MUSA GİBİ İNANIP FİRAVUN GİBİ AMEL EDENLER YÜZÜNDEN...

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
PİYASANIN ÇIKMAZLIĞI FAİZİN CAZİP HALDE OLMASINDAN Şimdi bugün piyasalar diyoruz. Ben ekonomist değilim. Ticaret dönmüyor. Türkiye’de ticaret yok. Küçük esnaf inim inim inliyor. Blokelerden inliyor, icralardan inliyor, hacizlerden inliyor. Ama inlemeyen bir kesim var. Gelir dağılımında uçurumlar var. Fakir çok fakir. Zengin olanın imkânı çok. Bir adalet yok gelir dağılımında… Ülkenin kazandığı millî gelirden insanlar eşit pay alamıyor. Alamayınca ne oluyor, sıkıntı büyüyor. Hepsinden önemlisi bugün piyasanın durmasının, piyasada para hareketinin olmamasının, ticaretin olmamasının en büyük sebebi; adamın 2 milyon - 3 milyon artık ne kadar bir geliri varsa bunu gidiyor bankaya faize yatırıyor. 2 milyonu olan insan 40-50 bin civarında, 3 milyonu olan insan da 75-80 bin civarında aylık faiz alıyor. Şimdi 3 milyona daire alsa, alacak olduğu kira en fazla 20 bin TL. İşte buradaki denklemsizlik, inşaatın durması, hareketin bitmesi memlekette bir buhrana sebep oldu ve bu durum devam ediyor. Kafeler, oralar, buralar dolu dolu ama hepsi kredi kartıyla. İnsanlar borçlanarak yaşamaya çalışıyor veya birikimiyle bir ev, bir araba, bir mülk alamayacağı için elindekini tüketiyor. Esnafın durumu çok kötü. Niye kötü? Vatandaşın durumu kötü. Ama hani bir söz var ya: “Sen ağa, ben ağa bu ineklere kim sağa” der eskiler… Şimdi üretim noktasında bir zafiyet var. İş gücü, istihdama katkı noktasında bir zafiyet var. İş beğenmeme var. Çalışılmıyor. Eğer bugün gerçekten evine ekmek getirmek için inşaatında, fabrikasında, sanayisinde, imalatında çalışacak olan bir insan hayatını çok güzel idame ettirir. Türkiye’de şu anda anormal derecede bir üniversite mezunu kitlesi oluştu. Her ile bir üniversite açtık. Ne oldu? Üniversiteler… Üniversiteden mezun olan herkes masa başı iş istiyor. Kimse bir işin çıraklığını, kalfalığını yapmadan usta olmak istiyor. Durum böyle olunca nasıl olacak? Hayat git gide zorlaşacak. Eskiden temel gıda maddelerinde ne vardı? Undu, şekerdi, yağdı, zeytindi işte bunları almak için bir çaba içinde olurduk. Şimdi neyin çabası içindeyiz? İnternet, telefon, akıllı televizyonlar, şunlar bunlar… Evin ahalisinde aile yapısı bitti. Babanın evlada sözü geçmiyor. Hani derler ya eskiler: “Gaynanasız koca, dumansız baca.” Yani herkes evinden, köyünden uzaklaşıyor. Aile… “Çekirdek aile, çekirdek aile, çekirdek aile.” diye diye aile mefhumu bitti. Neye göre bitti? Bakın bizim yetiştiğimiz çağlarda biz babaannenin, anneannenin, dedenin terbiyesiyle büyüdük. Onlar, asırlar önce atalarının onlara verdiği asaleti, mahareti, bilgiyi, tecrübeyi bir araya getirip küçüklere aşıladılar. En büyük öğretmen sevgiyle öğreten, aşkla öğretendir. Peki bunlar yok şimdi; evlenen gidiyor, çoluk çocuk oldu, ne olacak? Doğru kreşlere… TÜRK AİLE YAPISI ÇÖKÜYOR İşte Türk milletinin ve toplumumuzun geldiği noktada örfünden, adetinden, geleneğinden, göreneğinden, dininden, imanından, soyundan, sopundan, asaletten uzak bir yapı oluştu. Bu yapı, bu toplumu ticari olarak, sosyal olarak, ekonomik olarak, gelecek olarak maalesef ama maalesef ne hale getirdi? Bitirdi. Aileler bitti diyorum ya. Bugün iktidara da yakın televizyon kanalları, ailenin geleneğine, göreneğine, kutsallığına, temeline bomba atan, dümdüz eden yayınlarla, kadın programlarıyla topluma kötü örnek oluşturuyor. İşte o onunla olmuş, bu bununla gitmiş, gelmiş. Aile hukuku Türkiye’de bitti. Bitiyor. Ve bu iktidara yakın bir televizyon kanalında oluyor, ne kadar garip değil mi? Biz milliyetçi, muhafazakâr, demokratız yapı olarak. İktidar olarak da. Ama geldiğimiz ve geleceğimiz nokta bu memlekette aile, aile kutsallığından bihaber oldu mu diyemeyiz. Çünkü hepsi kendine göre bir alanında etkili. Planlı mıdır, projeli midir? Nasıl bir şeyse Türk aile yapısı maalesef bitti. Bu bitiş ekonomiyi de, çalışmayı da, üretimi de, tarımı da… Her anlamda toplumun, hayatın, yaşam kalitesini yükseltmesi gereken her noktasına dokundu ve geldiğimiz nokta gerçekten hani şapkayı önümüze koyup düşünecek hale geldik. Maalesef, maalesef Musa gibi inanıp Firavun gibi amel edenler bizim kaderimize, yerelde de genelde de, tabiri caizse yön veriyorlar. Ve bunu farklı kimliklerle, farklı doğrularla, farklı yapılarla yapıyor. Hani “Şeytan adama inandırarak günah işletirmiş.” derler ya… Devletin üst kademelerine kabul ettiriyorlar. Bizim anneannemizden gelen; bir aileyi anlatırken, hayatı anlatırken, evdeki huzuru, evdeki yapıyı anlatırken bir ifade vardır Anadolu’da: “Evinde huzur, mutluluk var mı? Düğün gibi, gir oyna, çık oyna. Evinde huzur, mutluluk yok mu? Gir ağla, çık ağla.” der büyükler. Bu atalardan gelen bir gelenek. GELECEĞE MİRAS BIRAKMAMIZ LAZIM İnşallah memleketin akil insanları, memleketin dertli insanları, millet ve devlet derdiyle dertlenen ve gelecek nesillere bir hatıra bırakmak, gelecek nesillere bir gelecek bırakmak, bir vizyon bırakmak için bu anlatılan, bu tespit olunan, bu görülen, bilinen hâlin mutlaka ve mutlaka düzeltilmesi noktasındaki hassasiyetlerini önce Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve bu yolda gönül veren, bu millete, bu devlete, bu ümmete dertlenenlerden bekliyoruz. Artık dur demenin vakti geldi. RABBİM YENİDEN KIZ BABASI OLMAYI NASİP ETTİ Bu arada aileden bahsettik. 55’inde Allah nasip etti efendim bir kız babası oldum bugün. Allah bu devlete, bu millete, bu ümmete, bu aileye hayırlı evlat eylesin. Tüm evlatlarımızı anaya, babaya, ataya saygılı, hürmetli, memleketine faydalı; dünyaya geliş amacının bir hissiyat değil, bir nefsiyat değil, bir sebep olduğunu bilenlerden eylesin. Allah hepimizin evladına huzur versin, zihin açıklığı versin. “Ananı, atanı say.” diyor Şeyh Edebali. Bereket büyüklerle beraberdir. Şeyh Edebali’nin nasihatine uygun, milletine, devletine, memleketine, dünyaya geliş gayesindeki hizmeti ilerlemeyi nasip eden evlatlardan eylesin. Hani diyor Efendimiz: “Evlat kokusu, cennet kokusudur.” diye. Çünkü bu ülke bir 10 sene sonra, bir 20 sene sonra Hollanda gibi, İsviçre gibi yaşlanacak ve nüfus gitgide düşüyor. Nüfus artış oranı çok kötü sonuçlar veriyor. Hepimiz bunu gelecek nesle bir umut vadedersek, gelecek nesle bir heyecan vadedersek, vizyon gösterirsek, ufuk gösterirsek insanlar, evlatlarımız ve büyüklerimiz bu konuda birbirini teşvik edecektir. Diğer türlü dünya yalan. Dünyada rüyadayız. Uyandığımızda gerçeklerle karşılaşacağız. En azından biz böyle inanıyoruz. 30 MAYIS CUMA GÜNÜ KİTABIN ORTASINDAN’A PROF. DR. METE GÜNDOĞAN KONUK OLUYOR Efendim, cuma günü akşamı Milli Görüş’ün yetiştirdiği değerlerden, ekonomi profesörü Mete Gündoğan hocamız Öncü RTV’de, Öncü Radyo’da, Radyo Öğüt’te ve Radyo Özgür’de canlı yayında “Kitabın Ortasından” programına gelip biraz önce bizim anlatmaya çalıştığımız ekonomik hâli, ilmi, bilimi, kariyeri, akademik aklıyla da bizlere anlatacak. Güzel bir program olacak. Şimdiden ben size bunun müjdesini vermek istedim. Bu konuda bize çok destek veren Düzce’nin güzel insanlarından Arif Akabi’ye de çok teşekkür ediyorum. O vesile oldu. İnşallah memlekete faydalı bir hizmet olur. Efendim bizden bu kadar. Çarşamba günü saat 18:00’de buluşmak üzere… Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun. PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
 
Geri
Üst