A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU - EGE TELGRAF/ İzmir’e bir saatlik mesafede, üç tarafı denizle çevrili, tarihle doğanın iç içe geçtiği sakin bir kıyı kasabası düşünün… Araba gerektirmeyen ulaşımı, serin koyları, taş sokakları ve efsaneleriyle tam bir hafta sonu kaçamağı: Foça. Ege’nin en serin ve huzurlu yüzlerinden biri olan Foça, hem tarihi mirası hem de doğal güzellikleriyle şehirden uzaklaşıp nefes almak isteyenler için adeta biçilmiş kaftan. Üstelik araba şart değil; bir sırt çantası, rahat ayakkabılar ve merak dolu bir ruh yeterli. BİR LİMAN KASABASI Antik dönemde “Phokaia” adıyla bilinen Foça, adını Akdeniz foklarından alıyor. İzmir’in kuzeybatısında yer alan bu eski İyon yerleşimi, bugün hâlâ geçmişin izlerini taşıyan taş yapıları, antik surları ve limanıyla dikkat çekiyor. Efsanelerde geçen Siren Kayalıkları’ndan, Athena Tapınağı’na uzanan bu kasabada her adımda hem tarihe hem de doğaya dokunmak mümkün. Şehrin kalabalığından uzaklaşıp birkaç günlüğüne bile olsa tarihin kıyısında dinlenmek isteyenler için Foça, huzurun yeniden tanımı oluyor. İKİ RUH, TEK HUZUR Foça, iki ayrı yerleşimden oluşuyor: Eski Foça ve Yeni Foça. Taş evleri, balıkçı tekneleri, limanı ve dar sokaklarıyla Eski Foça, adeta zamanda donmuş bir sahil kasabası. Sabahın ilk saatlerinde Küçükdeniz koyu boyunca yürümek, deniz kokusunu içinize çekerken taş sokaklarda kaybolmak bu bölgenin en özel ritüellerinden. Yeni Foça ise modern tatilcilerin yazlık kasabası; daha hareketli, daha genç bir ruha sahip ama aynı denli huzurlu. İster nostaljik ister canlı bir atmosfer arayın, Foça’nın iki yüzü de sizi bekliyor. BERRAKLIĞIN KALBİNDE BİR TATİL Foça, sadece tarihiyle değil, serinliğiyle de büyülüyor. Özellikle yazın kavurucu sıcaklarında Ege’nin en ferah koylarından bazılarına ev sahipliği yapıyor. Mersinaki Koyları’nın tertemiz sularında yüzmek, koskoca bir günü sadece denizin sesini dinleyerek geçirmek mümkün. Daha fazlasını isteyenler için ise tekne turları biçilmiş kaftan. Orak Adası, İncir Adası ve Siren Kayalıkları gibi duraklara yapılan turlar, hem yüzme molaları hem de kartpostallık manzaralarla dolu. Şanslıysanız, suyun altında yüzen Akdeniz foklarını da görebilirsiniz. Özellikle Kosova Koyu’nda denizin berraklığı, gözle bile deniz dibini görmeye yetiyor. AKDENİZ EFSANELERİNDE YOLCULUK Homeros’un destanlarında geçen Siren Kayalıkları, Foça kıyılarında hâlâ dimdik ayakta. Efsaneye göre, bu kayalıklar denizcileri şarkılarıyla büyüleyip yollarını şaşırtıyordu. Bugünse bu kayalıklar, Foça’nın doğal simgelerinden biri. Beşkapılar Kalesi’nin hemen yanında yer alan Denizcilik Müzesi ise antik limanın denizle olan bağını daha da derinleştiriyor. Müzede sergilenen objeler, Foça’nın yüzyıllar süren denizcilik geçmişini gözler önüne seriyor. Foça sadece bir tatil rotası değil; aynı zamanda tarih ve efsane dolu bir yolculuk vadediyor. OTANTİK LEZZETLER VE KÖY HUZURU Tatil sadece denizle değil, sofrayla da güzelleşir. Foça’da Ege mutfağının en güzel örneklerini bulmak mümkün. Taze otlardan yapılan zeytinyağlılar, balık çorbası, yoğurtlu balık ve kalamar dolması, bölgeye özgü lezzetlerden sadece birkaçı. Eğer farklı bir tatlı mola arıyorsanız, rotanızı hemen Kozbeyli Köyü’ne çevirin. Bu şirin ve otantik köy, taş evleri, dağ manzarası ve meşhur dibek kahvesi ile size bambaşka bir huzur vadediyor. Sabah saatlerinde yapılan geleneksel Ege kahvaltısı ise günün en keyifli anı olabilir. ARABASIZ KAÇAMAKLARIN YENİ ADRESİ Foça’nın en büyük avantajlarından biri, arabasız bile kolayca ulaşılabiliyor olması. İzmir’den İZBAN ile Hatundere ya da Biçerova istasyonlarına ulaştıktan sonra ESHOT otobüsleriyle doğrudan Eski ya da Yeni Foça’ya varmak mümkün. Bu yönüyle Foça, arabası olmayan gezginler, üniversite öğrencileri ve doğayla baş başa tatil yapmak isteyen herkes için ulaşılabilir bir cennet haline geliyor. YAZ SICAKLARINA FOÇA SERİNLİĞİ Foça, yazın kalabalığına rağmen her daim serin esen rüzgarları, gölge veren taş sokakları ve buz gibi sularıyla rahat bir nefes almak isteyenlerin rotası olmaya devam ediyor. Sabah erken saatlerde Reha Midilli Caddesi boyunca yürümek, kale çevresinde gün batımına karşı esintili bir akşam geçirmek ya da tekneden berrak koylara dalmak… Burada her an, serinliğin ve huzurun iç içe geçtiği bir tatil anısına dönüşüyor.