Merdan Yanardağ'dan 'Anayasa' uyarısı: AKP kendi otoritesini kalıcılaştırmayı hedefliyor

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum’un konuşmacı olarak yer aldığı forumda Türkiye gündemine yönelik önemli fikir alışverişleri yapıldı. Forumun moderatörlüğünü ise TELE1’in deneyimli sunucusu Evren Özalkuş üstlendi. YANARDAĞ: ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ DEMOKRATİK BİR GELECEK İNŞA ETMEZ Yanardağ, iktidarın önerdiği anayasa değişikliklerinin demokratik bir gelecek inşa etmeyeceğini belirterek şunları söyledi: “Gerçek bir anayasa, toplumsal bir mutabakatla, özgür bir tartışma ortamında, katılımcı bir süreçle hazırlanmalıdır. Bugünkü iktidar böyle bir süreci değil, kendi otoritesini kalıcılaştıracak bir düzeni hedefliyor.” Yanardağ, yeni anayasanın halkın gerçek temsilcileriyle, sivil toplumun etkin katılımıyla yapılması gerektiğinin altını çizdi. Programda söz alan Merdan Yanardağ’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle: -Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa ile birlikte cumhuriyetin ilan edileceğine dair tartışmalar yoğunlaşınca Mustafa Kemal Atatürk’ü bir bağ evine davet ediyorlar. Rauf Orbay, “Hilafetin kalmasını, hatta saltanatın devam etmesini” ister. Kazım Karabekir de öyledir. Onlar, Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarıdır ama hilafetin devam etmesini isterler. -1924’e kadar halife var. Vahdettin ile Osmanlı hanedanı yurt dışına kaçarken, hanedanın önemli bir kısmı İstanbul’da bulunmaya devam ediyor. Laikliğin, bir tanım olarak, Türk Anayasal ve hukuk sistemi içine girişi 1924’tür. 1924, Türk devriminin, devrimci kanadının sürece tam olarak hakim olduğunun kanıtıdır. Anlamı budur. "1960 ANAYASASI TÜRKİYE'Yİ DEMOKRASİ İLE TANIŞTIRDI" -Anayasa, mükemmel değildir, eksiği vardır, tamamlanabilir geliştirilebilir. 1924 Anayasası’nı tamamlayan bana göre 1960 Anayasası’dır. 1924 Anayasası, Osmanlı topraklarında, Türkiye’de çağ kapatan Anayasadır. 1960 Anayasası ise Türkiye’yi demokrasi ile tanıştıran Anayasadır. -1924’te Mustafa Kemal’e karşı bir suikast ortaya çıkarılıyor. Kazım Karabekir dahil, bağımsızlık mücadelesinde rol almış ama devrimde yer almamış bir çok kişi tutuklanır. Mücadele sandığımızdan daha şiddetlidir aslında. Bir kısmı sürgün edilir, yurt dışına giderler. Onlar, bizim devrimimizin muhafazakar kesimidir. Bir kısmı cumhuriyetçi devrimcilerle uzlaşır. Celal Bayar gibi, Adnan Menderes gibi. Ama devrim böyle bir diyalektik içinde ilerler. -Çok sağlıklı bir gelişim olacakken bunun önünü kesen nedir? 1950’den itibaren cumhuriyete muhafazakar kanadın hakim hale gelerek, cumhuriyetin devrimci ve demokratik tarafını tasfiye etmesidir. Buradaki en büyük faktör NATO’dur. "TÜRKİYE SOĞUK SAVAŞA KURBAN EDİLDİ" -Türkiye soğuk savaşa kurban edilmiş bir ülkedir. Yeşil kuşak doktrini, siyasal islamcılığı kışkırtma siyasetidir. Bu nedenle siyasal islamcıdır. Bir emperyalizm imalatıdır. Türkiye'de yerli ve milli olmayan tek bir ideoloji varsa bu ideoloji siyasal islamcılıktır. Türkiye'nin değerleriyle hiçbir ilgisi yoktur. "KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEKLERİ ESAS OLARAK KEMALİZMLE MÜCADELE ETTİ" -Komünizmle mücadele dernekleri kuruduğunda Türkiye'de komünist mi vardı? Esas olarak Kemalizm ile mücadele ettiler. O derneklerden yetişen herkes, siyasal islamcıdır. Bir tanesi İsmail Kahraman'dır, bir tanesi Fethullah Gülen'dir, bir tanesi Recai Kutan'dır, bir tanesi Abdullah Gül'dür. Onun gençlik teşkilatından yetişen Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hulusi Akar da onlarla ilişkili. Lise öğrencisiyken, Necip Fazıl Kısakürek'in bütün seminerlerine giden ve askeri liseden gelmediği halde genelkurmay başkanı olan ender isimlerden biridir. ÜMİT UYSAL: MEVCUT DURUM, GEÇMİŞ ANAYASALARIN BİLE GERİSİNDE Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Türkiye’nin mevcut anayasal düzeninin, geçmişte askeri müdahaleler sonrası yapılan anayasalardan bile daha geride olduğunu vurguladı. Uysal, “Bugün içinde bulunduğumuz sistem, yalnızca demokratik teamülleri değil, temel hak ve özgürlükleri de daraltmaktadır. 1961 ve 1982 anayasaları dahi bazı yönleriyle bugünkü uygulamaların önündeydi,” diyerek mevcut yönetim anlayışını eleştirdi. Uysal, anayasa yapım, kabul ve uygulanma süreçleriyle ilgili olarak üç önemli tehlikeye işaret etti. Uysal, 50 yıldır etnik nedenle terör faaliyeti gösteren yapının etkisiyle anayasa tartışması olacaksa bu sağlıklı değil. PKK, terörü bırakacak, anayasada değişiklik yapalım, bu arada iktidar süremizi de uzatalım derlerse bu yanlış olur, birinci kriz budur. İkincisi evrildiğimiz yön diktatörlük. Anayasal zeminde evrildiğimiz yer otokrasi, tek merkezden yönetim, yargının da yürütmenin bir parçası haline gelmesi. Bu iktidarın tekelinde bir anayasa değişikliği ya da yeni anayasa yapılması büyük bir sorun. Üçüncü kriz ki bu en zoru bu soyut ve belirsiz, bunu çözmeniz on yıllar yüz yıllar alabiliyor. İnsanlarımız anayasayı okumuyor, anayasal haklarına sahip çıkımyor. 2010 ve 2017 referandumunda oylar yüksek oranda hayır çıkabilirdi" sözleriyle ifade etti. PROF. DR. SÜHEYL BATUM: NEDEN, NASIL VE NE SORULARINI SORMAK ŞART” Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum, konuşmasında Anayasa Mahkemesi’nin giderek sınırlanan yetkilerine dikkat çekti. Batum, “Bugün hukuki güvence sağlayan kurumların içi boşaltılıyor. Oysa bir hukuk devletinde, en yüksek yargı kurumlarının bağımsızlığı ve etkinliği yaşamsaldır,” dedi. Ayrıca Batum, yeni bir anayasa tartışmasının sadece söylemle değil, ‘Neden, nasıl ve ne yapılacak?’ sorularına net yanıtlar verilerek yürütülmesi gerektiğini belirtti. Forum, katılımcıların soruları ve değerlendirmeleriyle interaktif bir ortamda tamamlandı. Konuşmalar, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin geleceğine dair önemli mesajlar verdi.
 
Geri
Üst