A
Admin
Yönetici
Yönetici
Gazze yanarken, bebekler parçalanırken, toprak kana bulanmışken, dünyanın en büyük petrol zenginliklerine, en şatafatlı saraylarına sahip Arap kralları sustu. Kralları, emirleri, şeyhleri... Sadece sustular mı? Hayır. Sessizlikten daha ağır bir suç işlediler: Yahudilerin zulmünü tercih ettiler. Bir tercih meselesidir bu. Aynı apartmanda kapı komşusu olarak Haniye mi istenir, Binyamin mi? Cevap nettir: Saraylardan birinde büyümüş, çocukluğunda Fransız mürebbiyelerle büyütülmüş, tatilini Cannes’da, alışverişini Paris’te yapan, içkisini Londra’da yudumlayan Selman Ağa gibiler için elbette Netanyahu daha “uygun” bir komşudur. Çünkü onun dili, onun hayalleri, onun parası, onun düşmanları tanıdıktır. Hatta aynıdır. Yahudi gibi yetişmiş, Yahudi gibi yaşamış, Yahudi gibi giyinip zevk almış, parasını Yahudi bankerlerle aynı kasada saklamış, hatta çocuklarını bile onların kolejlerine yollamış birinden ne beklenir ki? Onun için Hasan el-Bennâ’nın torunları, İzzeddin Kassam’ın çocukları tehdit demektir. Çünkü onlar; saraylara değil siperlere yürür. Parayla değil imanla konuşur. Ve tam da bu yüzden; Arap rejimleri için asıl tehlike İsrail değil, Gazze’nin kalbinde yankılanan tekbir sesidir. Onlar da biliyorlar: İhvan gibi hareketler güçlenirse bu topraklarda halk konuşmaya başlar. Sorular sorar. Neden petrol sizin, neden tahta siz oturuyorsunuz, neden Kudüs işgal altındayken siz nasıl bu kadar rahatsınız diye sorar. Bu yüzden “istikrar” dedikleri şey, Yahudiyle yapılmış bir suskunluk anlaşmasıdır. Gazze’de çocuklar ölebilir ama onların tahtları sarsılmamalı. Kudüs yanabilir ama onların uçakları yere inmemeli. Zulümle beraber olanlar, zulmün bir parçasıdır. Sadece Netanyahu değil, ona diplomatik zemin sunan, onunla anlaşmaları yapan her saray bu suçun ortağıdır. Onlar İsrail’in “güvenlik duvarı” değil iktidar duvarı örmektedirler. Kendi halklarına karşı. Unutulmasın: Firavun’un sarayında büyüyen Musa, sarayı değil halkını tercih etti. Bugünün saraylarında büyüyenler ise Musa’nın halkını satıyor, Firavun’un düzenine alkış tutuyor. ve biz diyoruz ki: “Zalim kim olursa olsun, mazlumun yanında olacağız. Sarayların değil, siperlerin çocukları kazanacak.”