A
Admin
Yönetici
Yönetici
Borçluya karşı girişilen icra takiplerine borçlu tarafından çeşitli nedenlerle itiraz edilmesi mümkündür. İşbu itiraz neticesinde duran takibin devamı amacıyla açılan itirazın iptali davaları ile uygulamada sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ancak; takip talebindeki kalemlerin bütünlüğü, miktar itibariyle ayrılıp ayrılamayacağı gibi hususlar sebebiyle itirazın iptali davalarının kısmi dava olarak açılıp açılamayacağı tartışma konusu olmuştur. İşbu yazımızda öncelikle itirazın iptali ve kısmi dava terimleri incelenecek ve itirazın iptali davalarının kısmı dava olarak açılıp açılamayacağı hususu Yargıtay içtihatları çerçevesinde irdelenecektir. 1) Genel olarak itirazın iptali davalarının değerlendirilmesi Alacaklının borçlu aleyhine açtığı icra takibine borçlunun itiraz etmesi durumunda başlatılan icra takibi duracaktır. Bu noktada alacaklının borçlunun yaptığı bu itirazı bertaraf etmek ve takibin devamını sağlamak için iki yolu bulunmaktadır. Bunlardan ilki genel mahkemelerde açılacak itirazın iptali davası, diğeri ise icra mahkemelerinde açılacak itirazın kaldırılması yoludur. [1] Biz bu yazımızda itirazın iptali davasının üzerinde duracağız. İİK md. 67’ de düzenlenen itirazın iptali davası, takibe konu alacağın varlığı tespit edilerek borçlunun itirazının hükümsüz kılınması ve de icra takibinin devam etmesi amacı ile açılmaktadır. İtirazın iptali davalarının şartları ise şunlardır; öncelikle geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İkinci olarak işbu takibe borçlu tarafından yapılmış geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Bu şartlar sağlandı ise alacaklının itirazın kendisine tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde itirazın iptali davasını açması gerekmektedir. Şayet borca itiraz talebi alacaklıya tebliğ edilmedi ise bu süre itirazın iptali davasının açıldığı tarihten başlamaktadır. Son olarak davayı açmakta hukuki yarar da bulunmalıdır. Bunlar genel koşullar olup somut olaya göre farklı koşullar da eklenebilir. Son olarak itirazın iptali davalarında yargılama usulü uyuşmazlığın niteliği ve görevli mahkemeye göre değişkenlik gösterecektir. 2) Kısmi dava ve ıslah kavramları Kısmi dava HMK md. 109’a göre; “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.) (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez. “ O halde kısmi dava açılabilmesi için alacağın yalnızca belli bir kısmı talep edilmeli ve uyuşmazlık konusu bölünebilir nitelikte olmalı ve de aynı hukuki ilişkiden doğmalıdır. İşbu dava türünde hukuki alacağın tamamını talep etme imkanı varken bir kısmı talep edilmektedir. Ayıca; kısmi dava ile alacağın bir kısmı talep edildiğinden talep edilmeyen bakiye alacak miktarı ıslah yolu ile talep edilebilir. Yine belirtmek gerekir ki; belirsiz alacak davasında olduğu gibi dava dilekçesinde ayrıca kısmi dava olduğunun belirtilmesine gerek yoktur. Yalnızca açıklamalardan alacağın talep edilenden fazla olduğunun anlaşılması ve fazla ilişkin hakların saklı tutulduğunun belirtilmesi yeterlidir. Yargıtay BG. Büyük Genel Kurulunun 2017/8 E. 2019/3 K. Sayılı kararında kısmi dava şu şekilde açıklanmıştır; “Davacının bir hukuki ilişkiden doğan ve aynı kişiden olan alacağının veya hakkının şimdilik belli bir kesimi (bölümü) hakkında hüküm verilmesi talebi ile açtığı davaya kısmi dava denir (Arslan, R./Yılmaz, E./Taşpınar Ayvaz, S./Hanağası, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s.295).Başka bir deyişle, bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik bir bölümünün dava konusu edilmesi gerekir. Bu durumda daha fazla bir miktar üzerinden tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarımın saklı tutulması” ya da “alacağımın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterlidir.” [2] Kısmi dava açmaktaki amaç genel itibariyle dava masrafları ve muhtemel karşı vekalet ücretiyle karşı karşıya kalmaktan korunmaktadır. Zira dava açılırken talep edilen kısmi miktar kadar harç ve masraf ödemesi yapılmaktadır ve de davanın aleyhe sonuçlanması ihtimalinde de davalıya ödenecek karşı vekalet ücreti de ıslah edilmediği takdirde kısmi olarak talep edilen miktar kadar olacaktır. Kısmi davada zamanaşımı yalnızca talep konusu miktar için kesilir; yani her ne kadar talep miktarı ıslah edilse de ıslah edilen kısım için zamanaşımı kesilmez. Yine faiz açısından da; dava dilekçesi ilen talep edilen kısım açısından faizler temerrüt tarihinden itibaren, ıslah ile arttırılan kısım açısından ise ıslah tarihinden itibaren faiz işlemeye başlar. 3) İtirazın iptali davaları kısmi olarak açılabilir mi? Evet, güncel içtihat ve uygulamaya göre itirazın iptali davaları kısmi dava olarak açılabilir. Yukarıda açıkladığımız şartlar mevcutsa yani; talep konusu niteliği itibariyle bölünebilir durumda ve aynı hukuki ilişkiden doğmuş ise alacağın belirli bir kısmı davaya konu edilebilir. Burada kanaatimizce dikkate edilmesi gereken husus ise; icra takibinde birden fazla alacak kalemi var ise her kalem için ayrı ayrı miktar belirtilmesidir. Zira her ne kadar tüm kalemler aynı hukuki ilişkiden kaynaklansa dahi; ıslaha başvurulduğunda karşılaşılabilecek problemlerin önüne geçmek adına her bir kalem için ayrı miktar belirtilmesi ve ıslah edilmesi dava dilekçesindeki talep sonucunun açık ve anlaşılır olması açısından da önemlidir. Yargıtay geçmiş içtihatları itirazın iptali davalarının icra takibine dayalı olduğu ve konusunun bölünemeyeceğinden bahisle kısmi olarak açılamayacağı yönünde idi. Örneğin; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin; 2012/5307 E. 2013/3233 K. Sayılı ilamına göre; “İtirazın iptali davaları, icra takibine bağlı davalardandır, itirazın iptali davasının konusu, davacı tarafından takibe konu edilip de davalı tarafından itiraz edilen alacak kaleminden ibarettir. Buna göre, itirazın iptali davasının en geniş hali, icra takibine bütünüyle itiraz edilmesi halinde söz konusu olur ki, bu halde takip talebinde alacağa konu edilen miktarın tamamı bir eda davası olan itirazın iptali davasının konusu haline gelir. Bu halde, itirazın iptali davasının konusunun bölünmesi mümkün olmadığından kısmi dava şeklinde itirazın iptali davası açılması da mümkün değildir.” [3] Ancak işbu içtihatta değişikliğe gidilmiştir. Güncel Yargıtay kararlarından anlaşılacağı üzere itirazın iptali davaları kısmi dava şeklinde açılabilmektedir ve itirazın iptali davalarının kısmi dava olarak açılması hukuki yarar şartına da zeval vermemektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 2016/1644E, 2018/11686K; "HMK 109. maddesinde ise, birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise; talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. İkinci fıkra hükmü 20.05.2015 tarihinde iptal edilmiştir. Somut olayda davacı vekili 150.000,00 TL tutarında başlatmış olduğu icra takibine yapılan itirazın şimdilik 10.000,00 TL'lik kısmının iptalini talep etmiştir. Bu durumda davacı alacağını 150.000,00 TL olarak belirlemiş ancak bunun 10.000,00 TL'lik kısmı için takibini devam ettirmek isteyerek alacağın bir kısmını davaya konu etmiş ve yukarıdaki açıklamalarda da belirtildiği şekilde kısmi dava açmıştır. Bu nedenle davacının kısmi dava açmakta hukuki menfaati bulunduğu gözetilmeden yazılı olduğu şekilde işin esasına girmeyerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir."[4] Burada aşağıda vereceğimiz Yargıtay kararlarından anlaşılacağı üzere; 1 yıllık hak düşürücü süreye dikkat etmek gerekmektedir. Zira itirazın iptali kısmi dava olarak açıldığında şayet 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra ıslah yoluna başvurulur ise bu durumda ıslah edilen miktar açısından red kararı verilecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2024/8873 E. 2024/9570 K. Sayılı ilamına göre; “1. Davacı tarafından anlaşmalı boşanma davasında tasdik edilen protokole dayalı olarak 03.03.2022 tarihli takip talebi ile 45.765,56 TL asıl alacak üzerinden takibe geçildiği, davalı tarafından 11.03.2022 tarihli itiraz dilekçesi ile borcun tamamına itiraz edildiği, icra takibine yapılan itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının 07.04.2022 tarihinde 5.000,00 TL üzerinden kısmi dava şeklinde açıldığı, yargılama sırasında takibe giren ve davada talep edilmeyen 2.833,37 TL alacağa ilişkin olarak 18.10.2023 tarihinde davacı tarafından ıslah harcı yatırılmak suretiyle harç ikmalinde bulunulduğu, İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.2. Eldeki davanın, dava dilekçesi ile talep edilen ve harçlandırılan 5.000,00 TL yönünden kanunda öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, ne var ki ıslahla artırılan miktar yönünden itirazın iptali davası için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, hak düşürücü sürenin, itiraz niteliğinde olup hakim tarafından re'sen dikkate alınması gerektiği, bu sebeple ıslah ile artırılan miktar bakımından hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” [5] Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin; 2022/1274 E. 2023/2273 K. Sayılı kararına göre; “Davacı yüklenici tarafından 23/10/2015 tarihli takip talebi ile 101.527,20 TL asıl alacak ve 11.065,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 112.592,33 TL üzerinden takibe geçilmesine ve davalı iş sahibince 06/11/2015 tarihli itiraz dilekçesi ile borcun tamamına itiraz edilmesine rağmen huzurdaki itirazın iptali davası - görevsiz mahkemeye - 25/12/2015 tarihinde 15.000,00 TL üzerinden kısmi dava şeklinde açılmıştır. Her ne kadar davalı borçlunun itirazı davacı alacaklıya 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 67/I gereğince tebliğ edilmemişse de, davacı alacaklı işbu itirazın iptali davasını 25/12/2015 tarihinde açtığından kanunda öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin de 25/12/2015 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Davacı alacaklı vekili yargılama sırasında takibe giren ve davada talep edilmeyen bakiye alacağa ilişkin olarak 02/01/2017 tarihinde ıslah harcı yatırmak suretiyle harç ikmalinde bulunmuşsa da, işbu harç ikmalinin 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra yapıldığı anlaşılmıştır. Hak düşürücü süre, itiraz niteliğinde olup hakim tarafından re'sen dikkate alınması gerektiği gibi davalı yanca da bu itirazın istinaf ve temyiz sebebi olarak ileri sürüldüğü görüldüğünden, mahkemece ıslah harcı ile artırılan kısım dikkate alınmadan dava dilekçesi ile 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde talep edilip de harçlandırılan dava değeri olan 15.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne ve kabul edilen 15.000,00 TL'lik dava değeri üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğundan hükmün davalı iş sahibi yararına bozulması gerekmiştir.”[6] 4) Hak düşürücü sürede ıslah yapılamadığı durumlarda başvurulabilecek hukuki yollar hakkında öneriler Yukarıda açıklandığı üzere; Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre itirazın iptali davaları kısmi dava olarak açılabilir ve talep miktarı ıslah ile arttırılabilir. Ancak itirazın iptali davaları 1 yıllık hak düşürücü süreye tabii olduğundan icra takibine borçlu tarafından yapılan itirazın alacaklıya tebliğinden yahut tebliğ edilmedi ise de dava tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra ıslah edilir ise ıslah edilen miktar açısından hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle red kararı verilecektir. O halde şayet; 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde talep miktarı ıslah edilemezse hangi yollara başvurulabilir? Bu sorunun mutlak cevaplarından biri elbette ıslah edilemeyen kısım yönünden ek alacak davası açılmasıdır. Diğer bir yolu ise itirazın iptali davasının tam ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürülmesidir. İtirazın iptali davalarının 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra ıslah ile alacak davasına dönüştürülebileceğine ve işbu davaya artık alacak davası olarak devam edilmesi gerektiğine yönelik Yargıtay içtihatları mevcuttur. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin, 2016/8924 E. 2020/233 K. Sayılı ilamına göre; “Asıl davada itirazın iptalinin ıslahla alacak davasına çevrilmesi ve miktarın arttırılması mümkündür. Bu bir tür ıslahtır. Harcı da yatırıldığına göre ıslahla talep edilen miktar üzerinden ıslah talebinin alacak davası olarak gözönününde bulundurulup davanın sonuçlandırılması gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” [7] Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin; 2023/3296 E, 2024/1518 K sayılı ilamı;” Kural olarak dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usule ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi, davanın konusunda da ıslah mümkündür. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, itirazın iptali davasını 21.12.2022 tarihli dilekçesi ile ıslah ederek alacak davasına dönüştürmüştür. Hal böyle olunca, Mahkemece; ıslah edilen kısım zamanaşımına uğramış olsa bile, davanın alacak davası olarak karara bağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”[8] O halde kısmi dava olarak açılan itirazın iptali davalarında dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri 1 yıllık hak düşürücü sürenin varlığıdır. Ülkemizde yargılamaların uzun sürmesi, gerçek alacak miktarının hesaplanabilmesi için dosyanın defalarca kez bilirkişiye tevdii edilmesi ve sair çeşitli sebeplerle 1 yıllık hak düşürücü içerisinde kısmi olarak açılan dava ıslah edilemeyebilir. Bu durumda ek dava açma imkanı ya da davanın tam ıslah ile alacak davasına dönüştürülmesi imkanları kullanılabilecektir. Sonuç ve Değerlendirme; güncel içtihat ve uygulamaya göre itirazın iptali davaları kısmi dava olarak açılabilir. HMK md. 109 ve güncel Yargıtay kararları ışığında; alacak kalemlerinin bölünebilir nitelikte olması ve aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması şartıyla, itirazın iptali davası kısmi dava şeklinde açılabilir. Yine Yargıtay içtihatlarına göre; itirazın iptali davalarının kısmi olarak açılmasında davacının hukuki menfaati bulunmaktadır. Kısmi davada; asıl alacağın kısmi dava ile talep edilen miktardan daha fazla olduğu ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu dava dilekçesinden anlaşılmalıdır. İşbu dava dilekçesi ile talep edilemeyen bakiye alacak ise ıslah yoluyla talep edilecek ve talep miktarı arttırabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus 1 yıllık hak düşürücü süredir. İtirazın iptali davalarının 1 yıllık hak düşürücü süreye tabii olması sebebiyle; bu süre geçtikten sonra ıslah yolu ile talep edilen alacak miktarı reddedilecektir. Şayet 1 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra alacak kalemleri belirlendi ise bu durumda farklı hukuki yollara yönelmek gerekmektedir. Bu durumda; itirazın iptali davası tam ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürülebileceği gibi ek alacak davası ile de ıslah edilemeyen miktar dava konusu edilebilir. Bu nedenlerle; uygulamada talep konusu miktarın doğru belirlenmesi, ıslah yolunun süresinde planlanması ve sürecin mümkün mertebe hızlı ilerlemesinin sağlanması önemlidir. -------------- [1] İcra Ve İflas Hukuku (Ders Kitabı); Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, 7. Baskı, 2020, syf: 110 [2] Yargıtay BG. Büyük Genel Kurulu, 24/05/2019 T, 2017/8 E. 2019/3 K. s.e.t: 23/05/2025 [3] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 20/05/2013 T, 2012/5307 E. 2013/3233 K. s.e.t: 23/05/2025 [4] Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 04/12/2018 T, 2016/1644E, 2018/11686 K. s.e.t: 23/05/2025 [5] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 05.12.2024 T. 2024/8873 E. 2024/9570 K. s.e.t: 23/05/2025 [6] Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 08.06.2023 T. 2022/1274 E. 2023/2273 K. s.e.t: 23/05/2025 [7] Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 20.01.2020 T. 2016/8924 E. 2020/233 K.s.e.t: 23/05/2025 [8] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 06/05/2024 T. 2023/3296 E, 2024/1518 K. s.e.t: 24/05/2025