MESKENİYET ŞİKAYETİ, YALNIZCA TAKİP BORÇLUSUNA TANINMIŞ BİR HAK OLUP; TAKİPTE BORÇLU SIFATI TAŞIMAYAN 3. KİŞİNİN BU ŞİKAYETTE BULUNMAYA HAKKI YOKTUR

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/798 E., 2025/2532 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2016/28236 (2019/43069) Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibine başlandığı, şikayete konu 9827 sayılı parselin, takip borçlusu ... tarafından 3. kişiye satış suretiyle temlik edilmesi üzerine takip alacaklısı anılan parsel hakkında takip borçlusu ve ..., ... ve ... ’e karşı tasarrufun iptali davası açtığı, yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 05.04.2022 tarih ve 2020/109E. - 2022/165 K. sayılı ilamı ile ''...İstanbul Güngören ilçesi, 42 pafta 9827 parsel sayılı taşınmazın davalı borçlu ... tarafından davalı ...'e devrine ilişkin 25.05.2016, davalı ... tarafından davalılar ... ve ...'e devrine ilişkin 12.01.2018 tarihli tasarrufların talep konusu olan.... İstanbul 8.İcra Dairesi'nin 2019/43069 sayılı dosyaları ile takip konusu yapılan alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere İİK 277 vd maddeleri uyarınca iptaline,...'' karar verildiği, bilahare, sözü edilen tasarrufun iptali ilamına istinaden alacaklı vekilinin talebiyle şikayet konusu taşınmaz üzerine anılan icra dosyasından haciz konulduğu ve şikayetçi ... tarafından kayden maliki (hissedarı) olduğu taşınmaza yönelik meskeniyet iddiasında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, İİK'nın 283/1. maddesine göre "Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir." satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez. Yalnızca, alacaklıya, 3. kişiye ait taşınmaz üzerine haciz koydurarak sattırmak suretiyle alacağını tahsil imkanı verir. Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında da anılan yasa hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup; 3. kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle, taşınmazın mülkiyeti şikayetçi 3. kişiye aittir. Öte yandan, İİK.'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup; takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı yoktur. Somut olayda, şikayetçi ... yukarıda değinilen yasal düzenleme ve açıklamalar uyarınca icra takibinde "borçlu" sıfatını taşımaması nedeniyle meskeniyet şikayetinde bulunamayacağından Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tasarrufun iptali ilamının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde haczin kaldırılmasının talep edilemeyeceğine ilişkin gerekçe ile reddi isabetsiz ise de sonuçta istemin reddine karar verildiğinden sonucu itibariyle doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir. SONUÇ: Şikayetçinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 20.03.2025 gününde oy birliğiyle karar verildi. --- T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/619 E., 2025/2123 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Somut olayda 2.078,98 TL alacağın tahsili için başlatılan Örnek 7 icra takibinde borçlunun meskeniyet iddiası ile haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, icra mahkemesince şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklının istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, iş bu kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. 2004 sayılı İİK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; 'borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez.' hükmüne yer verilmiştir. Meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde; haline münasip ev değeri ve şikayete konu taşınmazın değerinin, haciz tarihi itibariyle taşınmazın bulunduğu bölgedeki diğer taşınmazlarla emsal mukayesesi yapılmak ve aynı vasıftaki taşınmazların alım-satım değerleri denetime elverişli ve somut veriler içerecek şekilde tespit edilmek suretiyle, İİK'nın 82/12. maddesi gereğince belirlendikten sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın hak sahiplerine ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına; şayet borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar mahcuzun değerinden fazla ise haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez. Yine borçlunun, şikayete konu taşınmazın bulunduğu muhitte oturması zorunlu olmadığından, daha mütevazi semtlerde haline münasip meskenin değerinin bilirkişi marifeti ile tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan yukarıda da belirtildiği üzere meskeniyet iddiası bir haczedilmezlik şikayeti olup; mahcuzun değerinin ve borçlunun haline münasip alabileceği mesken değerinin haciz tarihi itibariyle belirlenmesi zorunludur. Somut olayda, mahallinde 29/11/2023 tarihinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 06.12.2023 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın keşif tarihi itibariyle değerinin 1.140.000,00 TL olduğu, haline münasip ev değerlendirmesinin ise; Fatsa ilçesi sınırları içinde araştırma yapıldığı belirtilerek ve sahibinden.com internet sitesindeki ilanlardan 5 adet 1+1 ev emsalleri üzerinden 5 adet ilanın ortalama değeri alınmak suretiyle sonuca giderek 1.248.000,00 TL olarak belirlendiği, İlk Derece Mahkemesince keşif tarihi itibariyle tespit edilen bu değer üzerinden hüküm kurulduğu, ancak hükme esas alınan raporun eksik inceleme ürünü ve denetime elverişli olmadığı, borçlunun gerek şikayete konu taşınmazın, gerekse daha mütevazı semtlerde hâline münasip alabileceği evin değerinin denetime elverişli olmayıp net satış fiyatlarının somut verilerle belirlenmediği, meskeniyet iddia edilen taşınmaz bodrum katta 2+1 odalı ve 95 m2 olduğu halde, 1.katta ve daha büyük metrekareye sahip emsalden fazla değer takdir edildiği, düşük değerde iki adet emsal belirlendiği halde beş adet taşınmazın ortalaması alınarak farklı bir değere ulaşıldığı, haline münasip ev değerlemesinde hangi tarihin esas alındığının belirtilmediği, öte yandan şikayet konusu taşınmazın ve haline münasip evin değerinin haciz tarihi itibari ile belirlenmesi gerektiğinin göz ardı edildiği, dolayısıyla raporun bu hali ile, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak, şikayet konusu hacizli taşınmazın değerinin haciz tarihi itibariyle tespit edilmesi ve haciz tarihi itibariyle borçlunun daha mütevazi semtlerde haline münasip evi alabileceği değerin açık, net ve tek rakam olarak yukarıda değinilen ilke ve kurallar gözetilerek tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 27.11.2024 tarih ve 2024/1386 E. - 2024/1689 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), Ankara 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 21.02.2024 tarih ve 2023/827 E.-2024/275 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. --- T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/304 E., 2025/1858 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : 1) Borçluların temyiz itirazlarının incelenmesinde, Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE, 2) Alacaklının temyiz itirazlarına gelince; Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Şikayetçi borçluların icra mahkemesine başvurularında, İİK'nın 82/4-12 maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulundukları, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kısmen kabul, kısmen reddine karar verildiği, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İİK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince; borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlıdır. Bir başka ifadeyle, meskeniyet şikayeti, şahsi hak niteliğinde olup, iddiada bulunan kişinin ihtiyacı ve haczedilen meskenin bu şahsın haline münasip olup olmadığı araştırılarak sonuçlandırılması gerekir. Bu nedenle, haczedilmezlik şikayetinin incelenmesi sırasında şikayetçi borçlunun ölümü halinde mirasçılarının yargılamayı sürdürmeleri mümkün değildir. Öte yandan, borçlunun ölümü ile İİK'nın 53. maddesi uyarınca; alacaklı tarafından takibin mirasçılara yöneltilmesi ve bu konuda muhtıra tebliğinden sonra, mirasçılar haczin kendilerine tebliğ tarihinden ya da öğrenmeleri halinde bu tarihten itibaren İİK'nun 16/1. maddesinde ön görülen yasal yedi günlük sürede İİK'nın 82/12. maddesi uyarınca kendileri adına haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceklerdir. Somut olayda, borçlu ...’ın haczedilmezlik şikayetinde bulunduktan sonra 03/02/2023 tarihinde öldüğü dosyada mübrez nüfus kayıt örneğinden anlaşılmaktadır. O halde, İlk Derece Mahkemesince, şikayetçi borçlu ...'ın ölümü nedeniyle TMK'nun 28/1 maddesi uyarınca haczedilmezlik şikayetinin konusu kalmadığından, istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklıların temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2024 tarihli ve 2023/3140 E. - 2024/2361 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Bursa 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 04/10/2023 tarihli ve 2022/502 E. - 2023/499 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. --- T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2024/6921 E., 2025/460 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Borçlunun icra mahkemesine başvurarak meskeniyet şikayetinde ve borca itirazda bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda davanın süre aşımından reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılarak meskeniyet şikayeti bakımından şikayetin sürede olduğu ve incelenmesi gerektiğinden bahisle karar mahkemesine iade edildiği, İlk Derece Mahkemesince şikayetin kısmen kabulüne, fazla istemin reddine karar verildiği, tarafların istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, borçlunun temyiz yoluna başvurduğu görülmüştür. Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmesi halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Somut olayda, takip dosyasından borçlunun şikayete konu taşınmazı üzerine 16.07.2019 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında 3. kişi T.Halkbank A.Ş. lehine ... Keserbaş'ın kullandığı ve kullanacağı asaleten ve kefaleten kredilerinin, doğmuş ve doğacak tüm borç ve risklerinin teminatını teşkil etmek üzere 300.000,00 TL'ye kadar 10.10.2016 tarih 10348 yevmiye numaralı 1. dereceden fekki bankaya bildirilinceye kadar süresiz limit ipoteği tesis edildiği, ipotek alacaklısı T.Halkbank A.Ş.’nin 20.11.2023 tarihli yazı cevabında ipotek borcunun devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür. O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipoteğin mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından İlk Derece Mahkemesince şikayetin bu nedenle reddinin gerektiği, ayrıca borca itiraza ilişkin hüküm kısmında borca itirazın süreden reddine dair açıkça hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 11.07.2024 tarihli 2024/1720 E.-2024/2469 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), İstanbul 39. İcra Hukuk Mahkemesinin 07.02.2024 tarihli 2022/363 E-2024/108 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi. Sn. ...'ın Karşı Oy Yazısı; HMK'nın 26/1. maddesinde Taleple Bağlılık İlkesi başlığı altında "(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." HMK’nın 355. maddesinde; “(1)İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” HMK’nın 357/1. maddesinde; “…Bölge Adliye Mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.” hükümleri yer almaktadır. Somut olayda, örnek 10 kambiyo yollu takip nedeniyle davalı/alacaklı tarafından davacı/borçlu aleyhine takip yapıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine şikayetçi/borçlu adına tapuda kayıtlı şikayete konu taşınmaz üzerine 16.07.2019 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında dava dışı 3. kişi T.Halkbank A.Ş. lehine ... Keserbaş'ın kullandığı ve kullanacağı kredilerinin, doğmuş ve doğacak tüm borç ve risklerinin teminatını teşkil etmek üzere 300.000,00 TL'ye kadar limitli, 10.10.2016 tarih 10348 yevmiye numaralı 1. dereceden fekki bankaya bildirilinceye kadar süresiz ipotek tesis edildiği, ipotek alacaklısı dava dışı 3. kişi T.Halkbank A.Ş.’nin 20.11.2023 tarihli müzekkere yazı cevabından haciz tarihi itibariyle ipoteğe konu borcun devam ettiği anlaşılmıştır. "...O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde haciz tarihinden önce tesis edilen ve ödenmeyen, zorunlu olmayan ipotek kaydının mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlunun meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından İlk Derece Mahkemesince şikayetin bu nedenle reddi gerektiği, ayrıca borca itiraza ilişkin hüküm kısmında borca itirazın süreden reddine dair açıkça hüküm kurulmaması..." nedenleriyle Dairemizin sayın çoğunluğunun bozma görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılamıyorum. "Aleyhe bozma yasağını" açıklamak gerekirse; taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hükmün temyiz eden tarafın aleyhine bozulamayacağını ifade eden aleyhe bozma yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307/4 üncü maddesinde açıkça hükme bağlanmış ise de hukuk yargılaması yönünden bu hususa ilişkin açık bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Yargıtayın yerleşik uygulamasında hükmün temyiz edenin aleyhine bozulması hâlinde, hükmü temyiz etmemiş olan diğer taraf lehine karar verilmiş olacağı, bu durumun hâkimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceği ilkesine aykırı düşeceği (6100 sayılı Kanun md. 25 ve 26) ve usulî kazanılmış hakların zedeleneceği yaklaşımı ile aleyhe bozma yasağının hukuk usulünde de geçerli olacağı, kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağından, hüküm bakımından ise aleyhe hüküm verme yasağından bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2023 tarihli ve 2022/11-277 Esas, 2023/408 Karar; 29.11.2022 tarihli ve 2021/13-431 Esas, 2022/1614 Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Temyiz edenin sıfatına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan İlk Derece, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında yazılı gerekçelere ve özellikle temyizen denetlenen kararın hüküm kısmının 1 numaralı bendinde yazılı "Şikayetin KISMEN KABULÜ ile dava konusu mahcuzun keşif tarihi olan 02/03/2023 itibariyle borçlunun haline münasip ev alabileceği miktar olan 967.500,00 TL'den az olmamak üzere ESAS NO : 2024/6921 satışının yapılmasına, 967.500,00 TL bedelin borçluya artanın alacağa miktarınca alacaklıya ödenmesine, bunu aşan şikayetin REDDİNE..." şeklinde meskeniyet şikayetinin kısmen kabulüne, sair şikayetlerin ise tümden reddine dair hüküm kurulması, HMK'nın 26, 355, 357/1. maddeleri "TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ ve ALEYHE BOZMA YASAĞI" dikkate alınarak Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden ONAMA kararı verilmesi gerekirken, aksi yöndeki Dairemizin sayın çoğunluğunun bozma görüşüne katılamıyorum. 22.01.2025 --- T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/17014 E., 2016/22539 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının temyizen tetkiki ihale alıcısı ve alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: 1-İhale alıcısı ...'nin temyiz isteminin incelenmesinde; Karar temyiz edene 18.04.2016 tarihinde tebliğ edildiği halde temyiz dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra, 07.05.2016 tarihinde verilip kaydettirilmiştir. Süre aşımı bakımından temyiz dilekçesinin (REDDİNE), 2-Alacaklının temyiz itirazlarına gelince; Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Şikayetçi borçlu, icra mahkemesine başvurusunda, diğer fesih nedenleri ile birlikte ihalesi yapılan taşınmaz hakkında ... 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/120 Esas sayılı dosyasında meskeniyet şikayetinde bulunduğunu ve şikayetin halen derdest olduğunu, bu şikayetin sonucu beklenmeden yapılan satışın usulsüz olduğunu ileri sürerek ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece, satıştan önce yapılan meskeniyet şikayeti başvurusunun kabulü sonucu taşınmazdaki haczin kaldırılmış olması nedeniyle ortada geçerli bir haciz kalmadığından şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmiştir. Somut olayda, şikayete konu taşınmaz hakkında ... 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/120 Esas sayılı dosyasında yapılan meskeniyet şikayetinin başvuru tarihinin 14.02.2013 olduğu, söz konusu şikayet dosyasında, satışın durdurulmasına yönelik olarak mahkemece verilen bir tedbir kararının bulunmadığı, ihalenin ise 15.3.2013 tarihinde gerçekleştirildiği, meskeniyet şikayetinin kabulüne ilişkin mahkeme kararının 17.9.2015 tarihinde, yani ihaleden çok sonra kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda, borçlunun ihalenin feshi nedeni olarak belirttiği husus, İİK'nun 134. maddesinde belirtilen ihalenin feshi nedenleri arasında yer almadığı gibi, ... 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/120 Esas, 2014/7 Karar (bozmadan sonra 2014/1098 Esas, 2015/134 Karar) sayılı dosyasında, İİK'nun 22. maddesi gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı da bulunmadığından, taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için, meskeniyet şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenmesine gerek yoktur. O halde mahkemece, borçlu tarafından ileri sürülen diğer fesih nedenlerinin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
Geri
Üst