Kelepçe

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Gazetelerde, ellerindeki kelepçeler hastanelerde bile çıkarılmayan tutuklular gördükçe... Rahmetli Ali Sirmen’in “Bir Eski Cumhuriyet İçin” başlıklı kitapta anlattıkları aklımıza gelir. Ümit Aslanbay imzalı kitapta Ali anlatır:

“1971’de Madanoğlu davasından arandığımı duyunca Emniyet’e gittim. Ankara’ya sevk edecekleri belli oldu. Nasıl gideceğimiz belli değildi, tahsisat, vasıta yoktu. “Biz otobüsün parasını veririz, burada durmayalım, gidelim” dedik. Sirkeci’den araba vapuruna bindik. Bu İstanbul’u bir daha nasıl görürüz diye düşünüyordum. Otobüste, her birimizin yanına da birer sivil polis koymuşlardı, öyle gidiyorduk. Hangimiz söyledi hatırlamıyorum, “Şimdi gidiyoruz ama Ankara’da ne olacağı belli değil, ne zaman İstanbul’a döneceğiz o da belli değil. Şurada Pendik’te, İskele restoranda bir kafa çekelim, öyle gidelim”dedi. Polisler de buna “Olur” dediler. Otobüsü yanaştırıp İskele Restoran’da beraber kafa çektik. Yalnız rakı kokar diye votka içtik. Uyuya uyuya Ankara’ya vardık…

***

12 Eylül’deki Barış Davası mahkumlarından Kemal Anadol anlatıyor:

- Bizi Kartal Maltepe Cezaevinden bir saat ötedeki Merter duruşma salonuna otobüsle götürürlerdi ama kelepçe vurmazlardı. Bir defasında hastalandım, Kartal’dan İstanbul’a Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’ne bir görevlinin nezaretinde kelepçesiz götürülüp getirildim. Taksim’de birlikte bir kebap da yemiştik.

FIKRA

Memleketimizin bir köşesinde...

Köy heyeti muhtar seçimi yapıyor... İki aday var... Seçmek zor... Onlardan bir kâğıdın üzerine “ördek” yazmalarını istiyorlar. Adaylardan biri âlim kişi... Kâğıda güzel güzel “ördek” yazıyor... Diğeri ümmi... Kâğıda bir ördek resmi çiziyor. Heyetin de okuma yazması yok. Ördek resmini görünce “Sınavı sen kazandın” diyerek onu muhtar yapıyorlar. Az gelişmiş toplumlarda seçimler aşağı yukarı benzer sonuçlar veriyor.

DESTEK

DEM Heyeti’nin CHP ziyaretinden sonra DEM adına Pervin Buldan açıklama yapıyor:

“Sayın Özgür Özel’in barış meselesine başından beri sunduğu önemli katkılar var. Çok kıymetli. Özel’in aynı derecede bu barış sürecine bundan sonraki süreçte de hem destek vereceğini hem de bu konuda çalışmalara kıymetli şekilde destek sunacağını öğrenmiş olduk.”

***

Sayın Özgür Özel, barış sürecine hangi katkıları verecek? Özgür Özel’in Apo ve PKK’nın Cumhuriyet ilkelerine aykırı taleplerini gözü kapalı destekleyeceğini sanmıyoruz. Ama yine de bu desteği biraz açmalı, sınırlarını belirlemeliydi. Kamuoyu aydınlanmak ister.

687ab475280d2d4b642c5885.jpg


BARUT GİBİ

Aziz arkadaşımız, kalem yoldaşımız Mine Kırıkkanat, son kitabı “Barut”u imzalayıp elden teslim etti. Kitap Mine’nin fırtınalı hayatını, yaşadığı aşk ve evlilikleri, mesleki serüvenleri, Türkiye’nin aynı günlerde yaşadığı vurdulu - kırdılı olaylarla harmanlayarak anlatıyor. Bir macera romanı heyecanıyla okunuyor. Binbir hikâye var içinde. Her biri yaşanmış, iz bırakmış, kâh acılı kâh mutlu sonla biten hikâyeler.

Kitabın adı neden BARUT? Kendisi anlatıyor:

“Yaşam savaşında her birimiz, içimizdeki barut kadar yer yakarız. Barut bilgidir, deneyimdir, yetenektir. Benim barutum, kalemimdi. Anılarımın bu ilk cildinde, Türkiye’nin bugünlerini 1968’den 1981’e kadar hazırlayan makus tarihçeyi ve gencecik, parasız ama kararlı bir kadının, erkekler dünyasında var olabilmek için verdiği savaşı okuyacaksınız. Yüce sandığınız kimi ünlülerin aslında birer cüce olup nasıl alçalabildiklerini göreceksiniz.”

Kitabın adeta yarısı, Mine’nin Çetin Altan’la aşkına ayrılmış. Üç yıl süren o fırtınalı aşkın içindeki iyi ve kötü günler, kavgalar, dövüşler anlatılırken Çetin Ağabeyin ölçüye gelmez davranışları da tebessümle izleniyor. Kitap, Çetin Altan aşkının son buluşu ve son gecenin pişmanlıkla sarmalanmış tiradlarıyla bitiyor.

Çetin Altan’ın, Nobel’i alamaması için Yaşar Kemal’i generallere şikayet etmesiayrıcailginçti…

Kitabı mutlaka okuyunuz. Bir çalkantılı dönemi ve o dönemi cesurca ve gönlünce yaşayan bir kadının başından geçenleri anlatan daha güzel bir eser bulamazsınız...
 
Geri
Üst