A
Admin
Yönetici
Yönetici
İzmir’de yıllardır tartışma konusu olan kötü koku, deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla tekrar gündeme geldi. Körfezden yayılan koku, özellikle Bayraklı ve Meles Deltası çevresinde yoğun olarak hissediliyor. Vatandaşlar, sokaklardaki çöplerle birlikte denizden gelen pis kokudan rahatsızlık duyduklarını ifade ediyor.
Geçtiğimiz yıl körfezde yaşanan balık ölümleri, bu yıl sıcaklıkların yükselmesiyle tekrar gündeme geldi. Kentin birçok ilçesinde sokak çöp kokusu, denizden gelen koku ile birleşerek vatandaşların yaşamını zorlaştırıyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, körfezdeki kokunun kaynağının kirlilik olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Yaşar, kötü kokunun ana sebebini arıtılmadan akan kirli sular olarak açıkladı. "İçerideki derelerden hala müthiş bir kirli su akışı var. Arıtılmadan bırakılan bu sular denizi kirletiyor. 2007'de dere yataklarının betonlanması da büyük bir doğa katliamıydı. Tüm bu etkenler birleşince kötü koku kaçınılmaz hale geliyor."
Prof. Dr. Yaşar, kirliliği gidermek için kullanılan yöntemleri eleştirerek şunları söyledi: "Alüminyum sülfat gibi maddeler denize kesinlikle dökülemez. Çünkü deniz kendini kirletmiyor, biz kirletiyoruz. Temizlemek için yapılması gereken tek şey kirliliği kesmek. İzmir'in en kolay çözülebilecek sorunu Körfez kirliliğidir. Yapılması gereken, arıtmaların çalıştırılması ve betonların kırılmasıdır."
Körfez kirliliğinin Gediz Nehri veya Çiğli Arıtma Tesisi kaynaklı olduğuna dair iddiaları reddeden Prof. Dr. Yaşar, akıntı sisteminin bunu engellediğini belirtti. "Karaburun'dan gelen akıntı Urla ve Konak'a doğru ilerler, oradan kuzeye çıkar ve Foça'ya doğru gider. Gediz ve Çiğli'nin bu alanı kirletmesi mümkün değil. Buna rağmen bu gerekçelerle halk yanıltılıyor." Yaşar, kirliliği önlemek için küçük arıtma tesislerinin kurulabileceğini de ekledi. "Sorun tamamen iç körfeze akan derelerden kaynaklanıyor. Gerekiyorsa aralara birkaç küçük arıtma tesisi kurulabilir."
Kirliliğin plankton patlamalarına yol açtığını belirten Prof. Dr. Yaşar, su renklerindeki değişimin de bu durumdan kaynaklandığını söyledi. "1 litrede ortalama 1 milyon plankton vardır. Fakat kirlilik ve sıcaklıkla bu sayı 2 milyona çıkar. Bu durumda tüm oksijeni tüketirler. Son günlerde körfezin turkuaz renge bürünmesi, bir kokolit türünden kaynaklandı. Başka zamanlarda kırmızı, mor ya da siyah görünümler olabilir. Bu tamamen plankton türlerinin farklılığından kaynaklanıyor."
Prof. Dr. Yaşar, körfezin geçmişte şeffaf olduğunu ve artık dibinin görünmediğini de ifade etti: "Eskiden Konak iskelesinden bakıldığında 3-4 metre aşağısı pırıl pırıl görünürdü. Bugün ise suyun dibi seçilmiyor. Eğer 3-4 metre aşağısı görünmüyorsa, o su kirli demektir."
BALIK ÖLÜMLERİ VE KOKUNUN GERİ DÖNÜŞÜ
Geçtiğimiz yıl körfezde yaşanan balık ölümleri, bu yıl sıcaklıkların yükselmesiyle tekrar gündeme geldi. Kentin birçok ilçesinde sokak çöp kokusu, denizden gelen koku ile birleşerek vatandaşların yaşamını zorlaştırıyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, körfezdeki kokunun kaynağının kirlilik olduğunu belirtti.
KOKUNUN KAYNAĞI KİRLİLİK
Prof. Dr. Yaşar, kötü kokunun ana sebebini arıtılmadan akan kirli sular olarak açıkladı. "İçerideki derelerden hala müthiş bir kirli su akışı var. Arıtılmadan bırakılan bu sular denizi kirletiyor. 2007'de dere yataklarının betonlanması da büyük bir doğa katliamıydı. Tüm bu etkenler birleşince kötü koku kaçınılmaz hale geliyor."
Prof. Dr. Yaşar, kirliliği gidermek için kullanılan yöntemleri eleştirerek şunları söyledi: "Alüminyum sülfat gibi maddeler denize kesinlikle dökülemez. Çünkü deniz kendini kirletmiyor, biz kirletiyoruz. Temizlemek için yapılması gereken tek şey kirliliği kesmek. İzmir'in en kolay çözülebilecek sorunu Körfez kirliliğidir. Yapılması gereken, arıtmaların çalıştırılması ve betonların kırılmasıdır."
AKINTI VE ARITMA SİSTEMLERİ
Körfez kirliliğinin Gediz Nehri veya Çiğli Arıtma Tesisi kaynaklı olduğuna dair iddiaları reddeden Prof. Dr. Yaşar, akıntı sisteminin bunu engellediğini belirtti. "Karaburun'dan gelen akıntı Urla ve Konak'a doğru ilerler, oradan kuzeye çıkar ve Foça'ya doğru gider. Gediz ve Çiğli'nin bu alanı kirletmesi mümkün değil. Buna rağmen bu gerekçelerle halk yanıltılıyor." Yaşar, kirliliği önlemek için küçük arıtma tesislerinin kurulabileceğini de ekledi. "Sorun tamamen iç körfeze akan derelerden kaynaklanıyor. Gerekiyorsa aralara birkaç küçük arıtma tesisi kurulabilir."
PLAKTON PATLAMALARI VE SU RENKLERİ
Kirliliğin plankton patlamalarına yol açtığını belirten Prof. Dr. Yaşar, su renklerindeki değişimin de bu durumdan kaynaklandığını söyledi. "1 litrede ortalama 1 milyon plankton vardır. Fakat kirlilik ve sıcaklıkla bu sayı 2 milyona çıkar. Bu durumda tüm oksijeni tüketirler. Son günlerde körfezin turkuaz renge bürünmesi, bir kokolit türünden kaynaklandı. Başka zamanlarda kırmızı, mor ya da siyah görünümler olabilir. Bu tamamen plankton türlerinin farklılığından kaynaklanıyor."
Prof. Dr. Yaşar, körfezin geçmişte şeffaf olduğunu ve artık dibinin görünmediğini de ifade etti: "Eskiden Konak iskelesinden bakıldığında 3-4 metre aşağısı pırıl pırıl görünürdü. Bugün ise suyun dibi seçilmiyor. Eğer 3-4 metre aşağısı görünmüyorsa, o su kirli demektir."