İlişkilerde çatışmalar kendimize açılan kapılardır

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
İlişkiler… Kimi zaman hayatın en güzel tarafı, kimi zaman en zorlayıcı yanı. Birini sevdiğimizde onunla hep uyum içinde olmayı isteriz. “Huzurlu bir ilişki” hayali kurarız. Peki gerçekler? Uyum kadar çatışmalar da ilişkinin doğasında var. Çoğumuz bu çatışmaları ‘problem’ olarak görür, oysa belki de her biri kendimizi anlamamız için bir fırsat. Bir düşün: En son bir tartışmada gerçekten neye kızmıştın? Karşındakine mi, yoksa içindeki o eski yaraya mı? Duygusal çatışmalar: Aynadaki yansıma İlişkiler bize ayna tutar. Karşı tarafta gördüğümüz, çoğu zaman kendi içimizde taşıdığımız duyguların bir yansımasıdır. Örneğin, Ayşe ve Ali’nin hikâyesine bakalım. Ayşe, Ali’nin sık sık geç gelmesine çok öfkeleniyordu. “Beni önemsemiyorsun!” diyordu her tartışmada. Oysa derine indiğinde, aslında kendi çocukluğunda yaşadığı “önemsiz hissetme” duygusu tetikleniyordu. Ali’nin geç kalması sadece bir davranıştı; Ayşe’nin içinde ise çok daha eski bir yaraya dokunuyordu. Bu basit örnek bile şunu gösteriyor: • Belki “Beni anlamıyor” dediğimizde aslında kendi anlaşılma ihtiyacımızı fark ederiz. • Belki “hep geri çekiliyor” derken, aslında yalnız kalma korkumuzla yüzleşiriz. Her tartışma, her kırgınlık aslında içimizdeki “ben”i işaret eder: Ne hissediyorum? Neden böyle tepki veriyorum? Gerçekte neye ihtiyacım var? Çatışmayı dönüştürmenin gücü Çatışmaları görmezden gelmek kolaydır. Ama kolay olan her zaman iyileştirici değildir. Bunun yerine şunu yapabiliriz: • Duygularımızı anlamak için durmak. Tepki vermeden önce içimize dönmek: “Şu an ne hissediyorum?” • Karşı tarafı suçlamak yerine kendimize sormak: “Bu durum bana ne anlatıyor? Hangi ihtiyacım karşılanmadı?” • Tartışmayı bir bitiş değil, bir keşif yolculuğu olarak görmek. Çatışmalar, ilişkimizin düşmanı değil; gelişimin rehberi olabilir. Bir çiftin dönüşüm hikayesi: Elif ve Mert yıllardır birlikteydi. Elif, tartışmalar sırasında Mert’in hemen sessizleşip odasına kapanmasına çok kızıyordu. “Beni umursamıyorsun!” diye bağırıyordu. Mert ise aslında çocukluğundan beri tartışmalardan kaçmayı öğrenmişti; bağırış çağırış onun için “tehlike” demekti. Bir gün Elif, öfkesinin arkasındaki duyguyu fark etti: Aslında tek istediği, Mert’in onun yanında olduğunu hissetmekti. Mert de kendi kaçışının aslında savunma olduğunu ama bunun Elif’i daha da yalnız hissettirdiğini anladı. Konuşmaya başladılar. Çatışma hâlâ vardı, ama artık ikisi de şunu biliyordu: Bu kavga onların sonu değil, birbirlerini anlamaları için bir davetti. Kendimize sorulacak sorular • Bu tartışma bana hangi ihtiyacımı hatırlattı? • Gerçekten karşımdakiyle mi kavga ediyorum, yoksa kendi içimdeki bir yarayla mı? • Bu durumdan ne öğrenebilirim? Son söz… İlişkiler sadece mutluluk paylaşmak için değil, kendimizi tanımak için de var. Evet, çatışmalar zorlayıcıdır. Ama her biri bize, kendi iç dünyamızla ilgili bir şey fısıldar. Dinleyebilirsek… Belki de bir sonraki tartışmada, “Bu niye oluyor?” diye kızmak yerine “Bu bana ne anlatıyor?” diye sormayı denemek gerekir. İşte o zaman çatışmalar, en değerli öğretmenimiz olur.
 
Geri
Üst