İzmir’in kalabalığından kaçanlar soluğu burada alıyor: Giriş ücretsiz, denizi mavi, kumu yumuşak, manzarası inanılmaz!

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
İrem KAYA - EGE TELGRAF/ Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Cunda Adası’nın batı ucunda, denizin ve doğanın kutsal bir uyumla birleştiği bir yer var: Paterica Koyu. Yöre halkının “Patriça” olarak seslendirdiği bu saklı cennet, yalnızca bir plaj değil; geçmişle bugünün, huzurla sessizliğin iç içe geçtiği, adeta zamanın unuttuğu bir Ege köşesi. Kalabalıklardan kaçmak isteyenlerin, gürültüden yorulanların ve doğayla baş başa bir tatil arayanların son yıllarda keşfettiği bu koy, yalnızca bir tatil noktası değil, bir ruh molası sunuyor. ESKİ RUM KÖYÜNDEKİ SESSİZLİK Paterica yalnızca berrak bir deniz ya da doğal bir sahil değil. Aynı zamanda terk edilmiş bir Rum köyünün kalıntılarına da ev sahipliği yapıyor. Paterica 2. Köy olarak bilinen bu taş evli bölge, daracık sokakları ve zamana direnen mimarisiyle sanki bir film karesinden çıkmış gibi. Bir zamanlar hayatın aktığı bu köyde şimdi rüzgarın sesi, zeytin ağaçlarının hışırtısı ve dalgaların melodisi duyuluyor. Her adımda geçmişe bir selam var; her taş duvarda anlatılmamış bir hikâye gizli. Fotoğraf tutkunları içinse burası, özellikle gün batımında yakalanan karelerle bir görsel şölen sunuyor. EGE’NİN MİSTİK ROTASI Koyun hemen karşısında yer alan küçük bir ada var: Güvercin Adası. Üzerindeki yıkık Ayışığı Manastırı, buraya gelen herkesi kendine hayran bırakıyor. Tarihte Giritli Rumların inşa ettiği ve özellikle evlilik hayali kuran genç kadınların dilek dilediği bu manastır, bugün bile hala bir umudun, bir geçmişin sembolü gibi ayakta duruyor. Günümüzde ise burası, tekne turlarının vazgeçilmez duraklarından biri haline gelmiş durumda. Manastıra ulaşmak zor olsa da, kıyıdan bakıldığında bile iç geçirten bir siluet sunuyor. BETONLAŞMAYA DİRENEN NADİR CENNETLERDEN Cunda Adası her geçen yıl daha çok tanınsa da Paterica Koyu bu gelişimden uzak kalmayı başarmış nadir yerlerden biri. Sit alanı ilan edilmiş olması sayesinde herhangi bir yapılaşmaya izin verilmiyor. Bu durum bölgeyi sadece doğal değil, aynı zamanda özgün kılıyor. Kumsalı bozmayan iki küçük tesis dışında hiçbir işletme yok. Elektrik ve su kaynakları sınırlı, ama doğa zaten her şeyi fazlasıyla sunuyor. Denizle buluşan zeytinlikler, gökyüzüne uzanan çınar ağaçları ve burnunuza kadar gelen iyot kokusu… Burada doğa hâlâ ilk günkü gibi nefes alıyor. SESSİZLİK BURADA KURALLAŞMIŞ Paterica’ya gelenlerin ilk fark ettiği şey sessizlik. Ne yüksek sesli müzik ne de kalabalık gruplar var. Bölge sakinleri bu huzuru korumaya kararlı. Bu yüzden koyda vakit geçiren herkes doğaya, çevreye ve diğer ziyaretçilere karşı oldukça saygılı davranıyor. Bu sessizlik, sadece fiziksel bir boşluk değil; aynı zamanda zihinsel bir dinginlik yaratıyor. Özellikle yoğun şehir hayatından kaçanlar için Paterica, bir tür arınma alanı gibi çalışıyor. DENİZE GİRMEK BURADA BİR RİTÜEL Patriça Koyu’nun denizi sığ ve sıcak. Ayvalık’ın serin sularına nazaran burada deniz suyu oldukça ılıman ve dalgasız. Bu özellik, özellikle çocuklu aileler için güvenli bir yüzme deneyimi sağlıyor. Deniz tabanı yumuşak ince kumla kaplı. Zaman zaman deniz kestanesi ya da taşlı bölgelere rastlansa da deniz ayakkabısı ile bu doğallığın keyfi rahatça çıkarılabiliyor. Suyun berraklığı sayesinde balıklar, deniz kabukları ve hatta şanslıysanız denizatları bile gözlemlenebiliyor. DOĞA İLE GECEYİ PAYLAŞMAK Bölge tam anlamıyla bir kampçının hayali. Karavanlar için uygun düzlük alanlar, çadır kurmak isteyenler için gölgelik zeytinlikler ve gece boyunca size eşlik edecek bir yıldız tarlası... Burada birkaç küçük butik otel ve bungalov da mevcut, fakat kalabalık otellerden çok uzakta bir anlayışla hizmet veriyorlar. Elektrik ve su gibi olanaklar kısıtlı olsa da, doğayla baş başa geçirilen bir gece, hiçbir lüksle kıyaslanamıyor. PİKNİK SEPETİNİZİ HAZIRLAYIN! Paterica Koyu’nda birkaç beach işletmesi olsa da, bölgenin doğallığını koruma çabası işletmeciliğe de yansımış. Bu yüzden çok fazla seçenek yok. Ziyaretçilerin çoğu bölgeye kendi piknik sepetleriyle geliyor. Deniz kenarında taşların üzerine serilen örtüler, zeytin ağaçlarının gölgesinde kurulan sofralar ve el yapımı termoslardaki çaylarla geçirilen öğleden sonralar… Burada yeme içme bir tüketim değil, bir ritüel haline geliyor. ZORU SEVENLERİN ÖDÜLÜ Cunda merkezden Paterica’ya gitmek kolay değil. Yolun son bölümü toprak ve oldukça bozuk. Düşük araçlar için zorlu olabilir, ancak sabredenin karşılığını fazlasıyla aldığı bir güzergâh. Bisikletle ya da yürüyerek gelenler içinse bu yolculuk başlı başına bir deneyim. Yol boyunca göreceğiniz zeytin ağaçları, denize açılan bakir patikalar ve karşılaştığınız manzara, ulaştığınızda ne kadar doğru bir karar verdiğinizi bir kez daha hatırlatıyor. TATİL DEĞİL FERAH UZUN BİR NEFES Tatilden beklenenin ne olduğuna bağlı her şey. Eğer aradığınız kalabalık, animasyonlar, sınırsız açık büfeler ve gece hayatıysa, Paterica size göre değil. Ama eğer güne zeytin ağaçlarının gölgesinde uyanmak, denize ayak basarken sabahın sessizliğini dinlemek, taş sokaklarda geçmişin izlerini sürmek ve doğaya saygı duyarak bir tatil geçirmek istiyorsanız; Paterica tam olarak orası. Bu koyda geçirilen birkaç gün, şehir hayatının ayarını bozuyor. Buradan dönerken sadece bir tatil anısıyla değil, ruhunuzda kalıcı bir huzur iziyle ayrılıyorsunuz.
 
Geri
Üst