşim izlerini ortaya koyuyor. Bu da Gökçealan’ı, Pygale ve Kadıkalesi ile birlikte bölgenin en erken yaşam alanlarından biri haline getiriyor. Kuzeydeki Gümüş Dağı’nda 1845 yılında bulunan zımpara taşı yataklarıysa köyü bir dönem Batı Anadolu’nun önemli maden merkezlerinden biri haline getirmiş. KÖY MEYDANI KÜÇÜK AMA RUHU BÜYÜK Selçuk’tan Çamlık yönüne doğru ilerlerken, bağlar ve zeytinlikler arasında yaklaşık altı kilometrelik bir yol sizi Gökçealan’a ulaştırıyor. Yol boyunca sizi saran Ege kokusu köyün girişinde taş parke sokaklarla devam ediyor. Evlerin önünü süsleyen rengârenk çiçekler, teneke kutulara dikilmiş begonviller, her ayrıntısıyla bu köyde emek var dedirtiyor. Köy meydanı ise şaşırtıcı derecede küçük ama anlamı büyük. Karşılıklı konumlanmış iki kahvehanenin ortasında kalan bu alan, köyün nabzının attığı, gündemin tartışıldığı, geçmişin anlatıldığı yer. Burada bir bardak çay içmek, sadece bir içecek değil; geçmişle, gelenekle ve yaşanmışlıkla yapılan sessiz bir sohbettir. BİR KÜLTÜR YATIYOR BAĞLARDA… Gökçealan, yıllar içinde hayvancılıktan tarıma, oradan ise bağcılığa yönelen bir üretim kültürüyle evrilmiş. Bugün köyde yetiştirilen Osmancık ve Kadın Parmağı üzümleri sadece lezzetleriyle değil, sundukları değerle de dikkat çekiyor. Kadın Parmağı üzümünün özellikle düşük şeker oranı nedeniyle şeker hastaları tarafından da tercih edilmesi, bu köyün doğayla ve sağlıkla kurduğu bağın bir göstergesi. Köyün etrafına serpiştirilmiş butik şarap atölyeleri ise Gökçealan’ı tam anlamıyla bir şarap köyüne dönüştürüyor. Ancak buradaki şarap yalnızca içilen bir içki değil; toprağın kokusuyla, mevsimlerin ritmiyle, sabah erken saatlerde başlayan emekle yoğrulmuş bir yaşam biçimi. EMEĞİN VE DAYANIŞMANIN KÖYÜ Gökçealan’ın en etkileyici yanlarından biri de fiziksel görünümünün ardında yatan dayanışma hikâyesi. Bugün köyün yolları taş parke, sokaklar tertemiz ve düzenli. Eski muhtarın söylediği gibi, bu işler elbirliğiyle yapılmış. “Eskiden topraktı, yürünmezdi bu yollar” diyor yaşlı bir köylü, “Zamanın hükmü…” diye de ekliyor. İşte bu söz, Gökçealan’ın ruhunu en iyi anlatan cümle belki de. Zamanın getirdiklerine boyun eğmek yerine, onunla birlikte yol almayı seçmiş bir köy burası. KADINLARININ SESİNDE SICAKLIK VAR Köyün dar yollarında yürürken, çocukların oynadığı, kadınların çay eşliğinde sohbet ettiği kapı önleri dikkatinizi çekiyor. Burada hayat sokakta, göz önünde ama aynı zamanda bir o kadar da mahrem. Fotoğraf çekerken “Bizim günlük halimiz bu, özelimizi paylaşmayın” diyen bir köylü kadının sözü, bu saygılı yaşamın en doğal yansıması. Gökçealan’da hayat gösterişten uzak, doğal ve gerçek. GÖKÇEALAN SİZİ BEKLİYOR Efes’e 13 km, Meryem Ana’ya 16, Kuşadası’na 13, Şirince’ye ise yalnızca 20 kilometre uzaklıkta olan Gökçealan, merkezi konumu sayesinde günübirlik gezginler için mükemmel bir rota. Ancak bu köy, sadece geçilecek bir durak değil; durulacak, dinlenecek, hissedilecek bir yer. Şirince kalabalığıyla yorulmuş olanlara, daha sakin, daha içten ve gerçek bir Ege deneyimi sunuyor.
 
Geri
Üst