A
Admin
Yönetici
Yönetici
Yaklaşık 15 gündür, ABD'nin en büyük kruvaziyer firmalarından biri ile Barselona çıkışlı, Lizbon varışlı bir gemi turundaydım. Rota boyunca cruise gemisi ile uğradığımız şehirler arasında Marsilya (Fransa), İbiza (İspanya), Cadiz (İspanya), Kazablanka (Fas) yer aldı. Biniş noktası olan İspanya'nın Barselona kenti ile cruise gemisinin final noktası Portekiz'in başkenti Lizbon'da da cruise terminallerini kullanma fırsatım oldu. Kruvaziyer turlarında gemiye bindiğiniz ilk anda valizinizi yerleştirir, son varış destinasyonuna kadar otel konforunda, valiz açıp kapatma derdi olmadan devam edersiniz. Ara rotalarda uğranılan şehirlerde gemiden iniş ve gemiye son biniş saatleri anons edilir, size uğranılan şehirleri keşfetmek, deneyimlemek kalır. Lizbon ve Barselona dahil olmak üzere 6 farklı destinasyonda ve 4 farklı ülkede cruise terminallerini deneyimledim. Kazablanka'yı aradan çıkardığınızda- cruise terminali demek yanlış olur, yük limanı- tüm şehirlerde kruvaziyer terminallerinin ne kadar gelişmiş olduğu, en küçüğünde bile bir düzen, modern körükler ve geçiş sistemleri, hoş mağazalar ve şehri tanıtmak adına organize edilen onlarca iyi örnek gördüm. Her yeni deneyimde Türkiye'deki kruvaziyer terminallerinin durumunu karşılaştırma fırsatım oldu. İstanbul Galataport ve görece Kuşadası ile Bodrum kruvaziyer terminali dışında kayda değer, yenilikçi ya da ülkemize gelen yabancı ziyaretçilere iyi duygular yaşatabilecek bir yapılandırmaya sahip değiliz. İlkokuldan beri '3 tarafı denizlerle çevrili' olarak beynimize, zihnimize işlenen güzel ülkemizde İzmir Limanı'ndaki kruvaziyer hareketliliğini hatırlamaya çalıştım. Bir ara rekorlar kıran, neredeyse ayda 3-4 farklı kruvaziyer gemisinin ziyaret ettiği İzmir Limanı'nın içler acısı halini yalnızca ziyaret edenler bilir. Alçak tavanlı, karanlık, birçok dükkânın kapandığı, yüzlerce insanın tıklım tıkış terminal içerisinde ilerlemeye çalıştığı İzmir Limanı, onlarca yıldır hiçbir ilerleme kaydedemedi. Bir dönem İzmir Limanı'nın özelleştirme tartışmaları da yaşanmıştı. AVM olmasın, limanımıza sahip çıkalım minvalindeki kısır tartışmaların üzerinden neredeyse 15-20 yıl geçti. Biz kendi aramızda bunları tartışırken dünyanın önde gelen kruvaziyer firmaları İzmir'i rotalarından çıkardı. O minicik limanımız, yolcu salonumuz sessizliğe büründü. DEMİRTAŞ ÇOK ÇABALADI İzmir Ticaret Odası'nı uzun yıllar yöneten Ekrem Demirtaş'ın özel ilgisi ve çabalarıyla gelen yolcuların ayak bastı paralarını uzunca bir süre İZTO karşılamıştı. Hareketlenen İzmir kruvaziyer piyasasına rağmen İzmir Limanı’na hiçbir yatırım yapılmadı. Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olmakla övünen, Akdeniz'in incisi İzmir'in İspanya'nın 40-50 bin nüfuslu Endülüs şehirleri ile kıyaslanamayacak kadar çağın gerekliklerinin gerisinde kalması İzmir'in gözden çıkarıldığı algısını pekiştiriyor. İzmit Körfezi'nde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı marifetiyle yapılan temizlik ve ekosistemi yeniden kazanma çalışmalarının üvey evlat İzmir'de yetkisi ve görevi olmamasına rağmen İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden beklendiğinin ifade edilmesi, İzmir'e hükümetin bakış açısını çok iyi bir şekilde özetliyor aslında. İzmir'in Akdeniz çanağındaki gelişen ve değişen kruvaziyer pazarından yakın gelecekte pay alması çok da mümkün görünmüyor. Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı yetkililerinin, denizcilikle ilgilenen kurum ve kuruluşların en azından internet arama motoruna girerek Cadiz, İbiza, Barselona, Lizbon kruvaziyer terminallerinin fotoğraflarına bakmalarını öneriyorum. Bunca yıldır asli işi konusunda İzmir'i dışlayan zihniyetin bundan sonra ne yapacağı meçhul ama İzmir kruvaziyerde bir arpa boyu bile yol ilerleyebilecek gibi görünmüyor. Güzel şehrime çok yazık ediliyor. Akdeniz şehirlerinde marinalar, kruvaziyer terminalleri şehrin yerel ekonomisine can veren hem yerellerin hem yabancıların sosyalleştiği, yiyip içtiği, alışveriş yaptığı, şehri izlediği birer merkeze dönüşürken İzmir Limanı'nda bunların hiçbirini söylemek mümkün değil.