A
Admin
Yönetici
Yönetici
Kraliyet protokolü, halkla temas ve zarafet... Tüm bu unsurları bir araya getiren Kraliçe II. Elizabeth’in giyim tarzı, görev süresi boyunca her zaman ilgi çekti. Canlı pembelerden parlak sarılara, dikkat çeken morlardan koyu yeşillere kadar her rengi tercih eden Kraliçe’nin, bilinçli olarak asla giymediği tek bir renk vardı: bej. KALABALIKTA FARK EDİLMEK İÇİN BİR STRATEJİ: RENK TERCİHİ Kraliyet biyografi yazarı Robert Hardman’ın açıklamalarına göre, Kraliçe II. Elizabeth’in bej renginden uzak durmasının ardında oldukça mantıklı bir neden vardı. Hardman, Kraliçe'nin bu konudaki yaklaşımını şu sözle özetledi: “Asla bej giyemezdim çünkü o zaman kimse beni tanımazdı.” Bu söz, Kraliçe’nin kamusal görevlerdeki görünürlüğünü ön planda tuttuğunu ve kıyafet seçimlerini tamamen bu prensip doğrultusunda yaptığını ortaya koyuyor. GARDIROBUNDAKİ HER RENK BİR MESAJDI Kraliçe’nin resmi kıyafetleri, sadece şık görünmek için değil, aynı zamanda kalabalıklar içinde kolayca fark edilmek amacıyla tasarlanıyordu. Her kıyafet, katıldığı etkinliğin niteliğine göre belirleniyor ve mesaj içeriyordu. Özellikle kostüm tasarımcıları, Kraliçe'nin görünürlüğünü maksimum düzeyde artırmak adına dikkat çekici renkler tercih ediyordu. RESMİ GÖREVLERDE BEJ YOK, ÖZEL HAYATTA SERBEST Kraliçe II. Elizabeth’in bu “bej yasağı” yalnızca resmi görevler için geçerliydi. Balmoral Şatosu gibi özel yaşam alanlarında ya da tatillerinde, daha sade ve doğal tonlarda giyinmeyi tercih ettiği biliniyor. Bu da Kraliçe’nin kamusal sorumlulukları ile kişisel tercihleri arasında net bir ayrım yaptığını gösteriyor. KİŞİSEL TARZLA KAMUSAL SORUMLULUĞUN DENGESİ Kraliçe’nin sade kişiliği ile kamuya açık sorumlulukları arasında kurduğu denge, gardırop tercihlerine de yansımış durumda. Görevdeyken halkın dikkatini çekmek için cesur renkleri tercih eden Kraliçe, özel hayatında ise daha sade ve rahat parçalarıyla farklı bir yönünü yansıtıyordu. (SÖZCÜ)